Saturday, June 20, 2015

YEŞİLADA

ANILAR 3 / 22 Eylül 2013 Ankara

YEŞİLADA 

1972 yılında nurtopu gibi bir tosbağamız (Vosvos)  oldu, İstanbul,  Alibeyköy, Esentepe’de kendi emeği ile yıllarca didinip, inşaatında bizzat amelelik yaptığı gecekonduyu satınca babam, narçiçeği kırmızısı renginde, 1303 Model..

Bombe camlı (1302 düz camlıdır), pırıl pırıl bir araba.. İçimiz gidiyor, ancak binemiyoruzJ Amcam bizi alıyor, yazın Uludağ’a, Bursa’ya vb gidiyoruz ancak diğer zamanlarda evin önünde kaldırımda bekliyor üstü örtülü olarak..
Ben 17 yaşında olduğum için 1 sene kadar ehliyet almak için beklemem gerekiyordu, ancak babamın da ehliyeti yoktu bu yaşa kadar bir araba sahibi olamamıştı ki 4 çocuklu bir memur olarak.. Ehliyet alma maceramız da ayrı bir macera, babamın torpili bana çarpınca önce ben aldım ehliyeti, kendisi 6 ay sonraki sınavda alabilmiştiJ

Ortabereket sonrası 1967 yılında Bahçelievlerde bir bodrum katı satın alınmış, arka bahçeyi kullanarak bütün çocuklar büyüsün diye düşünülmüştü.. Ayrıca oğlan yürüme mesafesindeki Bahçelievler Deneme Lisesi’ne, kızlar da Alparslan ilkokulu’na giderler ve böylece köylerde okumayı yazmayı anca sökebilmiş olanlar burada ilim irfan görürlerJ

Dört çocuk ve iki büyük, küçücük  WV’ne nasıl binerler, -tam da fil hikayesi gibi-, dördü arkaya ikisi öne tabii.. Annemle kızlar arkaya haremlik, babamla ben öne selamlık gibi bir durum.. Bazen uzun yollarda anneme öncelik verir, onu öne oturturduk, uzun yollar zaten çekilmezdi küçük arabayla, 2 saatte bir durulur, mola verilir, susuz motor olduğundan soğutulması gerekirdi..

Tosbağamız gene de harikaydı, ayağımızı yerden kesiyordu, hatta taaa Kıbrıs’a Yavru Vatan’a gitmeyi bile başarmıştı.. Babam 1929 yılında Kıbrıs’ın Gönendere[1] (Konedra) Köyünde dünyaya gelmiş.. Lefkoşe Magosa arasındaki verimli Mesarya Ovasındaki bu köyden hep bahseder ancak hiç görmek kısmet olmamıştı, taa ki 1972 yılı yazına kadar..

Tam 18 yıldır ayrı kaldığı baba ocağına ilk defa gidecekti babam ve çok heyecanlıydı.. Tabii biz de.. Düşünün köyden üniversite okumak için çıkmış ve profesör olarak dönüyordu köyüne..Köyün en fakir ailesinin 8 çocuğundan biri olarak, tarlada çiftçilik ve çobanlık yaparak büyümüş, liseyi Lefkoşe’de halasının desteği ile okumuş ve daha sonra İstanbul Tıp Fakültesi’ni kazanarak Türkiye’ye gelmişti.. Maddi sıkıntılar nedeni ile de 5 yıl ara vermişti tıp son sınıfa..Geceleri muhasebecilik yapmış, gündüz okumuş, bu arada ben ve Meral dünyaya gelmişiz..

İstanbul’a geldiği zaman bir ayakkabı ustası (kunduracı) kızı olan, gene Kıbrıs’lı annem Aykan ve Cebe ailesi ile tanışmış, büyük aşk o zaman başlamış ve 1955 yılında evlenmişler..

Aslında annem de 2 yaşında Türkiyeye geldiği için Kıbrıs ile ilgili anlatılanların dışında pek fazla bir şey bilmiyordu.. Bu ilk Kıbrıs çıkartmamızda tüm aile efratları ile tanışılacaktı..

Ne heyecan, Babaannem (Ziba), dedem (Mehmet), büyük teyze, büyük hala, küçük amca ve halalar, yeğenler vb.. zaten tüm köy eş dost bizi karşılamaya gelmişti neredeyse.. Ancak, yol yorgunluğundan hepimiz perişan olarak atardık kendimizi babaannemin düz damlı,  fakir ama gülsuyu kokan köy evine..


YOLCULUK
Ankara-Mersin arasındaki o zamanki yolların durumu ve bizim tosbağanın iki saatte bir verdiğimiz molalar nedeni ile 9 saate yakın süren araba yolculuğumuz bizi yorardı..
Yemeler-içmeler, annemin önceki tren yolculuklarında alıştığımız köfte, dolma, kek, meyveler  vd kumanyaları.. Bu günkü gibi öğle durup yemek yenecek yer de yok, benzin istasyonlarının bir gölgeli kısmına çekilir hararetli araç ve 15-25 dakika beklenir, motorun soğuduğundan emin olununca tekrar yola koyulunur..

Akşam 6 gibi Mersin Limanı’nda bekleyen araba kuyruğuna girilir, saat 7.30larda açılan feribotun dev ağzı bizim küçük tosbağayı yutardı.. Yeşilada Feribotu’nun içine girip yerleşmek maharet isterdi, onlarca araba içinde ekzos dumanına fazla maruz kalmamak için hemen arabadan çıkar kamaramıza giderdik.. 

Bu defa da saat 10 da hareket eden ve sabahın 10’unda Magosa’ya varan Feribot çilesi başlardı..12-14 saat kadar süren ve şansımız varsa dalgasız, şansımız yoksa dalgalı Akdeniz’de sallanır, içimiz dışımıza çıkardı.. Bu seyahati 3 kez tekrarladık bir keresinde fırtına çıkmıştı ve sabahın erken saatinde midem bulanarak güverteye çıktığımda benim gibi içi dışına çıkmış pek çok yolcuyla aynı kaderi paylaşmıştım.. Her yer içi dışına çıkmış, kusmakta olan yarı baygın çocuklar, perişan gençler, anne ve babalarla doluydu..
Feribotun içi her zaman dayanılmaz nemli, sıcak ve havasızdı ve her yer yolcuların dikkatsizliği nedeni ile bir iki saatte çöplüğe dönerdi..120 deniz mili mesafeyi nasıl bu kadar yavaş ve uzun sürede gittiğimiz hiç aklım almazdı..

Yeşilada feribotu ile yolculuk çocukluğumun tren yolculukları ne ise odur, bizim için sonsuz keyif, anne babamız için sonsuz eziyetJ

Kardeşlerimle kamaralar arasında ve güverteye gezintiler yapar, girilmesi yasak olmayan her yeri dolaşırdık.. Denizin muhteşem manzarasını, Cem Karaca’nın “Deniz Üstü Köpürür” parçası dilimizden düşürmeyerek seyrederdik.. Saat 6’larda sabaha karşı denizin ortasında enginlerde güneşin doğuşu doyumsuz bir manzaraydı, yağlıboya tablosunu yapmıştım, hala unutamıyorum..

Deniz üstü köpürür hey canım rinnan nay rinna rinna nay
Kayığa binsem götürür hey canım hey
Benim de şu cihana gelişim hey canım rinna nay rinna rinna nay
Bir güzelden ötürü hey canım heyy
Deniz üstü yelkenden hey canım rinna nay rinna rinna nay
Ecel geldi erkenden hey canım hey
Denizin ortasında hey canım rinna nay rinna rinna nay
Mum yanar sofrasında hey canım hey
Benimde şu cihandan gidişim hey canım rinna nay rinna rinna nay
Memleket sevdasından hey canım hey
.
Benimde bu cihandan gidişim hey canım rinna nay rinna rinna nay
Memleket sevdasından (x4) hey heyy.

Sonuçta gene nereden baksanız yaklaşık 30 saatlik yolculuktan sonra Gemi Magosa Limanı’na yaklaşır, limana demir atması ve bizlerin arabamızı alıp gemiden inmemiz gene eziyetli 2-3 saatlik bir maceradır.. Daha arabaların bulunduğu kesimin kapağı açılmadan motor çalıştıranlar mı dersiniz, ekzos çalarak gürültü çıkaranlar mı..

Hele vosvosumuz üst bölmedeyse iş daha zor, alttaki arabalar çıkacak, boşalacak daha sonra üst bölmedeki araçlar inecek.. Sonrasında ver elini Yavru Vatan, Magosa Gönendere arası 1 saatlik yolu, trafiğin sağda olmasına aldırmadan hızlıca kateder, babam babaevine bizler de çok sevdiğimiz babaanne ve dedemiz ile köy hayatına kavuşurduk.. 

Burada geçirdiğimiz her biri en az birer aylık tatillerimiz de ayrı bir yazı konusu..

Güzel günler çabuk geçer..Gençlik de başımda duman!







[1] Gönendere bölgesiKuzey Kıbrıs'ın Gazimağusa ilçesinde Gönendere ve çevresindeki bölgeleri kapsayan tarımsal bölgesidir. Tarımsal araştırmalara katılan toplam alanı 115.811 kilometrekaredir (115,811 dönüm). Bölgede 73.964 kilometrekare tarımsal arazi, 17.817 kilometrekare ormanlık alan, 12.342 kilometrekare hali-mera arazisi ve 11.688 kilometrekare kullanılmayan arazi vardır. Bölgeye bağlı olan köyler aşağıdakilerdir:
·         Çamlıca
·         Ergenekon
·         Gönendere
·         Görneç
·         Nergisli
·         Pınarlı
·         Serdarlı
·         Sütlüce
·         Tirmen
·         Ulukışla

1 comment:

Zeynep said...

Mükemmel bir yazı, gene yaz böyle!