YEREL YÖNETİM ARAŞTIRMA VE EĞİTİM
DERNEĞİ (YAYED)
VE TÜKETİCİ HAKLARI DERNEĞİ
YEREL YÖNETİMDE
YENİ YAKLAŞIMLAR:
TÜKETİCİ HAKLARI
VE KENT
Tüketici Hakları Derneği tarafından ortak bir çalışma olarak planlanan bu kitap, kentlilerin bulundukları kentte yaşamaktan dolayı sahip oldukalrı hakları, farklı boyutlarıyla ele almaktadır.
http://www.kitapyurdu.com/kitap/kentli-haklari-baglaminda-kenti--yeniden-dusunmek/294186.html
“BİR TÜKETİCİ OLARAK KENTLİ, SAĞLIKLI VE YAŞANABİLİR BİR KENT ve
ÇEVRE HAKKI: BOLU ÖRNEĞİ”
Prof. Dr. Mehmet Tunçer[1]
Şehir ve Bölge Yüksek Plancısı
(ODTÜ), Kamu Yönetimi ve Siyaset Bilim Doktoru
(AÜ-SBF)
Bu
yazıda gelişen insan hakları çerçevesinde “Tüketici Hakkı ve Kent” ele
alınarak, küçük -orta ölçekli ancak doğal ve tarihsel/kültürel değerler
bakımından önemli bir kent olan Bolu örneğinde “Tüketicinin Sağlıklı ve Yaşanabilir Bir Kent Hakkı”
örneklenecektir.
Evrensel
Tüketici Hakları olarak; tüketicilerin temel gereksinimlerinin karşılanması
hakkı; barınma, ısınma, aydınlanma, içecek su bulma, ulaşım, haberleşme en
temel haklardandır. Bunun yanı sıra; sağlıklı bir çevrede bulunma hakkı ise;
temiz, yeterli hava ve su, daha çok yeşil alan, temiz ve çağdaş bir kent,
sağlıklı ve kaliteli altyapı hizmetlerinin sağlanması, oluşturulması ve
savurganlığa karşı alınan önlemler ile ekolojik dengenin bozulmadığı, sağlık
koşullarına uygun bir çevrede yaşama hakkını kapsamaktadır. Sayılan hakların hemen hepsi, Yerel
Yönetimlerin (Belediye ve Merkezi İdarenin Yerel Birimleri) görev yetki alanına
girmektedir.
Bu
yazının konusu; ülkemizin doğa cennetlerinden biri olan, doğal çevre koruma alanları
(Milli park, Tabiat parkı, Tabiatı Koruma Alanı, Doğal Sit vd) ve doğal
değerleri ile ünlü Bolu şehrinde, bir tüketici olarak birebir yaşadığım ve
gözlediğim, zaman zaman müdahale ettiğim, ancak genellikle korumada ve kentsel
gelişmede doğru kararların alınmadığı kentsel ve çevresel sorunlar ele
alınacaktır.
Birinci
bölümde; Bolu şehrindeki yerel yönetimin (belediyenin) halka götürmekte eksik
ve yetersiz kaldığı belediye hizmetleri kısaca açıklanacaktır. Bu bölümde;
şehirde yaşayan tüketicilerin haklarının yerel yönetimin yasal görevi olmasına
rağmen, belki de bilinçli olmadan nasıl ihmal edildiği, aksatıldığı, belki de teknik,
parasal ve organizasyonel yetersizlikler sonucu olduğunu düşünmek istediğim uygulamalar
örneklerle anlatılacaktır. Bolu kentinin yapılamayan nazım planlamasından
başlayarak, tarım topraklarının ve yerleşime sakıncalı alanların çok katlı
olarak imara açılması, en temel hizmet olan standartlara uygun yol, köprü, kaldırım
yapılamaması ve kentsel altyapı hizmetlerindeki yetersizlik ve eksiklikler
açıklanmaya çalışılacaktır.
Bolu’da
Belediye tarafından verilmesi gerekli kentsel hizmetlerden bazılarının
verilmemesi; örneğin yol, kaldırım, bitmeyen altyapı hizmetleri, AİBÜ’de yaşadığım
ve izlediğim 2007 yılından 2012 yılı ağustos ayına kadar, çevre kanuna,
belediye kanununa ve imar kanununa aykırıdır ve tüketici hakkı ihlalidir. Son
beş yıldır Belediye ve diğer kurumlarca yapılmakta olan ve önemli olduğu
yadsınamaz arıtma, içmesuyu ve kanalizasyon, doğal gaz dağıtımı çalışmaları
esnasında, plansız ve düzensiz bir şekilde hemen hemen kentin her yerinin
birden kazılması, kazılan yerlerin tamir edilmemesi, ve tekrar tekrar
kazılması, kenti birkaç yıldır yollarında yürünemez ve yaşanamaz hale
getirmiştir (Resim 1-2).
Kentsel
ve çevresel plansız, projesiz, eksik ve yanlış uygulamaların boyutları o
kadardır ki; kentin yaşanamaz hale
gelmesi, yer yer tarihsel ve doğal çevrenin (Abant örneğinde olduğu gibi)
onarılması güç bir şekilde tahribi ”Kentli
Tüketici Hakkı” olarak nitelendirebileceğimiz hakkın çiğnenmesi ve
Anayasa’nın 56. Maddesi’nde yer alan hükümlerine aykırılığa kadar
gitmektedir.
Resim 1-2 : BOLU’DA
BELEDİYE TARAFINDAN VERİLMESİ GEREKLİ KENTSEL HİZMETLERİN VERİLMEMESİ (2012) ANAYASA’YA,
ÇEVRE KANUNA, BELEDİYE KANUNUNA VE İMAR KANUNUNA AYKIRIDIR ve TÜKETİCİ HAKKI
İHLALİDİR (Fotoğraf : Mehmet Tunçer - 2010)
“Kentli
Hakkı” ve “Tüketici Hakkı” olarak, “sağlıklı” ve “kentsel standartları” en
azından 3194 Sayılı İmar Kanunu ile belirlenmiş bir “kentte yaşama hakkı”nın
yerel ve merkezi yönetim uygulamaları ile eksik ve yanlış, bilim ve plan dışı olarak
ele alındığı gözlenmiştir. Belediye’nin şehir merkezindeki ve yakın çevresindeki
bazı plan, proje uygulamaları (Anıt Park, Kültür Park, Hisar Tepesi vb) ise tarihsel/kültürel
çevreyi tahrip eden, kentli tüketiciye zarar veren, yaşamını sıkıntıya sokan
uygulamalardır.
İkinci Bölümde ise; merkezi yönetimin birimlerinin (Valilik, İl Özel
İdaresi, Çevre Ve Orman İl Müdürlüğü vd) doğal çevre üzerinde, özellikle “Abant
Gölü Tabiat Parkı” nda yaptıkları ve “ekolojik tahribat” olduğu yasa ve mahkeme kararları ile saptanan uygulamalar
ele alınacaktır.
Resim
3-4 : ABANT GÖLÜ TABİAT PARKI’NDA YAPILAN UYGULAMALAR ANAYASA’YA, ÇEVRE KANUNUNA,
MİLLİ PARKLAR KANUNA VE ULUSLARARASI SÖZLEŞMELERE AYKIRIDIR (Fotoğraf : Mehmet
Tokcan)
Abant Gölü Tabiat Parkı’nda 2009-2010 yıllarında yapılan uygulamalar,
ulusal ve uluslararası kanun ve yönetmeliklere aykırı olduğu gibi, Çevre ve
Orman Bakanlığı, Doğa Koruma ve Milli Parklar Genel Müdürlüğü tarafından
yapılmış 1/10 000 Ölçekli Uzun Devreli Gelişme Planı’na da aykırılığı
belirlenmiştir.
TMMOB, Orman Mühendisleri Odası, Peyzaj Mimarları Odası, Mimarlar
Odası uygulamaların durdurulması için davalar açmışlardır. Şehir Plancıları
Odası tarafından Sakarya 1. İdare Mahkemesi’ne açılan davada 15.03.2011 tarihli
karar ile “Hukuka açıkça aykırılık
taşıyan dava konusu işlemin durdurulmasına” karar verilmiştir. Bu tarihten
itibaren yol açma amacıyla ağaç kesimi durdurulmuş, Gölün eski seviyesine
inmesi için yapılan sedde yıkılmış, ancak göl ekolojisi tahribatı Abant için
bir yıkım niteliğinde olmuştur (Resim 3-4).
Plan 1 :
ABANT GÖLÜ TABİAT PARKI UZUN DEVRELİ GELİŞME PLANI (Kaynak: Mehmet Tunçer
Arşivi)
1. BOLU ŞEHRİ’NDE TÜKETİCİ HAKLARI ve
KENTLİ HAKLARI (2007-2012)
Abant
İzzet Baysal Üniversitesi’nde (AİBÜ) Mimarlık
Bölüm kurucu başkanı olarak geçirdiğim 5 yıl boyunca Bolu Kentinin kentsel ve
çevresel sorunlarına daha yakından eğilme olanağı buldum. Daha önce, 1999’dan
itibaren “1/100 000 ölçekli Bolu-Düzce İlleri Çevre Düzeni Planı”’nı hazırlayan
ekipte (UTTA Planlama ve Danışmanlık Ltd. & Semra Kutluay Ltd. İş
ortaklığı) plan müelliflerinden biri olarak aktif görev yapmıştım.
2001
yılından itibaren de, Çevre ve Orman Bakanlığı, Doğa Koruma ve Milli Parklar Genel
Müdürlüğü’nde “Abant Gölü Tabiat Parkı Uzun Devreli Gelişme Planı” hazırlanması
için kurulan ekipte müellif ve proje yöneticisi olarak çalıştım. Her iki
planlama çalışması da, Marmara Depremi sonrasında Düzce’nin ayrılarak ayrı bir İl
yapılması, planlamaların bürokrasi nedeni ile uzun sürmesi ve vd. nedenlerle
uzun bir sürece yayılarak benim AİBÜ’ye geldiğim tarih 2007 yılına kadar sürdü
ve tamamlandı.
Bolu’da
yaşamak bu kenti ve çevresini bilmeme rağmen başka bir deneyim oldu. AİBÜ
Gölköy Yerleşkesi için çok olumlu izlenimler edinmeme ve güzel anılar
biriktirmememe rağmen (buradaki sorunlar bir başka yazının konusu olacak), ne yazık ki Bolu kentinin yaşam kalitesi, altyapısı,
tarihsel ve kültürel, doğal çevresinde olup bitenler için aynı şeyleri söylemem
olası değil.
Son
3 yıldır yaşamakta olduğum, İzzet Baysal Mahallesi, kentin gelişmekte olan
Beşkavaklar Mevkii’nde yer alıyor. Bununla bağlantılı kuzeyde Çakmaklar Köyü
civarında yaşamak, bitmeyen yeni inşaat kazıları, bitmeyen ve /veya bitirilmeyen altyapı
çalışmaları (doğalgaz, içme suyu, atık su vd.), sürekli kazılıp aylarca, hatta
bazılarının yıllarca açık bırakıldığı, kışın çamurdan geçilemeyen, yazın toz
topraktan yaşanmaz bir çevre, doğanın böylesine cömertçe davrandığı bir iklimde
“kentli” ye yapılmış ve halen de yapılmakta olan en büyük haksızlık,
saygısızlık hatta hukuksuzluk[2].
Tabii
yerel yönetimlerin, belediyelerin parasal ve teknik olanaksızlıklarını da dikkate
almak gerekli. Ancak, bir sokaktaki kazının 2-3 yıl boyunca kapatılmaması,
inşaatların açıkta, güvenlik önlemi alınmadan ve her türlü tehlikeye açık bir
şekilde yapılması, sokak kaplamalarının, kaldırımların yapılmaması önemli bir
Belediyecilik sorunudur[3].
Bolu;
trajik - komik bir şekilde 2012 yılında “En Temiz 2. Kent” seçilmesine rağmen
çöplerin zamanında alınmaması, son bir yıl hariç çöplerin torbalarla açıkta
toplanması, kedi ve köpekler tarafından savrukça bırakılan çöplerin ortaya
saçılması ve bununla birlikte gelen fare, sinek vd. bulaşıcı hastalık ve sağlık
tehdidi olgularla karşı karşıyadır. Bu
durum, finans ve teknik kadro yetersizliğinden öte tamamen “Kentliye ve Kent Halkına”
saygısızlık, zaman zaman keyfiliğe kaçan plansız, projesiz gelişigüzel
uygulamalar, bir tüketici olan “kentli” nin “Hakkı”nın çiğnenmesi olarak
düşünülebilir.
Kentin
bu durumu, zaman zaman hukuk boyutuna taşınmış, muhalefet milletvekilleri Çevre
ve Şehircilik Bakanlığı’na, Bolu Belediyesi’ne yardım edilmesini isteyen yazılar
yazmış, ancak halkın sesi genellikle duyulmaz olmuştur. Meslek odaları ve yerel muhalefet ise günlük
ekonomik ve politik kaygılarla sesini fazla yükseltmemiş, yükseltenler de son
dönemlerde (2012 Temmuzunda) Mimarlar Odası Ankara Temsilciliği Bolu Şubesi
başkan ve üyelerinin istifasına kadar giden sonuçlarla karşı karşıya
kalmışlardır.
2. KENT YOKSULLUĞU ve TÜKETİCİ HAKKI
“Kent Yoksulluğu” sadece bir ulusal gelirin
düşüklüğü ve paylaşımındaki adaletsizliklerden ibaret değildir.
1.
Kent Yoksulluğu; sokak ve mahalle ölçeğinden başlanarak “yaşam çevresi”
(habitat) kalite ve niteliklerini belirleyen bir tanımlama olmalıdır.
2.
Kent yoksulluğu kavramında, görsel, estetik, duygusal kaygı ve niteliklere
yönelik öğeler yer almalıdır.
3.
Kent yoksulluğu kavramında doğal değerlerin sürdürülebilir korunması ve
geliştirilmesine yönelik ilke ve politikalar yer almalıdır.
4.
Kent yoksulluğu kavramında kültürel ve tarihsel değerlerin sürdürülebilir
korunması ve geliştirilmesine yönelik ilke ve politikalar yer almalıdır.
Özetle; ”Kent Yoksulluğu”, basit bir gelir ve kente yansıması olgusu olmaktan öte, bir anlamda, kaynakların düşüncesizce/akılsızca kullanımı, ziyan edilmesi, belirli bir plan/proje/tasarım disiplininden yoksun, “Kent Politikası” olmaksızın kullanımıdır. Bu durum Tüketici Hakkı’nın çiğnenmesi demektir.
Her
kentte, Avrupa Kentli Hakları Deklarasyonu Madde 10’da belirtilen; “Kaliteli bir mimari ve fiziksel çevre” de
yaşama ve “tarihi yapı mirasının duyarlı bir biçimde restorasyonu ve nitelikli
bir çağdaş mimarinin uygulanması ile uyumlu ve güzel fiziksel mekânların
yaratılması” hususuna aykırı davranılmaması, planlı ve programlı bir
kentleşme politikası izlenmesi gereklidir.
2.1. Hukuk ve Kentli / Tüketici Hakları
Temiz
bir çevrede yaşamak, yani gürültüsüz, suyu kirli olmayan, havası temiz ve doğa
güzelliklerinden faydalanmak, sağlıklı ve estetik bir kentte yaşamak insanların
en doğal hakkıdır. Hukuk, kişilerin her türlü haklarını koruma ve düzene koyma amacı
güder. Bu amaç aslında dolaylı da olsa “kentli ve tüketici haklarını” da
içermektedir.
Toplum
halinde yaşayan insanların aralarındaki ilişkileri adaletle ve sosyal faydaya göre
düzenleme amacını güden ve yürürlüğü bir ceza ile sağlanmış bulunan kaidelerin
tümüne Hukuk denir. Çevre ise; tüm canlı faaliyetlerinin hemen veya uzun süre
içinde etkileşim halinde bulunduğu mikro ve makro sistemlerin tümüne verilen
bir isimdir. Diğer bir ifade ile insan faaliyetleri ile sürekli etkileşim
içinde bulunan ortamdır.
Toplumu
düzenleyen ve devletin uygulama gücü ile desteklenmiş kuralların tümüne hukuk
denir. Bu kurallar toplum düzenini sağlayan sosyal kurallar olup, devletin
desteğine ve zorlamasına sahiptir. Kurallara uyulmadığı takdirde, kişiler ve
kuruluşlar karşılarında Devleti ve onun gücünü bulurlar [4].
Devlet
hukuk adı verilen kurallara karşı kişilerin yaptığı hatalardan dolayı onları
maddi olarak tazmin etmeye zorlar. Yaptırımlar genellikle maddi olarak
gerçekleşir. Bu durum hukuku ahlak ve din kurallarından ayırır. Ahlak ve din
kurallarının cezası manevidir.
Toplum
düzeni ve yaşam koşullarının bütünü olarak kabul edilen ve Devlet gücü
tarafından zorlamayla da olsa güvence altına alınan hukuk, insanların
birbirleri ve çevreleri ile olan ilişkilerini de ele almak durumundadır.
İnsanların ve diğer canlıların biyolojik, psikolojik ve
fiziksel olarak hayatlarını idame ettirebilecekleri en uygun çevre, şüphesiz hukukun da en önemli gayelerinden birisidir.
fiziksel olarak hayatlarını idame ettirebilecekleri en uygun çevre, şüphesiz hukukun da en önemli gayelerinden birisidir.
2.2. Tüketicilerin Temel
Gereksinimlerinin Karşılanması Hakkı :
Hukukun
amacı; insanlar arası ilişkileri düzenlemek ve toplumda adaletli bir yaşam
biçiminin yerleşmesini sağlamaktır. Kişinin hukuk tarafından korunan ve bu
korunmadan yararlanıp yaralanmayacağı kendi iradesine bırakılmış olan menfaatlerine
hak denir. Dolayısıyla bir kişinin herhangi bir menfaatini hak olarak ileri
sürebilmesi için, hukuk düzeninin bu menfaati tanıması ve koruması gerekir.
Hukuk
kuralları kişilere göre değişmez. Objektiftir ve herkesi bağlayıcıdır. Hak ise,
sübjektiftir, özeldir ve isteğe bağlıdır. Kimse sahip olduğu hakkı kullanmaya
zorlanamaz. Hak’tan yararlanma tamamen kişinin arzu ve iradesine
bırakılmıştır. Hak, hukuk düzeninin
kişiye tanıdığı menfaat ve verdiği yetki olduğu için, Hukuk biliminin özü
sayılmaktadır.
Hukuk’un
yararları aşağıda özetle verilmiştir:
1.
Hukuk toplumda barışı sağlar, huzursuzluk ve çatışmaları önler,
2.
Hukuk düzeninin herkese eşit olarak uygulanması toplumda güveni sağlar.
Bireylerin kaba kuvvete ve haksızlıklara karşı korunmasını temin eder.
3.
Bir ülkede insanın en önemli dayanağı, hukuk kurallarının herkes hakkında eşit
olarak uygulanacağına ait inancı ve güvenidir. Adalet mülkün temelidir.
4.
Hukuk toplumda eşitlik sağlar. İnsanlar arasındaki ayrıcalıkları göz önüne
almaksızın, hukuk herkese aynı biçimde
uygulanır.
T.C.
Anayasa’sının 56. maddesinin 1. paragrafında;
“Herkes
sağlıklı ve dengeli bir çevrede yaşama hakkına sahiptir. Çevreyi geliştirmek,
çevre sağlığını korumak ve çevre kirlenmesini önlemek devletin ve vatandaşların
ödevidir.”
ibaresi yer almaktadır.
Dolayısı
ile “Çevre” başlığı altında hem “Doğal”, hem de “Kentsel” çevreyi ele almak
gereklidir. Ayrıca; “kentsel çevre” ise gene “Tarihsel / Kültürel Çevre” ve
“Günümüz Kentsel Çevresi” olarak iki ana başlık altında ele alınabilir.
Anayasa’da
“Sağlık Hizmetleri ve Çevrenin Korunması” başlığı altında yer alan; “Herkes,
sağlıklı ve dengeli bir çevrede yaşama hakkına sahiptir.” İbaresi; kentli tüketicilere, kentin ve
yaşadıkları çevrenin sağlıklı, temiz, bakımlı ve çağdaş niteliklere uygun,
standartlara uygun olmasını talep etme hakkı vermektedir.
“Çevreyi
geliştirmek, çevre sağlığını korumak ve çevre kirlenmesini önlemek Devletin ve
vatandaşların ödevidir.” İbaresi ile kentli tüketicilerin bu taleplerini yerine
getirmek görevi ise karşılıklı olarak kamu kurumlarına ve vatandaşlara
verilmiştir.
“Devlet, herkesin hayatını, beden ve
ruh sağlığı içinde sürdürmesini sağlamak; insan ve madde gücünde tasarruf ve
verimi artırarak, işbirliğini gerçekleştirmek amacıyla sağlık kuruluşlarını tek
elden planlayıp hizmet vermesini düzenler.”
Anayasa
Madde 17’de ise; “Herkes,
yaşama, maddî ve manevî varlığını koruma ve geliştirme hakkına sahiptir.” Hükmü
yer almaktadır. Bu hüküm doğrultusunda, her kentlinin bu hükmü
gerçekleştirmekle yükümlü yerel ve merkezi yönetimlerden “sağlıklı” ve “yaşanabilir”
bir çevre talep hakkı bulunmaktadır.
2.2.1. Şehirleşme ve Tüketici Hakkı
Anayasa
Madde 57 - Devlet, şehirlerin
özelliklerini ve çevre şartlarını gözeten bir planlama çerçevesinde, konut
ihtiyacını karşılayacak tedbirleri alır, ayrıca toplu konut teşebbüslerini
destekler.
Bolu’da
tüm planlama ve tasarımlarda "Sürdürülebilirlik (sustainability)" ve
"Kentsel Ekoloji" kavram ve ilkeleri kent tasarım ve uygulamasına
egemen olmalıdır. Bolu İli’nin Ankara ve İstanbul Metropollerinin arasında ve
ülke ulaşım ağının en önemli ve en yoğun kullanılan aksı üzerinde bulunması,
İl’in Ülke ve Batı Karadeniz Bölgesi içindeki önemini giderek artıracaktır.
Bolu,
kentsel kesimde Batı Karadeniz Bölgesi kentleşmesinden daha fazla bir hızla
kentleşmektedir ve bu biçimi ile Bolu İli kentleşme oranı açısından Batı
Karadeniz Bölgesi’nden daha gelişmiş durumdadır. Kentsel nüfus, en fazla
nüfus artışı 1985-1990 ve 1990-2000 döneminde görülmektedir. Bu iki dönem
özellikle imalat sanayinin ve tarımın İl’de gelişme gösterdiği ve
ekonominin genelde geliştiği dönemler olarak nitelendirilebilir[5].
İl’de
nüfus genelde “Ova Yerleşmeleri” olarak adlandırılabilecek, Bolu
ovasında köy yerleşim alanları olarak yoğunlaşmıştır. Bu yerleşmeler bir aks
olarak da belirlenmektedir. Ova yerleşmelerinin 2000 yılında toplam
nüfusa oranı % 76.75 gibi büyük bir orana erişmiştir. Ancak, kentin Nazım Planı’nın
güncel olmaması ve Belediye tarafından parçacı uygulamalarla bu kırsal
yerleşimlerin çok katlı olarak yer yer imara açılması kentin korunması gerekli
kırsal dokusunu, kırsal mimarisini ve peyzajını bozmaktadır (Resim 5-6).
Ayrıca, 1. Derece Deprem Bölgesi’nde ve tam da Kuzey Anadolu fay hattı üzerinde olması nedeni ile 1999 Marmara ve Düzce depremleri sonrasında 3 kata indirilen imar haklarının 2004-5 sonrasında yeniden 5 kata (hatta yer yer 6-7 katlı TOKİ uygulamaları) çıkarılması yeniden tartışılmalıdır. Bu konu 12 Kasım 2009’da düzenlediğimiz Deprem Sempozyumu esnasında tartışılmış ve sakıncaları yeniden vurgulanmıştı[6].
Ayrıca, 1. Derece Deprem Bölgesi’nde ve tam da Kuzey Anadolu fay hattı üzerinde olması nedeni ile 1999 Marmara ve Düzce depremleri sonrasında 3 kata indirilen imar haklarının 2004-5 sonrasında yeniden 5 kata (hatta yer yer 6-7 katlı TOKİ uygulamaları) çıkarılması yeniden tartışılmalıdır. Bu konu 12 Kasım 2009’da düzenlediğimiz Deprem Sempozyumu esnasında tartışılmış ve sakıncaları yeniden vurgulanmıştı[6].
İl’de
genelde D-100 boyunca aksiyel gelişme eğilimi görülmektedir. Ancak son yıllarda
TEM’e doğru, AİBÜ’ye doğru (TOKİ uygulamaları ile) ve Karacasu yönüne doğru
gelişmeler de başlamıştır. 1/100 000 Ölçekli Bolu İli Çevre Düzeni Planı’nda bu
durum bir tehdit olarak değerlendirilmektedir. Bu coğrafi üstünlüklerin yanı
sıra, Ulaşım sistemine olan duyarlılığın da sonucudur. Bu gelişme TEM ve
D-100 karayolları ile desteklenmektedir.
Resim 5 :
ÇAKMAKLAR KÖYÜ CİVARINDAKİ ÇOK KATLI KOOPERATİF YAPILAŞMALARI (Fotoğraf :
Mehmet Tunçer-2010)
Resim 6 :
ÇAKMAKLAR KÖYÜ CİVARINDAKİ BİREYSEL APARTMAN YAPILAŞMALARI (Fotoğraf : Mehmet Tunçer-2010)
Yukarıda
örneklerini gösterdiğim Çakmaklar Köyü civarı benzeri Bolu Belediye sınırı
içine alınan 22 köy yerleşik alanlarında da aynı uygulamalar sürüyor.
Böylelikle plansız bir şekilde Bolu tarım topraklarını, meyve bahçelerini ve
kırsal peyzajını kaybetmektedir. Bu da hem Anayasa’nın doğal çevre ile ilgili
maddelerine, hem de çevre ve imar ile ilgili kanunlara aykırıdır ve gelecek
kuşakları da etkileyecek bir “Kentli Hakkı” ihlalidir.
Bu gelişmelerin bütüncül bir 1/25 000
Ölçekli Çevre Düzeni Planı ve 1/5000 Ölçekli Bolu Nazım Planı hazırlanarak
denetim altına alınması gereklidir.
2.2.2. Bolu Kent Merkezi, Bolu’da
Tarihsel, Kültürel Mirasın Korunması ve Tüketici Hakkı
Madde 63 - Devlet, tarih, kültür ve tabiat
varlıklarının ve değerlerinin korunmasını sağlar, bu amaçla destekleyici ve
teşvik edici tedbirleri alır. Bu varlıklar ve değerlerden özel mülkiyet konusu
olanlara getirilecek sınırlamalar ve bu nedenle hak sahiplerine yapılacak
yardımlar ve tanınacak muafiyetler kanunla düzenlenir.
Bolu
tarihsel kent merkezi, özellikle 1950’lerden bu yana tarihsel dokusunu büyük
ölçüde kaybetmiştir. Yeni yapılaşmalar ve dokuya taban alanı ve yükseklik olarak
aykırı yapılaşmalar ana caddeler üzerinde inşa edilmiş ancak cadde genişlikleri
aynı kalmıştır. Bu durum günümüzde, yaya ve trafik karmaşası
yaratmaktadır. İzzet Baysal Caddesi üzerinde kamusal ve özel başlıca
(Belediye, Valilik, Bankalar, İş Merkezleri vd) kullanımların toplanması,
trafik ve yaya yığılması nedeni ile düzensiz ve örgütlenemeyen bir merkez
görünümünü almıştır[7].
Merkezi
İş Alanları içerisinde uygulanan yayalaştırma faaliyetlerinin, yayalaştırma
uygulamalarının yoğun olduğu Avrupa ve Amerika’da hatta İstanbul, Ankara,
Antalya gibi kentlerde; diğer uygulamalar için model oluşturan
başarılı çalışmalarına bakıldığında KENT MERKEZLERİ’nde araçların dışarıya
alındığını ve araçların MİA çeperlerinde Katlı ve/veya Yeraltı Otoparkları ile
depolandığı görülmektedir.
Bolu’da kent merkezinde koruma ve
geliştirmeyi sağlamaya
yönelik olarak;
1-Yayalaştırma politikaları (yaya ağırlıklı dolaşım sistemi kurulması,
kent meydanları, yaya yolları ve yaya bölgeleri oluşturulması,
bisiklet yolları planlanması vb.)
2-Toplu taşın politikaları (Hafif ve ağır raylı sistemler, toplu taşımacılık, özel otobüs yolları, tramvay vb. sistemler)
3-Koruma, sağlıklaştırma (ıslah) ve yenileme politikaları (restorasyon, onarım, ıslah, iyileştirme, yenileme)
4-Turizm ve geleneksel ticaret / üretim / satış ünitelerinin geliştirilmesine yönelik politikalar (aile pansiyonculuğu, geleneksel el sanatlarının geliştirilmesi vb.)
5-Uygulamayı etkin kılacak parasal, örgütsel (organizasyonel), yasal ve yönetsel politikalar (kredi mekanizmaları, parasal ve teknik yardım, takas, kamulaştırma, rant transferi, merkezi ve yerel yönetimin etkin birimler oluşturmaları, yasal eksikliklerin tamamlanması, Kültür Bakanlığı Koruma Kurulları’nın etkinleştirilmesi),
gibi politikalar geliştirilmesi gerekmektedir.
2-Toplu taşın politikaları (Hafif ve ağır raylı sistemler, toplu taşımacılık, özel otobüs yolları, tramvay vb. sistemler)
3-Koruma, sağlıklaştırma (ıslah) ve yenileme politikaları (restorasyon, onarım, ıslah, iyileştirme, yenileme)
4-Turizm ve geleneksel ticaret / üretim / satış ünitelerinin geliştirilmesine yönelik politikalar (aile pansiyonculuğu, geleneksel el sanatlarının geliştirilmesi vb.)
5-Uygulamayı etkin kılacak parasal, örgütsel (organizasyonel), yasal ve yönetsel politikalar (kredi mekanizmaları, parasal ve teknik yardım, takas, kamulaştırma, rant transferi, merkezi ve yerel yönetimin etkin birimler oluşturmaları, yasal eksikliklerin tamamlanması, Kültür Bakanlığı Koruma Kurulları’nın etkinleştirilmesi),
gibi politikalar geliştirilmesi gerekmektedir.
Bu çalışmaların yapılmaması kentli hakkının önemli bir ihlalidir. Sonuç
olarak Bolu’da kent merkezinde trafik sıkışıklığı, gürültü ve kazalar,
kimliksiz bir kent sonucunu doğurmaktadır.
Ayrıca;
Anıt Park ve Kardelen Sineması önündeki alan aradan geçen yol nedeniyle
tanımsız mekânlara dönüşmekteydi. Bu
yolun iptali, bu iki mekanı birleştirmiş ancak ulaşımda önemli sorunlara yol
açmıştır. Kentin kuzeyinden, kent merkezine ve oradan da Karacasu
kesimine ulaşımı sağlayan kuzey_güney ana bağlantısı kesilmiştir. proje’de Ulaşım
Art Ltd. tarafından hazırlanan Ulaşım Planı’na aykırı bir şekilde kuzey-güney
bağlantısına yer verilmediği görülmektedir. Ayrıca; Kent
Meydanı bir Yeraltı Otoparkı’na dönüştürülmektedir.
Halbuki,
bütün dünyada Kent Merkezlerinde çeperlerde otoparkların, araç depolama
alanlarının oluşturulması, kent merkezlerinin yayalaştırılması önemli bir
ilkedir. Gelişmiş ülkeler kent merkezlerindeki planlama çabası; ulaşım
sistemlerinin ve donatılarının merkezi ayakta tutacak biçimde planlamasına ve
çevrenin buna göre düzenlemesine kaymaktadır[8].
Kent merkezlerinin canlılığının sürdürülebilmesi ve yaşam kalitesinin yükseltilmesine yardımcı nitelikli ulaşım planlaması ve tasarımı gereklidir. Bolu’da böyle bir planlama yapılmasına rağmen kararlar bu plana aykırı şekilde alınmıştır. Bolu kent merkezinde (MİA) toplu taşım-yaya-otopark ilişkileri; trafik durultma tasarımı ve park et- devam et, aktarma alanları ve yayalaştırma ağırlıklı olarak düşünülmesi gerekli ulaşım konularıdır. Burada oluşturulacak 600-900 araçlık otoparkı önemli bir taşıt trafiği yaratılacaktır. Böylece, sessiz ve sakin bir mekân olması gerekli Valilik önünde, Anıt çevresinde ve genelde kent merkezinde bireysel taşıt trafiğinde bir kilitlenme yaşanacaktır[9].
Yeraltı otoparkı girişleri günümüzde dahi çok dar ve yaya+trafik karmaşası yaşanan Vali KONAĞI önü ve VALİLİK YANI gibi dar yollardan verilmiştir. Yüzlerce aracın, özellikle yoğun saatlerde (sabah erken mesai başlangıcı - akşam mesai bitişinde) buralarda uzun kuyruklar oluşturacağı ve bu bölgelerin yaşanmaz olmaktan çıkacağı şimdiden görülebilir.
Kent merkezlerinin canlılığının sürdürülebilmesi ve yaşam kalitesinin yükseltilmesine yardımcı nitelikli ulaşım planlaması ve tasarımı gereklidir. Bolu’da böyle bir planlama yapılmasına rağmen kararlar bu plana aykırı şekilde alınmıştır. Bolu kent merkezinde (MİA) toplu taşım-yaya-otopark ilişkileri; trafik durultma tasarımı ve park et- devam et, aktarma alanları ve yayalaştırma ağırlıklı olarak düşünülmesi gerekli ulaşım konularıdır. Burada oluşturulacak 600-900 araçlık otoparkı önemli bir taşıt trafiği yaratılacaktır. Böylece, sessiz ve sakin bir mekân olması gerekli Valilik önünde, Anıt çevresinde ve genelde kent merkezinde bireysel taşıt trafiğinde bir kilitlenme yaşanacaktır[9].
Yeraltı otoparkı girişleri günümüzde dahi çok dar ve yaya+trafik karmaşası yaşanan Vali KONAĞI önü ve VALİLİK YANI gibi dar yollardan verilmiştir. Yüzlerce aracın, özellikle yoğun saatlerde (sabah erken mesai başlangıcı - akşam mesai bitişinde) buralarda uzun kuyruklar oluşturacağı ve bu bölgelerin yaşanmaz olmaktan çıkacağı şimdiden görülebilir.
Ayrıca,
ileride mutlaka YAYA ağırlıklı olarak düzenlenmesi gerekli ana aks olan İzzet
Baysal Caddesi’nin girişinin, önemli bir kent meydanının bu proje ile bir otopark’a
dönüşeceği ve gelecekte merkezin Batıya doğru gelişiminde önemli bir engel
teşkil edeceği söylenebilir. BÖLGENİN MERKEZİ OLMASINDAN ve KAMU ELİNDE
BULUNMASINDAN yararlanılarak, kamu eliyle yer altında bir RANT ODAĞI
oluşturulması düşüncesi açıkça görülmektedir.
Yeraltı otopark işletmesi, yer altı çarşı vd kullanımlarının işletilmesinin Belediye’ye ve YAP-İŞLET-DEVRET modeli içinde yatırımcıya rant sağlayacağı muhakaktır. ANCAK, olan BOLU KENT MEYDANI’na olacaktır. MEYDAN ve ANITPARK, MEYDAN OLMAKTAN ÇIKACAK, bir TRAFİK KAVŞAĞI; TRAFİK DÜĞÜM NOKTASI ve OTOPARK haline dönüşecektir.
Yeraltı otopark işletmesi, yer altı çarşı vd kullanımlarının işletilmesinin Belediye’ye ve YAP-İŞLET-DEVRET modeli içinde yatırımcıya rant sağlayacağı muhakaktır. ANCAK, olan BOLU KENT MEYDANI’na olacaktır. MEYDAN ve ANITPARK, MEYDAN OLMAKTAN ÇIKACAK, bir TRAFİK KAVŞAĞI; TRAFİK DÜĞÜM NOKTASI ve OTOPARK haline dönüşecektir.
Bolu, DOĞAL güzellikleri ile tanınan ve tercih edilen
nüfusu bakımından küçük ölçekli bir şehirdir.
Valilik yapısı ile Aladağların bütünleşmesi, Bolu için çok önemli DOĞAL
ve TARİHSEL/KÜLTÜREL görsel algılama yaratacak bir çok yerden MEYDAN’a
görsellik katacaktır. ATATÜRK ANITI da gizlenmiş, KENTİN çok önemli bir KÜLTÜR
VARLIĞI’dır. PROJE’de bu iki ögenin daha çok vurgulanması, görsel olarak daha
çok ALGILANMASI ve İZLENMESİ’ne yönelik TASARIM yapılması gerekli iken ağırlık
ULAŞIMA, OTOPARK’A ve YER ALTINDAKİ
mekanlara verilmiştir.
Bir gazetenin anket sonuçları tüketici olan kentlinin düşüncelerini
ortaya koymaktadır:
“Bolu kent merkezinin nüfusunu
düşündüğümüzde yaklaşık 5 bin kişi hiçte azımsanacak bir kitle değil. 5 bin
kişinin yüzde 45'i meydan eski haline dönmeli, yüzde 14,60'ı ise meydan tamamen
yeşil alan olmalı diyor. Bu iki gurubu da Kent Meydanı projesine bütünü ile
karşı çıkan grup şeklinde değerlendirdiğimizde karşımıza yüzde 59,60 gibi
onaylamayan bir çoğunluk karşımıza çıkıyor. Bu önemli bir çoğunluk. Anketin
gidişatından anlaşılan o ki, Bolu Belediyesi “Kent Meydanı” projesini Bolu
halkına çok daha ayrıntılı anlatmalı, kafalardaki soru işaretlerini gidermeli..” [10]
Gecikilmiş
olmasına rağmen, Bolu belediyesi tarafından 2012 yılı Ağustosunda, Kent Meydanı
Çevre Düzenlemesi, İzzet Baysal Cadde Düzenlemesi, bina cephe düzenlemesi,
Kültür Parkı ve Yeraltı Katlı Otopark inşaatı işlerine ait Master Planının
ayrıntıları Bolu kamuoyuna açıklanmıştır.
Bolu
Belediyesi tarafından yapımına başlanan Kent Meydanı Çevre Düzenlemesi, İzzet
Baysal Cadde Düzenlemesi, bina cephe düzenlemesi, Kültür Parkı ve Yeraltı Katlı
Otopark inşaatı işlerine ait Master Planı son şeklini almıştır. Buna göre katlı
otopark inşaatı süresince kapalı kalacak yollar, tadilat alanları ve trafiğe
kapatılıp yayalaştırılacak olan alanlar harita üzerinde belirlenmiştir[11].
2.2.3. Bolu Kent Merkezi, Kültür Park
Projesi
Bolu
hiç kuşkusuz çok farklı medeniyetlere beşiklik etmiş bir yerleşim alanıdır.
Bolu'da yapılan inşaat alanlarında yapılan çalışmalarda, tarihi bulgular gün
ışığına çıkıyor. Bolu Belediyesi tarafından “Kültür Park” adı verilen ancak
aslında bir katlı otopark ve çarşı yapımı için planlanan Büyük Cami
Mahallesi'nde Kültür Parkın altında yapılan kurtarma kazısı çalışmalarında çok
sayıda tarihi bulguya rastlanmıştır[12].
Resim 7 : KÜLTÜR
PARK ARAŞTIRMA KAZISI ÖNCESİ (2010)
Resim 8: KÜLTÜR
PARK ARAŞTIRMA KAZISI ESNASINDA (2011)
Söz
konusu çalışma sırasında bazı sondajlarda duvar kalıntılarına rastlanmıştır.
Konu tekrar Koruma Kuruluna iletilmiş ve Ankara Kültür ve Tabiat Varlıklarını
Koruma Bölge Kurulu’nun 30.06.2010 tarih ve 5179 sayılı kararı ile duvar
kalıntılarının tümünün açığa çıkarılması için kurtarma kazısı yapılmasına karar
verilmiştir. Söz konusu karar uyarınca; Kültür Varlıkları ve Müzeler Genel
Müdürlüğünün 12.08.2010 tarih ve 172467 sayılı ruhsatı ile Bolu İl Kültür
Müdürlüğü tarafından 20.09.2010 tarihinde Kurtarma kazısı çalışmalarına
başlanmıştır.
Resim 9 -10:
KÜLTÜR PARK ARAŞTIRMA KAZISI ESNASINDA ÇIKAN BİZANS DÖNEMİ MOZİKLİ YAPI
KALINTISI (Kaynak : Bolu Müze Müdürlüğü)
Kazı
çalışmaları öncesinde ilk olarak; kazı alanının şehir içinde ve
vatandaşlarımızın kullanımda olan bir park alanı olması nedeni ile kazı sahası
çevresi paravan ile kapatılarak can güvenliği ve saha güvenliği sağlanmıştır.
Daha sonra park yerinde bulunan beton oturma yerleri ve beton-parke yürüyüş
yolları kaldırılmıştır. Kazı çalışmalarına Kültür Park’ın, Yukarı Çarşı
yönündeki doğu bölümünden başlanmıştır. Böylece, halkın yararlandığı nadir
parklardan biri de böylece geçici de olsa kullanılamamaktadır. 2010 ve 2011
yıllarında gerçekleştirilen söz konusu çalışmalarda; Roma dönemine ait olan ve
bir mekânında mozaik taban döşemesi bulunan tahrip olmuş durumdaki yapı
kalıntıları[14], Geç Roma
dönemine ait olan 3 adet mezar ile Roma, Geç Roma ve Bizans dönemine tarihlenen
eserler (figürin, kandil, kase, kantar, şamdan, çan, zincir, aplik, sikke,
sürahi vb. küçük objeler) açığa çıkarılmıştır.
Kültürpark’ın
doğu bölümündeki çalışmalar 2010 ve 2011 yıllarında tamamlanmıştır.
Kültürpark’ın yer altı otoparkı için genişletilmiş olan batı bölümünde ise 2011
yılı sonunda sondaj kazısı yapılmış ve kazı sonuçları Ankara Kültür
Varlıklarını Koruma Bölge Kurulunda değerlendirilmiştir.
Resim 11 : KÜLTÜR
PARK ARAŞTIRMA KAZISI (06.02.212 / Fotoğraf M. ÜMİT METERELLİYÖZ)
Proje’de
926 Aracın depolanacağı, 4080
m2 dükkan inşaatına yer verilen 3 katı yer altı otoparkı
olmak üzere toplam 38 458
m2 inşaat alanı bulunmaktadır[15].
Proje’de;
a. 727.00 & 725.00 m . (+727.80,
730.60) Kotları Planı: Toplam 7899
m2 inşaat alanı, Toplam Otopark 127 Adet (4081 m2 ) ve Toplam Dükkan
Alanı 2435 m2
(Brüt 3644 m2 )
Bolu
Belediyesi ile Düğün Salonu arasından yaya olarak girilmekte ve Müze yapısı
altından geçilerek Hal tarafına yaya olarak ulaşılmaktadır.
b.
733.40 m .
(+ 736.20, 739.00) Kotları Planı : Toplam 7899 m2 inşaat alanı,
Toplam Otopark 228 Adet (228 x 3= 684 oto) yeralmaktadır.
c.
741.80 m .
Kotu Planı: Toplam kat alanı 3091
m2 , Toplam dükkan alanı : 1545 m2 yer almaktadır.
Plan 3: BOLU KENT MERKEZİ, KÜLTÜR
PARK PROJESİ
Proje Ve Yakın Çevresindeki
Ulaşımın Değerlendirilmesi
Projede,
gerek yaya, gerekse araç erişimleri sorunlu görünmektedir. Projede kapatılması
düşünülen Şehit Ahmet Yüminoğlu Sokak şu anki durumu ile İsmet Paşa caddesine
bağlantı kurarak, İzzet Baysal Caddesinin yoğunluğunu azaltır niteliktedir.
Bu
sokağın araç trafiğine kapatılması stadyum caddesinden gelen araçların
alternatifsiz olarak İzzet Baysal Caddesine yönelmesine dolayısıyla da Parti
Sokakta günün yoğun saatlerinde trafik yükünde artışa neden olacaktır. Benzer biçimde şehit Ahmet Yüminoğlu sokağın
kapatılması ile Belediye nikâh soluna giriş ve yukarı çarşıya ulaşımda en
önemli erişim yollarından birisi iptal edilmiş olacaktır.
Ancak,
araçla erişim, Hal tarafında olası sorunsuz görünmekle birlikte, Müze ve Yukarı
Çarşı çıkışları, şu anda dahi var olan trafik yoğunluğunu kat kat artıracak,
dar yollara verilen bu çıkışlar, topografyanın zorluğu da göz önüne alındığında
kullanımda ciddi sorunlara yol açacaktır.
Merkezi
İş Alanları içerisinde uygulanan yayalaştırma faaliyetlerinin, yayalaştırma
uygulamalarının yoğun olduğu Avrupa ve Amerika’da hatta, İstanbul, Ankara,
Antalya gibi kentlerde; diğer uygulamalar için model oluşturan başarılı
çalışmalarına bakıldığında KENT MERKEZLERİ’nde araçların dışarıya alındığını ve
araçların MİA çeperlerinde Katlı ve/veya Yeraltı Otoparkları ile depolandığı
görülmektedir. Örnek olarak; İstanbul İstiklal Caddesi yayalaştırılması ve
Konya Tarihi Kent Merkezi ele alınıp incelenebilir[16].
Otopark
bağlantısı bünyesinde düşünülen geçişin Hal ve Belediye meydanını birbirine
bağlarken yukarı çarşıdaki ve İzzet Baysal Caddesindeki araç ve yaya dolaşımına
etkisi düşünülmelidir. Özellikle bu iki geçiş noktası (Hal ve Belediye Meydanı)
proje ile önem kazanırken, tarihi öneme sahip yukarı çarşının kent içindeki
konumunu ve rolünü ikincil düzeye düşürmesi muhtemeldir.
Zaten
mevcut durumda Yukarı Çarşı Bölgesinin şehrin odak noktası olan aşağı çarşı ile
rekabet edemez iken birde bu geçit ile ticari değerini kaybetmesi olasıdır.
Özellikle halk pazarının kurulduğu pazartesi günleri yukarı çarşı bölgesinde
yakalanan sirkülasyon ve bu dolaşımın getirdiği ticari ve sosyal etkinlik
otopark projesi bünyesinde kullanılacak olan geçitin kullanılması ile büyük
ölçüde sekteye uğrayacaktır.
Otopark
projesi bünyesinde tanımlanan geçittin başlangıç ve bitiş noktalarının
durumları muallaktır hal tarafında bulunana çıkış mevcut durumda bulunan
merdivenlerin altında ya da aynı kotta mı düşüldüğü projede okunamamaktadır.
Benzer biçimde proje kapsamında tasarlanan geçittin çıkış noktasının konumu ve
yeri belirsizdir. Çıkış noktasının yeri mevcut durumda bulunan yapılaşma nedeni
ile kilitlenmiş görünmektedir.
Kültürpark
Proje Alanı hazırlanmasına henüz kaçıncı derece Arkeolojik Sit Alanı olduğu
bilinmeden girişilmiştir. Bolu tarihsel kent merkezinde nadir bulunan
düzenlenmiş bir yeşil alanın büyük bir yapı ile yok edilmesine neden olunacaktır.
Proje
Tasarımında; KENT MERKEZLERİNDE İSTENMEYEN, trafik doğurucu, gürültü, ekzos
kirliliği ve görüntü kirliliğine yol açan yer altı otoparkına yer verilmiştir.
Kültür Park alanının sakin, yeşil ve rekreasyon amaçlı yüzey kullanımından çok,
burasının bir MERKEZİ YERALTI OTOPARKI
ve ÇARŞI olarak tasarlandığı görülmektedir. KÜLTÜRPARK, ve önemli bir
arkeolojik ve Topografik alan bir
YERALTI OTOPARKI’na dönüştürülmektedir.
Halbuki,
bütün dünyada Kent Merkezlerinde, özellikle Tarihi kent merkez kesimlerinde,
merkez çeperlerinde otoparkların, araç depolama alanlarının oluşturulması ve
kent merkezlerinin yayalaştırılması önemli bir ilkedir.
Gelişmiş
ülkeler kent merkezlerindeki planlama çabası; ulaşım sistemlerinin ve
donatılarının merkezi ayakta tutacak biçimde planlamasına ve çevrenin buna göre
düzenlemesine kaymaktadır[17]. Kent
merkezlerinin canlılığının sürdürülebilmesi ve yaşam kalitesinin
yükseltilmesine yardımcı nitelikli ulaşım planlaması ve tasarımı gereklidir.
Bolu’da
böyle bir trafik düzenlemesi yapılmasına rağmen kararlar bu plana aykırı
şekilde alınmaktadır. Bolu kent merkezinde (MİA) toplu taşım-yaya-otopark
ilişkileri; trafik durultma tasarımı ve park et- devam et, aktarma alanları ve
yayalaştırma ağırlıklı olarak düşünülmesi gerekli ulaşım konularıdır. Burada
oluşturulacak 926 araçlık otoparkı önemli bir taşıt trafiği yaratılacaktır.
Böylece,
sessiz ve sakin bir mekân olması gerekli tarihsel Yukarı Çarşı kesimi, Müze
Çevresi ve genelde kent merkezinde bireysel taşıt trafiğinde bir kilitlenme yaşanacaktır.
Bu
proje uygulaması; Bolu’da “Kentli
Hakları” ve “Tüketici Hakları” açısından hem taşıt kullanıcılarına, hem de
yayalara sürekli ve geri dönülemez bir sorun olarak yansıyacaktır.
3.
ABANT GÖLÜ TABİAT PARKI’NDA YAPILAN UYGULAMALARIN ÇEVRE HAKKI ve TÜKETİCİ
HAKLARI BAĞLAMINDA ELE ALINMASI
3.
1. ÇEVRE HAKKI
Çevre Hakkı 1982 Anayasası’nın 56. Maddesi’nde düzenlenmiştir. Buna
göre; “Herkes, sağlıklı ve dengeli bir
çevrede yaşama hakkına sahiptir. Çevreyi geliştirmek, çevre sağlığını korumak
ve çevre kirlenmesini önlemek Devletin ve vatandaşların ödevidir. Devlet,
herkesin hayatını, beden ve ruh sağlığı içinde sürdürmesini sağlamak; insan ve
madde gücünde tasarruf ve verimi artırarak, işbirliğini gerçekleştirmek
amacıyla sağlık kuruluşlarını tek elden planlayıp hizmet vermesini düzenler. Devlet,
bu görevini kamu ve özel kesimlerdeki sağlık ve sosyal kurumlarından
yararlanarak, onları denetleyerek yerine getirir.
Sağlık hizmetlerinin yaygın bir şekilde yerine getirilmesi için kanunla genel sağlık sigortası kurulabilir.”
Sağlık hizmetlerinin yaygın bir şekilde yerine getirilmesi için kanunla genel sağlık sigortası kurulabilir.”
Anayasamız çevre hakkını; “Devletin Ödevi”, “Vatandaşın Ödevi” ve
“Herkesin hakkı” olarak üç açıdan düzenlemiştir. Çevre Hakkını oluşturan
unsurları üç başlıkta inceleyebiliriz;
- Çevre
Hakkının Öznesi; Çevre Hakkı’nın özneleri, bu hakkın kullanıcıları, yani
bu hakka uyulmasını talep edebilecek yararlanıcılardır. Bu özneyi
“Günümüz” ve “Gelecek” kuşaklar olarak tanımlayabiliriz.
- Özne’nin
ikinci kısmı, çevre hakkının kullanıcıları bakımından öteki haklarda
bulunmayan bir özelliği de yansıtmaktadır. Bu hak günümüz insanlarının
gelecek kuşaklara karşı sorumluluğu ve iki kuşak arasındaki dayanışmayı da
göstermektedir.
Çevre Hakkı’nın konusu korunması gerekli değerleri ifade eder, bu
değerler aynı zamanda bir “tüketim” konusudur. Ancak, bu tüketimin
“Sürdürülebilir” olması ve doğal değerleri, ekolojik yaşamı, flora ve faunayı
koruması, tahrip etmemesi ve geliştirmesi gereklidir.
Çevre Kanunu’nun 1. maddesinde belirtildiği gibi, “Kırsal ve kentsel araziler, doğal kaynaklar,
su, toprak, hava, doğal ve tarihsel değerler, atmosfer, ormanlık alanlar,
kısacası yaşamın kendisi ve hatta biyosfer “çevre hakkı” nın konusunu
oluşturmaktadır.”
Dolayısı ile çevrenin korunması, temiz, sağlıklı, sürdürülebilir bir
çevrede yaşama hakkı insan ve diğer tüm canlıların hakkıdır. Bu hakkın
korunması hem devlet kurum ve kuruluşlarının hem de vatandaşların (halkın)
görevi ve sorumluluğudur. Abant Gölü Tabiat Parkı örneğinde bu görev ve
sorumluluğun nasıl olumsuz bir şekilde gerçekleştiği aşağıda açıklanacaktır. Kamu
kurumları, iyi niyetli olsalar dahi, bilim, teknik ve planının gereğini yerine
getirmemişler ve önemli bir doğal değerin zarar görmesine neden olmuşlardır.
3.2.
ABANT GÖLÜ TABİAT PARKI’NDA YAPILAN UYGULAMALAR
Abant
Gölü Tabiat Parkı Uzun Devreli Gelişme Planı, Koruma plancısı, orman mühendisi,
biyolog (flora ve fauna uzmanları), jeoloji mühendisi, peyzaj mimarı,
mimarlardan oluşan bir Ekip ile hazırlanmıştır. Abant Gölü Tabiat Parkı
arazi kullanım kararlarının belirlenmesinde, jeolojik ve jeomorfolojik
sınırlayıcılar, biyolojik sınırlayıcılar önemli doğal eşiklerdir. Planlamada
başlıca hedef; Abant Tabiat Parkı’nda koruma-kullanma dengesinin sağlanarak,
göl ve orman ekosisteminin korunması, geliştirilmesi ve bu önemli doğa
parçasının gelecek nesillere aktarılmasıdır[18].
Plan’ın
hedefleri arasında; ekosistemlerin devamlılığını sağlayacak şekilde doğal hayat
habitatlarının korunması, Göl kenarındaki turbalaşmanın önlenmesi, yaylalardaki
düzensiz ve kaçak yapılaşmanın önlenmesi, günübirlik kullanımların denetim
altına alınması, çevre kirliliğinin önlenmesi, doğal yaşam ile Tabiat
Parkı’ndan faydalanan insanları koruma-kullanma dengesi içinde uyumlu hale
getirecek araçların geliştirilmesi, Tabiat Parkı sınırları içinde kirlilik ve
gürültü oluşturan araç trafiğinin önlenmesi, otlatma faaliyetlerinin
kısıtlanması bulunmaktadır.
UDGPlanı’na
rağmen, Abant Gölü Tabiat Parkı’nda Bolu Valiliği İl Özel İdaresince 2009-2010
yıllarında yapılan yanlış uygulamalar yerel ve ulusal düzlemde büyük tepki ile
karşılaşmıştır. Meslek örgütleri (TMMOB, ŞPO, MO ve diğer odalar) tarafından ve
Sivil Toplum örgütleri tarafından çeşitli davalar açılmış ve Sakarya idare
mahkemesinin 2010 yılında verdiği karar ile yapılan uygulamalar durdurulmuştur[19].
Böylece
uygulamaların biyolojik ve ekolojik açıdan çevreyi tahrip ettiği, hukuksal
yönden Anayasa 56. Madde’de yer alan
“Çevre Hakkı” ve diğer çevre ile ilgili yasal çerçeveye aykırı işlemler olduğu
belirlenmiştir. Bu uygulamalar, dünya, ülke ve Bolu ölçeğinde “Çevre Hakkı”,
“Tüketici Hakkı”, “Kentli Hakları” bakımından ele alındığında; tümüyle yasalara
aykırı olması yanı sıra, anılan haklara karşı, bu hakların günümüz ve gelecek
kuşaklar açısından tahribine ve “sürdürülebilir bir doğal çevre” nin oluşmasını
engelleyen uygulamalardır.
Abant
Gölü Tabiat Parkı’nda “çadırlı kamp
alanı, kapı girişi, köy ürünleri satış ünitelerinin işletmeciliği ile
genel saha temizliği ve güvenlik hizmetleri” nin Bolu İl
Özel İdaresi tarafından yerine getirilmesi amacıyla, Doğa Koruma ve Milli
Parklar Genel Müdürlüğü ile Bolu İl Özel İdaresi arasında
Temmuz 2009 tarihinde ihale sözleşmesi imzalanmıştır.
Sözleşmenin imzalanmasından sonra, Bolu İl Özel İdaresince göl ayağına savak sistemi yapılarak seviyesinin yükseltildiği, göl çevresindeki yollarda toprak dolgu yapıldığı ve yolların genişletildiği, Abant Gölünü besleyen derenin akışının engellendiği ve bu uygulamaların göle zarar verdiği iddiaları kamuoyuna yansımıştır.
Sözleşmenin imzalanmasından sonra, Bolu İl Özel İdaresince göl ayağına savak sistemi yapılarak seviyesinin yükseltildiği, göl çevresindeki yollarda toprak dolgu yapıldığı ve yolların genişletildiği, Abant Gölünü besleyen derenin akışının engellendiği ve bu uygulamaların göle zarar verdiği iddiaları kamuoyuna yansımıştır.
Resim 12 : ABANT
GÖLÜ TABİAT PARKI ÇEVRESİNDEKİ DOĞAL ÇEVRE TAHRİBATI (Kaynak : Interpress)
Bunun
üzerine Doğa Koruma ve Milli Parklar Genel Müdürlüğü, Batı Karadeniz
Ormancılık Araştırma Enstitüsü Müdürlüğü, TMMOB İnşaat Müh. Odası,
Mimarlar Odası, Orman Mühendisleri Odası gibi kuruluşlarca Abant Gölü
Tabiat Parkında incelemeler yapılmıştır. Bu incelemelerin tamamında Tabiat
Parkında Bolu İl Özel İdaresince yapılan uygulamaların Göl ve çevresindeki
diğer ekosistemler üzerinde olumsuz etkileri olduğu belirtilmiştir.
Bunun üzerine TMMOB tarafından 18.04.2010 tarihinde Bolu Cumhuriyet
Başsavcılığı’na başvurularak suç duyurusunda bulunulmuştur.
Bu
gelişmelerden sonra TMMOB Orman Mühendisleri Odası, Abant Gölü Tabiat
Parkındaki uygulamalar ile ilgili olarak bilimsel bir rapor hazırlanması
için Oda Yönetim Kurulu üyesi Hasan Basri Avcı Başkanlığında, Abant İzzet
Baysal Üniversitesi’nden Abant Gölü Tabiat Parkı Uzun Devreli Gelişme
Planını hazırlayan grubun Ekip Başı Prof. Dr. Mehmet Tunçer, İstanbul
Üniversitesi Orman Fakültesi’nden Prof Dr. Tamer Öymen, Prof. Dr. Erdal
Selmi, Doç. Dr. Ferhat Gökbulak, Doç. Dr. Doğanay Tolunay ve Yard. Doç.
Dr. Zeynel Arslangündoğdu’dan oluşan bir komisyon oluşturulmuştur.
Bu
komisyona durumu hukuksal açıdan değerlendirmek üzere İstanbul Üniversitesi
Orman Fakültesi Çevre ve Orman Hukuku Anabilim Dalından Prof. Dr. Sedat AYANOĞLU
da katılmıştır. Komisyon 07.05.2010 tarihinde Abant Gölü Tabiat Parkı’nda
incelemelerde bulunmuştur. Raporda öncelikle Göl ekosistemlerinin
genel özellikleri tanıtılmış, Abant Gölü’nün özellikleri açıklanmış, Abant
Gölü Tabiat Parkı’nda Bolu İl Özel İdaresince yapılan uygulamalar ve
bu uygulamaların göl ve çevresindeki ekosistemler üzerindeki etkileri
irdelenmiş ve daha sonra da ulusal ve uluslar arası hukuk yönünden durum
değerlendirmesi yapılmıştır[20].
Abant
Gölü Tabiat Parkı'nın doğal kaynak değerlerinden biri de göl peyzajıdır.
Özellikle göl peyzajı içerisinde yer alan sarı ve beyaz nilüferlerin, form,
doku ve renkleriyle kıyı kenar 3 çizgisi boyunca oluşturdukları görsel peyzaj,
göl yüzeyinde oluşan su aynasıyla birlikte manzara bütünlüğünü sağlamaktadır.
Ayrıca Abant Gölü su faunası içerisinde yer alan endemik ve endemik olmayan
balık türleri, su kenarı ve su içi bitkileri ve diğer canlı türleri ile zengin
bir biyolojik çeşitliliğe sahip olan, dışarıdan gelebilecek katı ve sıvı
atıkların yol açabileceği zararlı etkilere karşı doğal kaynak değerleri
korunması gereken bir göl ekosistemidir [21].
3.2.
1. Abant Gölü Tabiat Parkı’nın Florası
Abant
Gölü Tabiat Parkı’ndaki endemik bitkiler ile bazı hayvan türlerinin IUCN
kırmızı tür listesindeki durumlarına ve Bern sözleşmesi listelerindeki
durumlarına bakılmıştır. IUCN kırmızı listesine göre; Tehdit altında tehlikede
(EN), Tehdit altında duyarlı (VU), Tehdide Yakın (NT), Düşük Riskli (LC),
Değerlendirilmedi (NE) gibi durumları mevcut tablolarda verilmiştir. Bern
sözleşmesindeki Ek–1; Ek–2 listelerindeki yerleri belirtilmiştir. Bu türler,
ulusal ve uluslararası öneme sahip olup korunmaları gereken bitki ve hayvan
türleridir.
Gölün
kuzeybatı kesiminde oldukça geniş bir turbalık alan bulunmaktadır. Gölü tehdit eden en önemli tehdit unsurlarından biri de göl çevresinin doğal
yapısından kaynaklanan biyolojik erozyon diğer bir deyişle turba
oluşumudur. Gerek jeomorfolojik yapı gerekse yörenin klimatik özellikleri
Abant Gölü’nü bu tehditle karşı karşıya bırakmaktadır. Yarı
humuslaşmış organik atıkların su içinde yığılmasından oluşan ve ve
üzerinde karakteristik bitkiler ile ağaç bakımından fakir bir vejetasyon
örtüsü taşıyan oluşumlara turbalık adı verilir. Turbalar, soğuk veya nemli
sahalarda, su altındaki bitki artıklarının hava oksijeni ile bağının kesilmesi
ile oluşurlar. Turbalaşma nedeni ile Abant Gölü giderek küçülmekte ve
kararmaktadır[22].
Gölün
doğu ve güneyinde de küçük ölçüde turbalık alanlar vardır. Nadir su
bitkilerinden olan sarı ve beyaz nilüferler göl peyzajının doğal kaynak
değerleri olarak ortaya çıkmaktadır. Abant gölünün batı ve doğu
kesimlerinde yoğunlaşan su içi - su kenarı bitkilerinin ve sazlıklarında
kontrol altında tutularak korunması, kuş popülasyonu ve akuatik flora ve
fauna türleri için büyük önem arz etmektedir. Bu sebeple Göl ve çevresi
ile Tabiat Parkı flora ve faunasının yaşam ortamı olan ormanlar ve göl aynı
zamanda birer biyolojik eşik olarak karşımıza çıkmaktadırlar.
Abant
Gölü ve çevresi, gerek antropojenik kökenli kirleticilerin gerekse gölün
jeomorfolojik özelliklerine bağlı doğal etkenlerin geliştirdiği çevresel
problemlerle karşı karşıyadır. Göl çevresinde yürütülen turizm
faaliyetlerinden kaynaklanan atık sular, hava kirleticileri ve katı
atıklar çevresel yapıyı tehdit eden temel unsurlardır. Turizm faaliyetleri
yanında amacını aşan boyutlara ulaşan yaylalarda oluşan faaliyetler de
fiziksel ve biyolojik çevrenin kalitesini tehdit etmektedir.
Gölün
su kalitesini tehdit eden evsel atık suların oluştuğu temel birimler göl yakın
çevresinde bulunan konaklama ve diğer amaçlarla kullanılan turistik
tesislerdir. Özellikle yöre bulunan iki büyük otel, Abant Taksim Palace ve
Büyük Abant Otelleri, evsel nitelikli atık su oluşumunun en yüksek
miktarlara ulaştığı tesislerdir.
Resim 14 : ABANT ÇİĞDEMİ (CROCUS ABANTENSİS) ENDEMİK BİR ÇİĞDEMDİR VE SADECE ABANT GÖLÜ ETRAFINDA BULUNUR (Kaynak : Anonim)
3.2.2.
Abant Gölü Tabiat Parkı’nın Faunası
Abant
Gölü Tabiat Parkı fauna açısından da zengin bir alandır. Bölgede ülkemizde
endemik bir fındık faresi alt türü olan Muscardinus avellanarius abanticus
Kıvanç, 1983 (Abant Fındık Faresi) bulunur. Sorex satunini Ognev,
1922, Kafkasya Böcekçili türü yaşamaktadır. Bir alabalık altürü olan Salmo
trutta abanticus Tortonese, 1954 (Abant Alası) bölgeye endemiktir. Alan
birçok kelebek türü için önemli doğa alanı kriterlerini sağlamaktadır.
Bu
türlerden Apollo (Parnassius apollo) ve Kafkas Fisto Kelebeği (Zerynthia
caucasiaca) nesilleri küresel ölçekte tehlike altında olan türlerdir.
Sürüngenlerden, Triturus karelini (Strauch, 1870) (Pürtüklü
Semender) LC statüde ve Emys orbicularis Linnaeus, 1758 (Benekli Kaplumbağa) NT
statüde bulunmaktadır.
3.3.
BOLU İL ÖZEL İDARESİNCE ABANT GÖLÜ TABİAT PARKINDA YAPILAN
UYGULAMALAR ve GÖL EKOSİSTEMİNE ETKİLERİ
Abant
Gölü Tabiat Parkı; orman, yayla, mera, göl yüzeyi, rekreasyon alanları ve küçük
bir alanda da otel ve yayla evleri olmak üzere değişik arazi kullanım
şekillerini içermektedir.
Ancak yapılmış
olan inşaat faaliyetleri; Göl seviyesini yükseltme, yol genişletme, kıyı
dolgusu, yeni yol açılması vb çalışmalar havzada mevcut arazi kullanımının
değişmesine ve doğal dengenin bozulmasına yol açacak niteliktedir.
Tüm
dünyada olduğu gibi ülkemizde de korunan alanların restorasyonu esas
itibariyle “ekolojik restorasyon” olarak adlandırılmakta ve ülkemizde ve
dünyada bu işlerle ilgili doğa korumacı ve bilimsel esasları ortaya koyan yeni disiplinler (doğallık dereceleri, biyolojik çeşitlilik indeksleri ve
hemerobi derecelerinin belirlenmesi gibi) gelişmektedir[23].
Dünyada
ve ülkemizdeki diğer doğa koruma alanlarında olduğu gibi Abant Tabiat
Parkı’nda da yapılacak olan her türlü inşaat, imalat ve düzenlemelerin bu
esaslar dâhilinde, mevcut kanuni çerçeve içinde, Uzun Devreli
Gelişme Planı Karar ve Hükümleri doğrultusunda ve doğa koruma üzerine
eğitim almış, bilgi, birikim ve deneyime sahip uzman kişilerce
projelendirilerek uygulanması gerekmektedir.
3.3.1. YAVRU ABANT GÖLETİ
OLUŞTURULMASI
Abant
Gölü’nün güneybatısında kalan ve mutlak koruma alanında bulunan
Örencik Yaylasında Abant Gölünü besleyen derenin akışı yaklaşık olarak 1,5
m yükseklikteki bir setle kapatılmıştır. Bunun sonucunda otlak olarak
kullanılan çayırlık alan sular altında kalmış ve suni bir gölet
oluşmuştur. Hatta bu gölete Yavru Abant adı konulmuştur.
Gelen tepkiler üzerine
setin bir bölümü açılarak biriken su tahliye edilmeye çalışılmıştır. Gölü
besleyen derenin akışının engellenmesi, göle sürekli taze su akışının ve bu su
Resim 16 : YAVRU
ABANT ADI VERİLEN KESİM YAYLALAR TARAFINDAN OTLAK OLARAK KULLANILMAKTA
OLDUĞUNDAN KİŞİ HAKLARI ENGELLENMİŞTİR. (Kaynak: Mehmet Tokcan)
akışının
getirdiği besin maddelerinin engellenmesine yol açacaktır. Abant gölü yamaçlardan sızan sular ve küçük birkaç derenin taşıdığı sularla
beslenmektedir. Bu akışlar ve göl ayağından tahliye olan su göl sularının yenilenmesine ve
oksijence zengin kalmasına yol açmaktadır. Oluşturulan gölet görsel bir etkiden başka oluşturulduğu sahada herhangi bir fonksiyon taşımayacaktır. Gölet burada yer
alan, otsu bitki türü bakımından çok zengin mera alanının sular altında kalmasına yol
açmıştır. Bu mera alanının sular altında kalmasıyla, yaban hayvanları ve yaylacılık yaparak geçinen yöre halkının hayvanları otlamak için yeni yerlere ihtiyaç duyacaklardır.
açmıştır. Bu mera alanının sular altında kalmasıyla, yaban hayvanları ve yaylacılık yaparak geçinen yöre halkının hayvanları otlamak için yeni yerlere ihtiyaç duyacaklardır.
Bu uygulama; “Çevre
Hakkı” ve “ Tüketici Hakkı” açısından yanlış bir uygulamadır ve “Doğal
Çevre”nin korunması ile ilgili tüm yasalara aykırıdır.
Çünkü, Abant Tabiat Parkı içinde 4, çevresinde ise 13 köyün yaylası vardır ve bunlar geçimini hayvancılıktan sağlamaktadır. Yapay gölet oluşturulan çayırlık alanlar yok edildiği için, hayvanlar otlamak için orman alanlarını kullanmak zorunda kalacaklardır.
Çünkü, Abant Tabiat Parkı içinde 4, çevresinde ise 13 köyün yaylası vardır ve bunlar geçimini hayvancılıktan sağlamaktadır. Yapay gölet oluşturulan çayırlık alanlar yok edildiği için, hayvanlar otlamak için orman alanlarını kullanmak zorunda kalacaklardır.
Aslında; Orman Mühendisleri Odası Uzman raporunda da bahsedildiği gibi, bu durum ormanlar üzerinde otlatma baskısı oluşturacak ve dolayısıyla ormanlara zarar verecektir.. Bu da Avrupa Kentli Hakları deklarasyonu Madde 16’da belirtilen; “yerel doğal kaynak ve değerlerin; yerel yönetimlerce, akılcı, dikkatli, verimli ve adil bir biçimde; beldede yaşayanların yararı gözetilerek korunması ve idaresi” hükmüne aykırıdır. Abant Gölü Tabiat Parkı ise, sadece beldede (Bolu’da) yaşayanların değil tüm ülkenin paha biçilmez bir değeridir.
Ayrıca, bu alan Yamaç Paraşütü atlama sahasıdır ve bu özelliği ile önem taşımaktadır. Bu niteliği ile de yapılan tahribatın boyutu “Çevre hakkı” ndan başlayarak bu kesimi kullananların tümünü etkilediğinden bir “Kullanıcı Hakkı” ve “Tüketici hakkı” ihlali olarak görülmelidir.
Örencik Yaylası’nda oluşturulan gölet endemik ve ender bitki türlerinin bulunduğu mera alanını yok ederek Tabiat Parkının bu kısmının ekolojisini tamamen değiştireceği ifade edilmiştir[24]. Ayrıca gölü besleyen ana dere üzerinde oluşturulan bu suni göl Abant Gölü’nün oluşumundan itibaren süregelen su rejimini değiştirecektir.
Ayrıca, suni gölet oluşturulan alan sığ olduğundan (su derinliği 1–1,5 m civarındadır), toplanacak suyun bir kısmı evaporasyonla kaybolacak ve Abant gölünü besleyen kaynaklarda azalma olacaktır. Kış aylarında oluşturulan suni gölete yağan kar hemen eriyecek ve eriyen kar kısa sürede Abant gölü havzasını terk edecektir. Bu durumda havzadaki toprak-su-vejetasyon dengesini olumsuz etkileyecektir.
Böylece yazın buharlaşmadan, kışın da oluşturulan gölet üzerine düşen karın hızla eriyerek akışa geçmesi ve havzayı terk etmesi nedeni ile havzadan oluşacak su kayıpları artacaktır. Göletteki suyun özellikle yaz ayalarında evaporasyonla kaybı, su altında kalan sahanın bir kısmının bataklığa ve sazlığa dönüşmesine yol açacaktır. Oluşan gölet nedeniyle, saha piknikçilerin ilgisini çekecek ve insan çiğnemesiyle hem buradaki topraklar sıkışacak hem de bitkiler zarar görecektir. Oluşturulan suni gölet çevresinde piknik faaliyetlerinin artması kaçınılmaz olacak, bu durumda su kaynaklarının kirlenmesine yol açacak, özellikle debinin düştüğü yaz aylarında bu daha yüksek seviyelere ulaşacaktır.
Abant gölüne akan su miktarı da yaz aylarında azalacağından, burada da su kirlenmesi riski ortaya çıkacaktır. Neyse ki, gelen tepkiler üzerine bu uygulamadan kısa sürede vazgeçilmiş, derenin önüne yapılan sedde yıkılarak yapay göletin suyu akıtılarak boşaltılmıştır.
3.3.2. ABANT GÖLÜ ÇEVRESİNDEKİ ve
YAYLA YOLLARININ GENİŞLETİLMESİ
Bolu
Valiliği, İl Özel İdaresi’nin yaptığı doğa tahribatlarından en önemlisi, hazırladığımız
Uzun Devreli Gelişme Planı kararlarına aykırı olarak, Göl çevresinde ve göle bağlanan
yollarda yapılan dolgu, yarma ve genişletme çalışmalarıdır. Başlangıçta, Abant
Gölü’nden Örencik Yaylasına giden yol genişletilmiş, yolun genişliği 10 metreye
çıkarılmış, bu arada yolun iki tarafındaki ağaçlar tahrip edilmiştir. Böylece,
çevre gruplarının, TEMA, ÇEKÜL gibi sivil toplum kuruluşları ile TMMOB’a bağlı
odaların tepkisi oluşmuştur.
2002
yılında onaylanan Abant Tabiat Parkı Uzun Devreli Gelişme Planı (UDGP)
hükümleri uyarınca Tabiat Parkı içindeki yollarda herhangi bir genişletme
ve müdahale yasaklanmıştır.
Mevcut
ulaşım ağı dışında yeni yol açılmaması, Göl’de araç ekzoslarından kaynaklanan
kurşun kirliliğinin önlenmesi amacıyla Göl çevresinde özel araçlarla dolaşımın
yasaklanması ve akülü sistemlerin devreye sokulması gerekirken, tamamen
piknikçilere ve yeni yapılması düşünülen otel ve diğer tesislere yönelik olarak
yollar genişletilerek hassas göl kıyı ekolojisinde büyük tahribat yapılmıştır.
Yapılan
işlemler aslında kazma kürekle bile girilmemesi gereken Tabiat Parkı içinde
dozerler, iş makinaları, kamyonlarla sürdürülen bir ekolojik yıkımdır. Bu
uygulamalar, haftalarca sürmüş, uyarılara, gazete haberlerine aldırmayan
yetkililer büyük bir sorumsuzlukla doğayı tahrip etmişlerdir. İmza kampanyası
açılmış ve kısa zamanda 11 000’e yakın imza toplanmıştır[25].
Köroğlu
Doğa ve Amatör Olta Balıkçıları Derneği Abant ve çevresindeki olumsuz
çalışmalar ile ilgili düzenlenen imza kampanyası ile beraber Bolu Cumhuriyet
Baş Savcılığına suç duyurusunda bulunmuştur.
Dernek
Başkanı Ömer Fatin YERLİKAYA, koruma altında bulunan Abant Gölü Tabiat Parkı,
İl Özel İdaresine devredildikten sonra, hem işletme sözleşmesine hem de tüm
koruma ilke ve yasalarına, uluslararası sözleşmelere aykırı bir biçimde, hiçbir
bilimsel destek alınmaksızın yok edilmeye başlandığını ileri sürmüştür. Köroğlu
Doğa ve Amatör Olta Balıkçıları Derneği, yaptıkları tüm girişimlerden sonuç
alamayınca, Abant ve çevresinde gelişen olumsuz çalışmaların
durdurulması için imza kampanyası başlatmıştır.
Dernek,
topladığı 8200 adet imza ile beraber, usulsüz uygulamaları yürüten kurum ve
kuruluşların yetkilileri hakkında ceza davası açılması istemiyle Bolu
Cumhuriyet Başsavcılığına 186 sayfadan oluşan bir dilekçe ile suç duyurusunda
bulunmuştur.
Köroğlu
Doğa ve Amatör olta Balıkçıları Derneği Yönetim Kurulu Başkanı YERLİKAYA ‘’Abant yok oluyor. En kısa zamanda
yürütmenin durdurulmasını, ilgili denetim mercileri tarafından denetimlerin
yapılmasını talep ediyoruz. ‘ demiştir.
Abant
Gölü Tabiat Parkı içinde yapılan bu uygulamalar da; “Çevre Hakkı” ve “ Tüketici
Hakkı” açısından yanlış uygulamalardır. “Doğal Çevre”nin korunması ile ilgili
Anayasa ve diğer kanunların ilgili maddeleri ve tüm uluslararası antlaşmalara
aykırıdır. Ayrıca; Avrupa Kentli Hakları Deklarasyonu Madde 16’da belirtilen “Yerel doğal kaynak ve değerlerin; yerel
yönetimlerce, akılcı, dikkatli, verimli ve adil bir biçimde, beldede
yaşayanların yararı gözetilerek, korunması ve idaresi” hükmü ile tamamıyla
çelişmektedir.
Örencik Yaylasında
da; Taşkesti yolunun kotu 1 m yükseltilmiş ve genişletilmiştir. Mudurnu
sapağından itibaren yaklaşık 5 km uzunluğundaki yol genişletilmiştir. Tabiat
Parkına dozerler, kamyonlarla girilmiş, sessiz ve sakin olması gerekli bu doğa
parçası tahrip edilmiştir[26].
Göl
çevresinde yol genişliğinin yer yer 12–14 m kadar olduğu Orman
Mühendisleri Odası, Bolu Mimarlar Odası üyeleri tarafından ölçülmüştür. Bu yol
genişletme çalışmaları sırasında yol kenarlarındaki yamaçlar oyulmuş, bu
sırada ağaçlar kesilmiş ya da zarar görmüştür. Ayrıca yola dışarıdan
getirilen materyal yığılarak yol kotu yükseltilmiştir. Bu çalışmalar
sırasında göl kıyıları da dolgu materyali ile doldurulmuştur[27].
Çadırlı
Kamp alanına gidiş yönünde yeni yol açılmış ve bu yolda da dolgu
çalışmaları yapılmıştır. Tabiat Parkı UDGP hükümleri uyarınca Tabiat Parkı
içinde yeni yol açılması mümkün değildir ve yapılan işlem yasalara
ve plana aykırıdır.
Bu uygulamalar da; “Çevre Hakkı” ve “ Tüketici Hakkı” açısından yanlış bir uygulamadır ve “Doğal Çevre”nin korunması ile ilgili Anayasa’nın ilgili maddeleri ve tüm uluslararası antlaşmalara aykırıdır.
Tabiat
Parkı Uzun Devreli Gelişme Planında; yol genişliği banket dâhil 8 m
olarak öngörülmüş olmakla birlikte, yerinde yapılan inceleme ve
ölçümlerde; göl çevresinde İl Özel İdaresince yapılan yolun bazı kısımlarının
11–12 metreye (bazı bölümlerde 20 metrenin üzerinde) kadar ulaştığı,
yapılan yol çalışmalarında kazı ve dolgu nedeniyle geniş ve dik yarmaların
oluştuğu ve göl çevresinde mevcut yol dışında, ıslak çayırlıkların yer aldığı
bir bölgede yol güzergâhında sapma meydana geldiği ve tamamlanmamış
olmakla birlikte yeni bir yol açıldığı saptanmıştır[28].
Abant
Gölü Tabiat Parkı UDGP ‘nın önerisi aşağıda özetle alınmıştır[29];
“Göl çevresinin yayalaştırılması ve
şattıl (shuttle) adı verilen ekzos çıkarmayan, gürültüsüz akülü bir sistem
oluşturulmasıdır. Bu sistem, Göl çevresindeki tesislere ve yaylalara hizmet
vererek, ulaşımı sağlayacaktır. Göl çevresinde yürüyemeyecek derecede yaşlı,
çocuk ve hamilelere, özürlülere hizmet verecek, Giriş kapılarından başlayarak belirli
duraklar ve ringlerde servis yapacak, Çevre kirliliği ve gürültü yaratmayacak
özel akülü/elektrikli araçlarla ve/veya bu sistem oluşturuluncaya kadar
faytonlarla verilecek olan servis hizmetidir. Hafta sonları ve yoğun turizm
mevsimlerinde (bayramlar, yılbaşı, dinlenme tatillerinde) Göl çevresindeki
yolda da hizmet verebilir. Göl çevresindeki asfalt yolun özel olarak
projelendirilip, kaplaması ve kesiti değiştirilerek, atlı spor, yaya promenadı
ve bisiklet yolu olarak düzenlenmesi öngörülmektedir. Göl
çevresindeki atlı dolaşım yolu, orman tarafında yer alacak ve drenajı ayrıca
toplanarak Göle verilmeden bir arıtma sistemine bağlanacaktır. ”[30]
Resim 17-18 : ABANT
GÖLÜ ÇEVRESİNDE GÖL SU SEVİYESİ İLE OYNANMASI VE YOL GENİŞLETME ÇALIŞMALARI
SONUCUNDA OLUŞAN ÇEVRESEL TAHRİBAT (Kaynak: Çeşitli gazeteler)
Abant
Gölü çevresindeki ve Örencik yaylasına giden yolların genişletilmesinin
gözle görülen ilk etkisi yamaçların genişletilmesi ve bu sırada bazı
ağaçların kesilmesidir.
Kuruyan ağaçların dahi kesilmesinin yasak olduğu bir alanda yol açma gerekçesi ile ağaçların kesilmesi çevre koruma ile ilgili tüm yasal çerçeveye aykırı bir işlemdir. “Çevre Hukuku” na aykırı bu işlemler aynı zamanda çevreyi kullananların “Tüketici Hakları” na da aykırı uygulamalardır.
Kuruyan ağaçların dahi kesilmesinin yasak olduğu bir alanda yol açma gerekçesi ile ağaçların kesilmesi çevre koruma ile ilgili tüm yasal çerçeveye aykırı bir işlemdir. “Çevre Hukuku” na aykırı bu işlemler aynı zamanda çevreyi kullananların “Tüketici Hakları” na da aykırı uygulamalardır.
Yine
motorlu araç trafiğinin yasak olduğu bir bölgede genişliği yer yer 12–15 m
yi bulan yolların gerekliliği de sorgulanmalıdır. Yolların bu derecede
genişletilmesi hem yasalara hem de yukarıda ilkeleri ve Plan Hükümleri verilen Abant
Gölü Tabiat Parkı Uzun Devreli Gelişme Planı’na aykırıdır.
“...Yol genişletme çalışmaları
sırasında dolgu yapılarak yol kotlarının yükseltilmesi sonucunda göl
kıyılarındaki supralitoral zon da dolgu materyali ile örtülmüştür. Hatta gölün
bazı yerlerinde dolgu materyali göl içine kadar taşınmış ve göldeki yaşam
için son derece önemli olan litoral zonunun bir kısmı zarar görmüştür.
Dolgu materyalinden erozyon ile taşınan toprağın göl sularına karıştığı
gözlenmiştir. Bu durumda yine göl ekosistemi için çok zararlıdır..”[31].
“...Çünkü göle taşınan toprak çökerek
bentik bölgedeki su bitkilerinin ve buralardaki balık yumurtalarının
üzerini örtecektir. Bu da göldeki besin zincirini bozacak ve balıklar ile
diğer canlıların üremesini engelleyecektir. Dolgu işlemi bazı noktalarda oldukça
abartılmıştır. Bazı ağaçların gövdelerinin de toprak dolgu ile kısmen örtüldüğü
belirlenmiştir. İnceleme tarihinde henüz canlı olan bu ağaçlardan
ibreli olanların ölmesi kaçınılmazdır.”
İbreli
türlerde kök boğazının toprak altında kalması kök havalanmasını
engellemektedir. Toprağın kaldırılmasından sonra dahi ibreli ağaçlar bu
durumu atlatamamaktadır. Yine ağır iş makinelerinin çalışması sırasında bazı
ağaçlarda makinelerinin çarpması nedeniyle yaralar da oluşmuştur.
Yapılan
bu uygulamalar, çevre koruma ile ilgili tüm yasal çerçeveye aykırı bir
işlemdir. “Çevre Hukuku” na aykırı bu işlemler aynı zamanda çevreyi
kullananların “Tüketici Hakları” na da aykırı uygulamalardır. Avrupa Kentli
hakları Deklarasyonu, Madde 14’de yer alan “Sürdürülebilir Kalkınma” Başlığı’na
da tamamen zıt bir uygulamadır.
3.4.
ABANT GÖLÜ SU SEVİYESİNİN YÜKSELTİLMESİ
VE GÖL EKOLOJİK DENGESİNİN BOZULMASI
Bolu Valiliği İl Özel İdaresi’nin yaptığı doğa
tahribatlarından biri de, Abant gölünün kuzeyinde bulunan göl ayağına yaklaşık
1,5–2 m yükseklikte, 40–50 cm genişlikte ve 12–13 m uzunlukta beton bir set
inşa edilerek Gölün ekolojik dengesi ile oynanmasıdır. Bu set eski tahliye
kanalından yüksek olduğu için gölün su seviyesi 1,5 m kadar
yükselmiştir. Daha sonra oluşan tepkiler üzerine bu setin üzerinde
delikler açılarak su seviyesi düşürülmeye çalışılmıştır. Su seviyesinin
yükselmesi ile birlikte gölün supralitoral zonu da su altında kalmıştır.
Bazı su bitkilerinin ve nilüferlerin tamamen suyun altında kaldığı gözlenmiştir.
Bu durum göl kıyısındaki ve içindeki bitkilerin ölmesine yol açacak,
göldeki besin zincirinin ve üreme faaliyetlerinin bozulması ile sonuçlanacaktır[32].
Su seviyesinin yükselmesi Abant gölünde
yaşadığı bilinen Bern Sözleşmesine göre mutlak koruma altında olan ve
kırmızı listedeki su samurlarının (Lutra lutra) yuvalarının tahrip
olmasına ve göl kıyısında yaşayan bazı endemik bitkilerin zarar görmesine
yol açacaktır. Göl kenarındaki sazlıkların da dolgu işleminden zarar
görmesi ve yükselen suların altında kalması, özellikle kuşların
yaşam alanlarının daralmasına yol açacaktır. Hatta bazı bölgelerde
göle yakın konumdaki ağaçlar da su altındadır. Suyun pompalarla
boşaltılarak su altında kalan ağaçlar kurtarılmaya çalışılmıştır. Ancak
özellikle ibreli türlerin kökleri uzun süreli su altında kaldığında
havasızlıktan dolayı ölmektedir. İbreli türler kök sürgünü vermediği
için su boşaltılsa dahi kurmaları kaçınılmazdır. Su altında kalan
ağaçların diplerine toprak doldurulmuştur. Kasıtlı ya da bilinçsizce yapılan bu
uygulamada ağaçları kurtarmayacaktır. Su seviyesinin yükselmesi
ile birlikte bazı tesislerin de sular altında kaldığı
gözlenmiştir.
3.3.4.
ABANT GÖLÜ TABİAT PARKINDA YAPILAN UYGULAMALARIN “ÇEVRE HAKKI”, “TÜKETİCİ
HAKKI” VE “ÇEVRE HUKUKU” AÇISINDAN DEĞERLENDİRİLMESİ
Abant Gölü Tabiat Parkında, 2009-2010 yıllarında
Bolu İl Özel İdaresi tarafından gerçekleştirilen ve uluslar
arası sözleşmelere, ilgili yasalara ve uzun vadeli gelişme planına
aykırı uygulamalar ile birden fazla yasa birkaç kez
çiğnenmiştir.
Söz konusu eylemlerle ilgili yasalar başta 6831
sayılı Orman Kanunu olmak üzere; 2873 sayılı Milli Parklar Kanunu,
4915 sayılı Kara Avcılığı Kanunu, 4342 sayılı Mer’a Kanunu, 3621
sayılı Kıyı Kanunu, 3194 sayılı İmar Kanunu, 2872 sayılı Çevre Kanunu ve
5237 sayılı Türk Ceza Kanunudur.
Uluslar arası sözleşmeler ise; Biyoçeşitlilik
Sözleşmesi, Cites Sözleşmesi, Ramsar Sözleşmesi ve Bern Sözleşmesidir. Bu
uygulamalar sonucunda doğal çevrenin tahrip olması nedeni ile günümüz ve
gelecekte bu çevreden yararlanacak olan “Tüketici” lerin de hakkının ellerinden
alınması olarak değerlendirilmelidir.
Yapılan iş ve işlemler “Çevre Hakkı” ve “ Tüketici
Hakkı” açısından yanlış uygulamalardır. “Doğal Çevre”nin korunması ile ilgili
Anayasa ve diğer kanunların ilgili maddeleri ve tüm uluslararası antlaşmalara
aykırıdır. Ayrıca; Avrupa Kentli Hakları Deklarasyonu Madde 16’da belirtilen
“Yerel doğal kaynak ve değerlerin; yerel
yönetimlerce, akılcı, dikkatli, verimli ve adil bir biçimde, beldede
yaşayanların yararı gözetilerek, korunması ve idaresi” hükmü ile
tamamiyle çelişmektedir.
Yukarıda detaylı olarak verilen eylemlerin
belirtilen yasaların ve sözleşmelerin hangi hükümlerini ihlal ettiği ve bu
ihlaller için hangi yaptırımların öngörüldüğü aşağıda ayrı ayrı irdelenmiştir[33].
3.3.4.1.
Ulusal Hukuk Bakımından
a)
6831 sayılı Orman Yasası
·
Yolların
genişletilmesi ve daha sonra bir kısım orman alanına moloz dökülmesi
eylemleri orman açma ve işgal suçunu oluşturur. Her iki eylem de 6831
sayılı Yasanın 17. Maddesine aykırıdır ve yaptırımı 91. Maddede
gösterilmiştir.
·
Su seviyesinin
yükseltilmesi ile göl kenarında bulunan ağaçların ölümüne sebep
olunması 14. Maddeye aykırıdır. Yaptırımı 91. Maddesinde gösterilmiştir.
·
Gene su
seviyesinin yükseltilmesi suretiyle bir kısım orman alanının sular altında
kalması ayrıca ormanı işgal suçunu oluşturur.
b)
2873 sayılı Milli Parklar Yasası
Bu yasa uyarınca Yasaklanan Faaliyetler aşağıdadır:
Madde 14 - Bu Kanun kapsamına giren yerlerde;
a)
Tabii ve
ekolojik denge ve tabii ekosistem değeri bozulamaz,
b)
Yaban hayatı
tahrip edilemez,
c)
Bu sahaların
özelliklerinin kaybolmasına veya değiştirilmesine sebep olan veya
olabilecek her türlü müdahaleler ile toprak, su ve hava kirlenmesi ve benzeri çevre sorunları yaratacak iş ve işlemler yapılamaz,
olabilecek her türlü müdahaleler ile toprak, su ve hava kirlenmesi ve benzeri çevre sorunları yaratacak iş ve işlemler yapılamaz,
d)
Tabii dengeyi bozacak
her türlü orman ürünleri üretimi, avlanma ve otlatma yapılamaz,
e)
Onaylanmış
planlarda belirtilen yapı ve tesisler ve Genelkurmay Başkanlığınca
ihtiyaç duyulacak savunma sistemi için gerekli tesisler dışında kamu
yararı açısından vazgeçilmez ve kesin bir zorunluluk bulunmadıkça her ne
suretle olursa olsun hiçbir yapı ve tesis kurulamaz ve işletilemez veya bu
alanlarda var olan yerleşim sahaları dışında iskân yapılamaz.
Yukarıda da belirtildiği gibi yapılan eylemler 2873
sayılı yasanın 14 maddesinin (a), (b), (c) ve (e) bentlerine aykırıdır.
Zira yapılan eylemler tabii ve ekolojik denge ve tabii ekosistem değerini
bozmuş, yaban hayatını tahrip etmiş, bu sahaların özelliklerinin kaybolmasına
sebep olabilecek işler yapılmış, “…kamu
yararı açısından vazgeçilmez ve kesin bir zorunluluk bulunmadıkça her ne
surette olursa olsun hiçbir yapı ve tesis kurulamaz ve işletilemez.” kuralı
çiğnenmiştir.
Plan dışı gelişmelerin önüne geçilmesi, aykırı
uygulamaların yapılmaması için, onaylı Uzun Devreli Gelişme Planı “Plan Kararları”
ve “Plan Hükümleri” dışında yapı, tesis ve düzenleme yapılmaması, göle/suya
bağımlı olarak yaşayan, su samuru, ördek ve benzeri türlerin yuvalanma,
yavrulama ve beslenme alanları olarak çok büyük öneme sahip ıslak
çayırlıklara, göl kenar çizgilerine ve doğal yamaçlara müdahale edilmemesi
gereklidir.
c)
4915 Sayılı Kara Avcılığı Yasası
Yapılan işler Abant gölünde yaşayan ve koruma
altında bulunan endemik türlerin tahribine neden olmuştur. Ayrıca,
bu türlerin doğal yaşama ortamları yok edilmiştir. Bu eylemler 4915 sayılı
Kanunun 4. Maddesinde yasaklanmıştır. Tüketici hakları açısından bu geri
dönüşümü çok zor hatta olanaksız işlemler olarak görülmektedir.
“Yaban
hayatı koruma ve geliştirme sahalarında yaban hayatı tahrip edilemez,
ekosistem bozulamaz, yaban hayatı koruma ve geliştirme sahaları ile üretme
istasyonları dışında da olsa bu sahalara olumsuz etki yapacak tesislere
izin verilemez, varsa mevcut tesislerin atıkları arıtılmadan bırakılamaz,
onaylanmış plânlarda belirtilen yapı ve tesisler dışında hiçbir yapı ve
tesis kurulamaz, irtifak hakkı tesis edilemez.”[34].
Bu eylemlerin cezası 5728 sayılı Yasa ile değişik
21. Maddede gösterilmiştir.
d)
4342 Sayılı Mer’a Yasası
Abant Gölü Tabiat Parkında yapılan işler nedeniyle
köy merası olarak kullanılan arazide 1–1,5 m. derinliğinde ikinci bir
gölün oluşması sonucunda yaklaşık 100 dekarlık alan sular altında kalarak
kullanılamaz hale gelmiştir. Mer’aya tecavüz halinde yapılacak işlemler
19. maddenin son fıkrasında açıklanmıştır. Bu işlemlerin yanı sıra TCK’nun
152. Maddesinde yer alan “nitelikli mala zara verme” suçundan kovuşturma
açılabilir. Ancak, bu arazi büyük bir olasılıkla orman içi mer’adır. Bu
durumda orman rejimine tabi olacağından tıpkı büyük gölün taşarak ormanı
işgal etmesi gibi ormanı işgal suçu işlenmiş olacaktır. Kısaca küçük
gölün oluşturulması nedeniyle sorumluları hakkında Orman Kanununa göre
işlem yapılabileceği gibi TCK 152. Maddeye göre de işlem yapılabilir[35].
e)
3621 Sayılı Kıyı Yasası
Bu kanunun 6. Maddesi gereğince kıyılarda kıyıyı
değiştirecek şekilde kazı yapılamaz ve moloz dökülemez. Bu yasağın
yaptırımı aynı kanunun 15. Maddesi gereğince atılan maddenin niteliğine,
kirletici ve bozucu etkisine göre Türk Ceza Kanunun, Kabahatler Kanunu
veya Çevre Kanunu veya imar kanununa göre verilecek cezalar 1 misli
arttırılarak hükmolunur.
Söz konusu eylemlerin kıyının doğal yapısını
bozacak bir etki meydana getirmesi durumunda bu eylemler daha ağır bir
cezayı gerektiren suç oluşturmadıkça faillere altı aydan iki yıla kadar
hapis cezası verilir [36].
f)
3194 Sayılı İmar Yasası
Göl kıyısında mevcut otellerden birisinin arka
kısmında üç ayrı bina inşaatının yapıldığı tespit edilmiştir. Abant Gölü
Tabiat Parkında Uzun Devreli Gelişme Planı’na göre yapılacak yapı ve
tesisler için Çevre ve Orman Bakanlığından (şimdi Çevre ve Şehircilik) gerekli
izinlerin alınması gerekir. Bu tür yapılaşmalar planda
bulunmadığına göre bu inşaat faaliyetleri ormanı işgal suçunu oluşturur ve
yukarıda açıklandığı gibi Orman Yasasının ilgili maddelerine göre işlem yapılır.
g)
2872 Sayılı Çevre Yasası [37]
2001 – 2002 yılları arasında hazırlanan 1/10 000
ölçekli "Abant Gölü Tabiat Parkı Uzun Devreli Gelişme Planı"
Koruma plancısı, orman mühendisi, biyolog (flora ve fauna uzmanları), jeoloji
mühendisi, peyzaj mimarı, mimarlardan oluşan bir Ekip ile hazırlanmıştır.
Abant Gölü Tabiat Parkında yukarıda anılan Uzun
Devreli Gelişme Planı’na aykırı olarak gerçekleştirilen eylemlerin çevre
kirliliği yarattığı, bu nedenle çevre yasasının çevrenin korunmasına
ilişkin hükümlerine aykırı olduğu açıktır. Ayrıca bu durum bugünkü ve
gelecek nesillerin “Çevre hakkı” , “Tüketici hakkı” bakımından da büyük ölçüde
olumsuzluklar taşımaktadır. Evrensel Tüketici hakları açısından bakıldığında;
“Sağlıklı ve Korunmuş Bir Çevrede Yaşama Hakkı”
elimizden giderek alınmaktadır.
Çevre Kanunu’na göre kirleten; faaliyetleri
sırasında veya sonrasında doğrudan veya dolaylı olarak çevre
kirliliğine, ekolojik dengenin ve çevrenin bozulmasına neden olan gerçek ve
tüzel kişileri kapsamaktadır.
Çevre Kanunu’nu Madde 3’e göre başta idare (Valilik
ve İl Özel İdaresi), meslek odaları, birlikler ve sivil toplum
kuruluşları olmak üzere herkes, çevrenin korunması ve kirliliğin
önlenmesi ile görevli olup bu konuda alınacak tedbirlere ve
belirlenen esaslara uymakla yükümlüdürler[38].
Ancak, bu yapılmamış ve işlemler sürdürülmüştür. Madde 9’a göre, doğal
çevreyi oluşturan biyolojik çeşitlilik ile bu çeşitliliği barındıran
ekosistemin korunması esastır. Biyolojik çeşitliliği koruma ve kullanım
esasları, yerel yönetimlerin,
üniversitelerin, sivil toplum kuruluşlarının ve ilgili diğer kuruluşların görüşleri alınarak belirlenir”[39].
Ancak, bölgenin en önemli üniversitesi, Abant İzzet Baysal Üniversitesi’nde Biyoloji, Çevre, Mimarlık ve Şehir ve Bölge Planlama Bölümleri vardır. Bölgede uzun yıllardır çalışma yapan özellikle Biyoloji Bölümünde değerli bilimsel birikim bulunmasına rağmen bu birikim göz ardı edilmiş, değerlendirilmemiş ve görüş sorulmamıştır.
üniversitelerin, sivil toplum kuruluşlarının ve ilgili diğer kuruluşların görüşleri alınarak belirlenir”[39].
Ancak, bölgenin en önemli üniversitesi, Abant İzzet Baysal Üniversitesi’nde Biyoloji, Çevre, Mimarlık ve Şehir ve Bölge Planlama Bölümleri vardır. Bölgede uzun yıllardır çalışma yapan özellikle Biyoloji Bölümünde değerli bilimsel birikim bulunmasına rağmen bu birikim göz ardı edilmiş, değerlendirilmemiş ve görüş sorulmamıştır.
h) 5237 Sayılı Türk Ceza Yasası
Bolu İl Özel İdaresi tarafından izinsiz
olarak gerçekleştirilen eylemler TCK’nun ikinci bölümünde yer alan
“Çevrenin kirletilmesi” (m. 181) ve “İmar kirliliğine neden olma”(m. 184)
suçlarının oluştuğu da söylenebilir. Zira gerçekleştirilen eylemler
mevcut uzun vadeli gelişim planı aykırı olup hiçbir izin veya ruhsata
dayanmamaktadır.
Mer’a olarak kullanılan kısmın sular altında bırakılması nedeniyle de TCK 152. maddesinde düzenlenmiş olan nitelikli mala zarar verme suçunun oluştuğu kabul edilebilir.
Ayrıca, bu eylemlerde muhtelif derecede sorumluluğu bulunan devlet memurları ile olaylara seyirci kalan Çevre ve Orman ve Doğa Koruma ve Milli Parklar Genel Müdürlüğü memurlarının TCK’nda belirlenmiş memur suçlarını işledikleri açıktır. Bu kişiler hakkında da ceza kovuşturmasının açılması sağlanmalıdır.
Mer’a olarak kullanılan kısmın sular altında bırakılması nedeniyle de TCK 152. maddesinde düzenlenmiş olan nitelikli mala zarar verme suçunun oluştuğu kabul edilebilir.
Ayrıca, bu eylemlerde muhtelif derecede sorumluluğu bulunan devlet memurları ile olaylara seyirci kalan Çevre ve Orman ve Doğa Koruma ve Milli Parklar Genel Müdürlüğü memurlarının TCK’nda belirlenmiş memur suçlarını işledikleri açıktır. Bu kişiler hakkında da ceza kovuşturmasının açılması sağlanmalıdır.
3.3.
4.2. Uluslararası Hukuk Bakımından
Uluslar arası sözleşmeler kural olarak iç
hukukumuzun bir parçası sayılmaktadır. 1982 Anayasası’nın 90. maddesi,
“Milletlerarası antlaşmaları uygun bulma” başlığını taşımakta olup
Türkiye’nin taraf olduğu ikili veya çok taraflı antlaşmaları hukukun kaynakları
arasında saymakta ve normlar hiyerarşisindeki yerini de kanunla eş değer
tutmaktadır.
Usulüne göre yürürlüğe konulmuş uluslararası antlaşmalar kanun hükmündedir.
Bunlar hakkında Anayasaya aykırılık iddiası ile Anayasa Mahkemesine başvurulamaz. Usulüne göre yürürlüğe konulmuş temel hak ve özgürlüklere ilişkin milletlerarası antlaşmalarla kanunların aynı konuda farklı hükümler içermesi nedeniyle çıkabilecek uyuşmazlıklarda milletlerarası andlaşma hükümleri esas alınır.
Türkiye, çevre ve doğa koruma ile ilgili birçok antlaşmaya taraf olmuştur. Abant Gölünün korunması bağlamında konu ele alındığında, Biyoçeşitlilik Sözleşmesi, Cites Sözleşmesi, Ramsar Sözleşmesi ve Bern Sözleşmesi hükümlerinin bu olaya uygulama yeri bulacağı kuşkusuzdur.
Usulüne göre yürürlüğe konulmuş uluslararası antlaşmalar kanun hükmündedir.
Bunlar hakkında Anayasaya aykırılık iddiası ile Anayasa Mahkemesine başvurulamaz. Usulüne göre yürürlüğe konulmuş temel hak ve özgürlüklere ilişkin milletlerarası antlaşmalarla kanunların aynı konuda farklı hükümler içermesi nedeniyle çıkabilecek uyuşmazlıklarda milletlerarası andlaşma hükümleri esas alınır.
Türkiye, çevre ve doğa koruma ile ilgili birçok antlaşmaya taraf olmuştur. Abant Gölünün korunması bağlamında konu ele alındığında, Biyoçeşitlilik Sözleşmesi, Cites Sözleşmesi, Ramsar Sözleşmesi ve Bern Sözleşmesi hükümlerinin bu olaya uygulama yeri bulacağı kuşkusuzdur.
Diğer yandan, CITES Sözleşmesi ve bu sözleşmeyi iç
hukukumuza uyarlayan Cites Yönetmeliği hükümlerine göre, nesli tehlikede
olan türlerin mutlaka koruma altına alınması ve bunların ve yaşam
alanlarını koruyacak her türlü tedbirin alınmasını öngörmektedir.
Buna ek olarak, 1979 tarihli Bern Konvansiyonu, Avrupa yaban hayatı yaşam alanlarının korunmasını öngörmektedir. Hatta bu tür alanların tahribine neden olabilecek her türlü faaliyetin kontrol altına alınmasını ve gerekli yaptırımların uygulanmasını öngörmektedir. Ayrıca, Ramsar sözleşmesi de sulak alanların, su kuşlarının ve bunların yaşam alanlarının korunması ile bunları tehlikeye atacak her türlü faaliyetin önüne geçilmesini öngörmektedir. Bu duruma göre Bolu İl Özel İdaresi’nce gerçekleştirilen eylemler çevre ve yaban hayatı ile nesli tehlikede olan türlerin ve bunların yaşam alanlarının korunmasına ilişkin bir dizi sözleşmeye aykırıdır.
Buna ek olarak, 1979 tarihli Bern Konvansiyonu, Avrupa yaban hayatı yaşam alanlarının korunmasını öngörmektedir. Hatta bu tür alanların tahribine neden olabilecek her türlü faaliyetin kontrol altına alınmasını ve gerekli yaptırımların uygulanmasını öngörmektedir. Ayrıca, Ramsar sözleşmesi de sulak alanların, su kuşlarının ve bunların yaşam alanlarının korunması ile bunları tehlikeye atacak her türlü faaliyetin önüne geçilmesini öngörmektedir. Bu duruma göre Bolu İl Özel İdaresi’nce gerçekleştirilen eylemler çevre ve yaban hayatı ile nesli tehlikede olan türlerin ve bunların yaşam alanlarının korunmasına ilişkin bir dizi sözleşmeye aykırıdır.
Bolu Belediye’sinin son yıllarda verdiği
belediyecilik hizmetleri, yaptığı uygulamalar ile Abant Gölü Tabiat Parkı’nda
Bolu Valiliği, İl Özel İdaresi tarafından yapılan uygulamalar ve bunların
biyolojik, ekolojik ve hukuksal yönden doğuracağı muhtemel etkiler, “Tüketici
Hakları” ve “Kentli Hakları” bağlamında incelenmiş ve açıklanmıştır.
Bolu kenti, büyük ölçekli altyapı çalışmaları
yapılırken, basit ihtiyaçlar olan yol ve kaldırım hizmetlerinden mahrum
bırakılmış, kentin geleceğine yönelik planlar hazırlanmamış, kırsal alanlar ve
köy yerleşik alanları gelişigüzel yerleşime ve çok katlı yapılaşmalara
açılmıştır.
Ayrıca Bolu Belediyesi tarafından kent merkezi için
hazırlanan plan ve projeler büyük ölçüde tarihsel/kültürel ve arkeolojik
değerleri tehdit etmekte, kentli haklarına ve yaya haklarına, tüketici
haklarına aykırı tasarılardır.
Özel statü ile korunan bir Abant Gölü Tabiat
Parkı’nın yapay bir park gibi düşünülmesi ve inşaat alanına çevrilmesi,
ekolojik bilgisizliğin acı bir örneği olmuştur. Büyük çaba ve paralar
harcanarak hazırlanan Uzun Devreli Gelişme Planı’nın dikkate alınmaması
Tabiat Parkı’nı geri dönüşü zor bir tahribatla karşı karşıya bırakmıştır. Abant
Gölü Tabiat Parkı’nda yapılan uygulamalar doğaya ve tabiat parkı kavramına asla
uygun olmayan, çevrede onarılamaz hasarlar yapan ve geriş dönüşü olmayan bir
hata ve ihmaller zinciridir.
Göl çevresinde yapılan dolgu çalışmaları ile gölün
kıyı çizgisi değişmiş, sucul yaşam için en önemli ekolojik zonlardan olan
supralittoral zon önemli ölçüde ortadan kaldırılmıştır.
Suyun yükselmesi ile nilüferler tamamen sular
altında kalmıştır. Göl
çevresindeki eski yolun genişletilmesi ve aydınlatma sistemi kurulması bu
alanın tabiat parkından ziyade şehir parkı gibi algılandığı düşüncesini güçlendirmektedir. Abant Gölü bu uygulamalar sonucu bir havuza
dönüşecektir.
Bu nedenle Bolu İl Özel İdare’since yapılan
uygulamalara son verilmiştir. Mahkeme kararları bunu gerektirmektedir. Davayı
değerlendiren Sakarya 1. İdare Mahkemesi, Bolu İl Özel İdaresi ile Bolu İl
Çevre ve Orman Müdürlüğü arasındaki sözleşme uyarınca bölgede yapılan ve
yapılacak olan faaliyetlerin, "ekolojik denge ile ekolojik sisteme
zararının bulunduğu dikkate alındığında ve yaban hayatının tahrip edilerek uzun
devreli gelişme planına aykırı olarak yeni yollar açıldığının ortaya konulması
karşısında Tabiat Parkı’na verilen zararlar nedeniyle imzalanan sözleşmenin
hukuka aykırı olduğu" gerekçesiyle işlemin yürütmesini durdurmuştur.
Çeşitli disiplinler ve uzmanlardan oluşan bir ekip
nezaretinde sahada ekolojik restorasyon çalışmalarına derhal
başlanmalıdır.
Ayrıca, hukuki değerlendirme bölümünde de ifade
edildiği gibi yapılan eylemler başta orman, çevre ve milli parklar kanunu olmak
üzere temel çevre yasalarına ve uluslararası sözleşmelere aykırı olup suç
teşkil etmektedir. Bu yasalar defalarca çiğnenmiştir ve bu memurlardan
bir kısmı Türk milletince kendilerine tevdi edilen, korumakla
görevli oldukları milli serveti kendi elleriyle tahrip etmiş, bir kısmı da
bu eylemlere seyirci kalmıştır[40].
Bu eylemlerin orman ve çevrenin korunması konusunda
birinci derecede sorumlu olanlar tarafından işleniyor olması ve bu
objeleri korumakla görevli olanların bir kısmı tarafından olaylara seyirci
kalınması, 21. yüzyılın eşiğindeki modern Türkiye imajı ile çelişen,
ülkemizi çevre ve yaban hayatı konularında uluslararası taahhütlerini
yerine getirmeyen ülke konumuna düşüren bir tablo oluşturmaktadır[41].
KAYNAKLAR
Abant Uzun
Devreli Gelişme Planı, Plan Araştırma Raporu, 2002.
Bolu ili 1/100
000 Ölçekli çevre Düzeni Planı, Plan Araştırma Raporu.
Bolu WEB Haberi,
03.09.2010, http://www.bolununsesi.com/icerik/haber.asp?id=17679
Bolu Gündem
Gazetesi Haberi, 14 Şubat 2012, http://www.boludetay.com/gundem/bolu-yap-boz-caddesi.htm
Bolu Gündem Gazetesi, “Vatandaş,
Kent Meydanı Projesi için ne dedi?” http://www.bolugundem.com/shownews.php?opt=manset&id=5810
http://www.boluolay.com/haber/10676/17/yeni-yol-guzerghlari-aciklandi#,
28. Ağustos 2012.
Doğa Koruma ve Milli Parklar Gn. Md. 11.03.2010 tarih ve 84 sayılı
oluru ile hazırlanan Rapor.
Külköylüoğlu, O.
ve Tunçer, M., Radyo, televizyon ve basın konuşmaları, 2009-2010.
Külköylüoğlu, O., 18 Mart 2010, “Abant'ın taşıma kapasitesi
belirlenmeli”, Bolu Gündem.
Külköylüoğlu, O., “Abant Tehdit
Altında”, Cumhuriyet, “Çevre”, 17 Ağustos 2011.
Sakarya 1. İdare
Mahkemesi 2010/708 Esas No’lu Yürütmeyi Durdurma Kararı.
Tunçer, M.,
2011, Çevre Hukuku Ders Notları I, Abant İzzet Baysal Üniversitesi, Müh.
Mimarlık Fakültesi.
Tunçer, M., 18 Aralık 2011, BOLU KENT MERKEZİ PLANLAMASI VE BOLU
MERKEZ KENT MEYDANI VE YAKIN ÇEVRESİ KENTSEL TASARIM PROJESİ HAKKINDA GÖRÜŞLER,
BOLU.
Tunçer, M.,
Saner, M., Meterelliyöz, M.Ü., Ocak
2012, “Kültür Park’ta yapılmak istenen Yer altı Otoparkı ve Çarşı
Projesi için AİBÜ Mimarlık Bölümü tarafından Hazırlanan Değerlendirme Raporu”.
TUNÇER, M., “ABANT TABİAT PARKI'NDA ÇEVRE KATLİAMI”, http://www.cevrehukuku.net/index.php/makale/504-abant-tuncer,
Ulusal Deprem
Sempozyumu, PANEL, AİBÜ, 2009.,
TMMOB Orman
Mühendisleri Odası, “ABANT GÖLÜ TABİAT PARKI’NDA BOLU İL ÖZEL İDARESİ
TARAFINDAN YAPILAN UYGULAMALAR HAKKINDA RAPOR”, 2010.
Tunçer, M., “ABANT TABİAT PARKI’NDA ÇEVRE TAHRİBATI”, Ekoloji Magazin Dergisi, 30. Sayı (Nisan -
Haziran 2011)
Tunçer, M., Ekim 2009, ABANT GÖLÜ
TABİAT PARKI UZUN DEVRELİ GELİŞME PLANI,
AİBÜ Üniversite Dergisi için hazırlanan yazı.
TUNÇER, M., 2010, “ABANT TABİAT PARKINDA ÇEVRE KATLİAMI”, http://mehmet-urbanplanning.blogspot.com/2010/04/abant-tabiat-parkinda-cevre-katliami.html
YAVUZ, Y., “Yargı Abant’a Dokunamazsınız! dedi” , http://www.koroglu.org.tr/index.php?option=com_content&view=article&id=60:yargi-abant-dokunulamaz-dedi&catid=8:guncel-haberler
[2]
BoluWEB Haberi, 03.09.2010, “Kürkçüler
Mahallesi TOKİ MemurSen Konutları'nda yaşayan yüzlerce vatandaş, yollarının
yapılmaması nedeniyle mağduriyetlerinin her geçen gün arttığını söyledi.
“Bitsin artık bu çile” ifadeleriyle yetkililere seslenen konut sahiplerinin, kış
mevsiminde mağduriyetlerinin artmasından endişeleniyor..”
[3]
Bolu Gündem Gazetesi Haberi, 14 Şubat 2012; “Bolu İzzet Baysal Caddesi yap
boza döndü. Altyapı çalışmaları için yolları kazan Bolu Belediyesi, bu defa
asfalt yapacağı yüzeyi temizlemek için yeniden kazı yaptı.” Günlerdir İzzet Baysal Caddesinde çalışma
yürüten belediye ekipleri yolu asfaltlamak için yeniden kazı çalışması
yaptılar. Bolu Belediyesi, Bolu'daki bütün sokaklarda harıl harıl bir çalışma
başlatılmıştı. Kanalizasyon doğalgaz ve siber kablo geçişi derken hemen hemen
bütün cadde ve sokaklarda kazı çalışması yapıldı. Altyapıyı tamamlamak üzere
yapılan kazı çalışmalarından sonra yolu asfaltlamak için yüzey temizlemesi
yapan ekipler, yeniden yolları kazdı. Özel araçlar ile daha önce kazılan yerler
tekrar kazıldı. Daha sonra herhangi bir işlem yapılmadan kazılan yerlerin
asfaltlanması, caddenin yap boz tahtasına döndüğü değerlendirmesinin
yapılmasına neden oldu. http://www.boludetay.com/gundem/bolu-yap-boz-caddesi.htm
[4]
Tunçer, M., 2011,
Çevre Hukuku Ders Notları I, Abant İzzet Baysal Üniversitesi, Müh. Mimarlık
Fakültesi.
[5]
Bolu ili 1/100 000 Ölçekli çevre Düzeni Planı, Plan Araştırma Raporu.
[6]
Ulusal Deprem Sempozyumu, AİBÜ, 2009., http://mehmet-urbanplanning.blogspot.com/2010/10/ulusal-deprem-sempozyumu-kapanis.html
[7]
Tunçer,
M., 2011, “BOLU KENT MERKEZİ PLANLAMASI HAKKINDA GÖRÜŞLER”, Bolu Gündem Gazetesi, 31 Aralık 2011 ve 2 -3 Ocak 2012
[8]
Kent Merkezlerinde ulaşım ve planlama konuları için Bkz; City Centre Planning and Public Transport,
B.J. Simpson, 1988, Towards Safer Roads in Developing Countries- A Guide for
Planners and Engineers, TRRL, 1993, Traffic Calming – State of the Practice, R.
Ewing, DoT, FHA, 1999, Towards Traffic Calming, Fed. Office of Road Safety,
Sydney 1993, Transportation Planning Handbook, ITE, 1999, The New Downtowns,
L.G. Redstone, 1983
[9]
Tunçer, M., BOLU KENT MERKEZİ
PLANLAMASI VE BOLU MERKEZ KENT MEYDANI VE YAKIN ÇEVRESİ KENTSEL TASARIM
PROJESİ HAKKINDA GÖRÜŞLER, BOLU,
18 Aralık 2011
[10]Vatandaş,
Kent Meydanı Projesi için ne dedi?, BOLU GÜNDEM GAZETESİ, http://www.bolugundem.com/shownews.php?opt=manset&id=5810
Yapılan
çalışmalar hakkında bilgi veren Müze Müdürü Mustafa Güneş, “Kazı çalışmalarına
Kültürpark'ın Yukarı Çarşı yönündeki doğu bölümünden başlanmıştır. Mayıs ayında
yapılan sondaj kazısında tespit edilen duvar kalıntıları takip edilerek, kazı
çalışmaları yer altı otoparkı yapılacak sahanın tümünü kapsayacak şekilde devam
ettirilmektedir. Bu kapsamda park yerindeki ağaçlara zarar verilmeksizin
ağaçları koruyacak şekilde açmalar planlanmıştır."
[14]
Yapı kalıntıları, Müze
Müdürlüğü tespitlerine göre Bizans ve Osmanlı dönemlerinde
kullanılmıştır.
[15]
Bolu Mimarlar Odası temsilciliğinin 05.01.2012 Tarihli yazılı talebi üzerine
Kültür Park’ta yapılmak istenen Yer altı Otoparkı ve Çarşı Projesi AİBÜ
Mimarlık Bölümü tarafından değerlendirilmiştir. Raporu hazırlayanlar; Tunçer,
M., Saner, M., Meterelliyöz., M.Ü.
[17]
Kent Merkezlerinde ulaşım ve planlama konuları için Bkz; City Centre Planning and
Public Transport, B.J. Simpson, 1988, Towards Safer Roads in Developing
Countries- A Guide for Planners and Engineers, TRRL, 1993, Traffic Calming –
State of the Practice, R. Ewing, DoT, FHA, 1999, Towards Traffic Calming, Fed.
Office of Road Safety, Sydney 1993, Transportation Planning Handbook, ITE,
1999, The New Downtowns, L.G. Redstone, 1983
[19]
Sakarya 1. İdare Mahkemesi 2010/708 Esas No’lu Yürütmeyi Durdurma Kararı.
[20]
Bu bölüm ağırlıklı olarak bu Komisyon ve diğer kamu kurum ve kuruluşların
raporlarından yararlanılarak hazırlanmıştır.
[21]
Abant Uzun Devreli Gelişme Planı, Plan Araştırma Raporu, 2002.
[22]
Abant Uzun Devreli Gelişme Planı, Plan Araştırma Raporu, 2002.
[23]
TMMOB Orman Mühendisleri Odası, “ABANT GÖLÜ TABİAT PARKI’NDA BOLU İL ÖZEL
İDARESİ TARAFINDAN
YAPILAN UYGULAMALAR HAKKINDA RAPOR”, 2010.
YAPILAN UYGULAMALAR HAKKINDA RAPOR”, 2010.
[24]
Külköylüoğlu, O. ve
Tunçer, M., Radyo, televizyon ve basın konuşmaları, 2009-2010. Tunçer, M., Abant Tabiat Parkı’nda Çevre
Tahribatı, Ekoloji Magazin Dergisi, 30.
Sayı (Nisan - Haziran 2011) Külköylüoğlu, O., “Abant'ın taşıma
kapasitesi belirlenmeli”, Bolu Gündem, 18
Mart 2010, Külköylüoğlu, O., “Abant Tehdit Altında”, Cumhuriyet, “Çevre”, 17
Ağustos 2011.
[25]
Bu konuda, Köroğlu
Doğa ve Amatör Olta Balıkçıları
Derneği (KÖROĞLU DER) tarafından Abant ve çevresindeki olumsuz
çalışmalar ile ilgili düzenlenen imza kampanyası için Dernek Üyelerine ve
Dernek Başkanı Başkanı Ömer Fatin YERLİKAYA’ya teşekkür etmek istiyorum.
[26]
TUNÇER, M., 2010, “Abant Tabiat Parkında Çevre Katliamı”, http://mehmet-urbanplanning.blogspot.com/2010/04/abant-tabiat-parkinda-cevre-katliami.html ve http://sehirplanlama.org/index.php?option=com_kunena&func=view&catid=187&id=618&Itemid=36
[27]
TMMOB Orman Mühendisleri Odası, “ABANT GÖLÜ TABİAT PARKI’NDA BOLU İL ÖZEL
İDARESİ TARAFINDAN
YAPILAN UYGULAMALAR HAKKINDA RAPOR”, 2010.
YAPILAN UYGULAMALAR HAKKINDA RAPOR”, 2010.
[28]
Doğa Koruma ve Milli Parklar Gn. Md. 11.03.2010 tarih ve 84 sayılı oluru
ile hazırlanan Rapor.
[29]
Abant Uzun Devreli Gelişme Planı, Plan Araştırma Raporu, 2002.
[30]
Tunçer, M., Ekim 2009, ABANT
GÖLÜ TABİAT PARKI UZUN DEVRELİ GELİŞME PLANI,
AİBÜ Üniversite Dergisi için hazırlanan yazı.
[31]
TMMOB Orman Mühendisleri Odası, “ABANT GÖLÜ TABİAT PARKI’NDA BOLU İL ÖZEL
İDARESİ TARAFINDAN
YAPILAN UYGULAMALAR HAKKINDA RAPOR”
YAPILAN UYGULAMALAR HAKKINDA RAPOR”
[32]
TMMOB Orman Mühendisleri Odası, “ABANT GÖLÜ TABİAT PARKI’NDA BOLU İL ÖZEL
İDARESİ TARAFINDAN
YAPILAN UYGULAMALAR HAKKINDA RAPOR”
YAPILAN UYGULAMALAR HAKKINDA RAPOR”
[33]
TMMOB Orman Mühendisleri Odası, “ABANT GÖLÜ TABİAT PARKI’NDA BOLU İL ÖZEL
İDARESİ TARAFINDAN
YAPILAN UYGULAMALAR HAKKINDA RAPOR”
YAPILAN UYGULAMALAR HAKKINDA RAPOR”
[34]
4915 sayılı Kanunun 4. Maddesi.
[35]
TMMOB Orman Mühendisleri Odası, “ABANT GÖLÜ TABİAT PARKI’NDA BOLU İL ÖZEL
İDARESİ TARAFINDAN
YAPILAN UYGULAMALAR HAKKINDA RAPOR”.
YAPILAN UYGULAMALAR HAKKINDA RAPOR”.
[37]
TUNÇER, M., “Abant Tabiat Parkı'nda Çevre Katliamı”, http://www.cevrehukuku.net/index.php/makale/504-abant-tuncer,
[38]
(Mad a). Çevrenin korunması, çevrenin
bozulmasının önlenmesi ve kirliliğin giderilmesi alanlarındaki her türlü
faaliyette; Bakanlık ve yerel yönetimler, gerekli hallerde meslek
odaları, birlikler ve sivil toplum kuruluşları ile işbirliği yaparlar.
Çevre Kanunu
Madde 8’e göre; “Kirlenme ihtimalinin bulunduğu durumlarda ilgililer
kirlenmeyi önlemekle; kirlenmenin meydana geldiği hallerde kirleten,
kirlenmeyi durdurmak, kirlenmenin etkilerini gidermek veya azaltmak için
gerekli tedbirleri almakla yükümlüdürler”.
[39]
Çevre Kanunu Madde 20 k Maddesine göre;
“Bu Kanunun 9 uncu maddesinin (a) bendinde belirtilen
hususlara aykırı olarak biyolojik çeşitliliği tahrip edenlere, (d)
bendi uyarınca ilan edilen Özel Çevre Koruma Bölgeleri için tespit edilen
koruma ve kullanma esaslarına aykırı davrananlara ve (e) bendinin ikinci
paragrafı uyarınca sulak alanlar için yönetmelikle belirlenen koruma ve
kullanım usul ve esaslarına aykırı davrananlar ile (f) bendinde
belirlenen esaslara ve yasaklamalara aykırı davrananlara 20.000 Türk Lirası,
(e) bendinin birinci paragrafına aykırı davrananlara 100.000 Türk Lirası
idarî para cezası verilir.” denmektedir.
[40]
YAVUZ, Y., “Yargı Abant’a
Dokunamazsınız! dedi” , http://www.koroglu.org.tr/index.php?option=com_content&view=article&id=60:yargi-abant-dokunulamaz-dedi&catid=8:guncel-haberler
[41]
TMMOB Orman Mühendisleri Odası, “ABANT GÖLÜ TABİAT PARKI’NDA BOLU İL ÖZEL
İDARESİ TARAFINDAN
YAPILAN UYGULAMALAR HAKKINDA RAPOR”, Sonuç Bölümü.
YAPILAN UYGULAMALAR HAKKINDA RAPOR”, Sonuç Bölümü.