Mimarlık, Kentsel Tasarım, Şehir Planlama, Bölge Planlama, Arkeoloji, Tarihsel ve Doğal Çevre Korunması. Architecture, Urban Design, Urban Planning, Regional Planning, Historical Preservation, Archaeology, Natural Environment Preservation.
Wednesday, October 21, 2009
ULUSAL DEPREM SEMPOZYUMU BOLU - 2009
ULUSAL DEPREM SEMPOZYUMU BOLU 2009
Prof. Dr. Mehmet Tunçer
Abant İzzet Baysal Üniversitesi
Mühendislik Mimarlık Fakültesi Mimarlık Bölümü Başkanı
12 Kasım 1999 Depremi, bölgenin tamamı ile Kuzey Anadolu Fay hattının doğu yönündeki uzantısında yer alan Düzce ve Bolu gibi şehirleri önemli ölçüde etkilemiştir. Bolu depremde can kaybı olarak az sayılabilecek bir kayıp vermesine rağmen, yıkılan ve ağır hasarlı yapı sayısı açısından önemli hasar olmuştur. Deprem sonrasında Afetzede Yerleşim Alanı belirlenmiş ve yakın çevredeki afetzede hak sahipleri bu kesime yerleştirilmiştir.
Deprem esnasında ve hemen akabinde Türk Kızılay’ının çabaları ile yüzlerce kişinin hayatı kurtulmuş ve kurulan çadır kentlerde yaşamlarını devam ettirme olanağı bulmuşlardır.
Türk Kızılayı, savaş alanında yaralanan ya da hastalanan askerlere hiçbir ayrım gözetmeksizin yardım etmek arzusundan doğmuştur.
• Kuruluş tarihi: 11 Haziran 1868
• İlk adı “Osmanlı Yaralı ve Hasta Askerlere Yardım Cemiyeti”.
• Bir sonraki adı “Osmanlı Hilali Ahmer Cemiyeti”.
• Büyük Önder Mustafa Kemal ATATÜRK, 1935 yılında Cemiyete “KIZILAY” adını vermiştir.
Bu özellikleriyle Türk Kızılayı, ülkemizin en köklü “Sivil Toplum Kuruluşudur.” Afet durumunda, Bolu Kızılay’ın kurduğu çağdaş Afet Müdahale ve Lojistik Merkezi’nden afet ambarlarındaki mevcutlardan ihtiyaç sahiplerine yardım malzemesi verilecektir.
Afetlere ilişkin uluslararası çabalar, 1994 Yokohama Konferansı, 2000 yılında BM’in bir yeni organ (ISDR: Afetleri Azaltma Uluslararası Stratejisi) oluşturması ve bu organ eliyle 2005 Kobe Konferansı ve HYOGO Eylem Planı’nın (2005-2015) yürütülmesi ile sürmektedir. Ana fikir, olası afet öncesinde risklerin azaltılmasıdır. ISDR bu plan çerçevesinde ulusal yönetimlere önerilerde bulunmakta, pek çok ülke yeni politikanın gereklerini ödünsüz yerine getirmektedir. Bildirge ve programlara onay vererek katılmış olmasına karşın, Türkiye gereken düzenlemelere henüz geçememiştir .
Abant İzzet Baysal Üniversitesi, depremden korunma ve depremin zararlarının azaltılması konusunda planlama yapmak, bilgilendirici afişler asmak, broşürler dağıtmak, eğitimler vermek ve tatbikatlarla desteklemek ve halka bilgilendirme çalışmaları yani konferanslar, sempozyumlar düzenlemenin deprem etkilerinin azaltılmasında faydalı olacağını düşünmektedir. Planlamakta olduğumuz Sempozyumda; tamamen bilimsel olarak konunun ele alınması ve konunun uzmanları tarafından tartışılması hedeflenmektedir. Bu amaçla 2007 yılında “Deprem Yapılarımız Önlemler” başlıklı Konferansı, 11-12 Kasım 2009 tarihinde de Ulusal Deprem Sempozyumu ve Paneli düzenlenmiştir.
Ayrıca, deprem sonrasında yapılan “Bolu İli Merkezi Deprem Tehlikesi Analizi” çalışması ile de Bolu’da yakın ve uzak gelecekteki deprem olasılıkları üzerinde bilimsel yaklaşımlar geliştirilmiştir.
Mevcut kent dokusunun ve imarlı /imarsız yapılaşmaların niteliği ve alınması gerekli önlemler hakkında da yerel ve merkezi yönetimin yürüttüğü çalışmalar bulunmaktadır. Ancak, 1984 tarihli Bolu Kenti Nazım ve Uygulama İmar Planlarının ının güncelliğini yitirdiği ve yeni bulgu ve gelişmeler doğrultusunda yeniden ele alınması gerektiğini söyleyebiliriz. Ülkemizde; afetlerin yalnızca yapılarla ilgili olduğu anlayışı saplantı haline gelmiştir. Oysa kentsel risk azaltma, yani ‘sakınım’ çalışmalarının kapsamı, parsel sınırlarının çok ötesinde, kentte çok yönlü ve etkileşimli fiziki/sosyal/ekonomik sistemleri ilgilendirmektedir. Bu nedenle yalnızca ‘yapı denetimi’, afet önlemede yeterli olamamaktadır. Sürekli deprem riski altında bulunan Bolu İli’nde aslında yapılması gereken pek çok görev bulunmaktadır. Öncelikle yaygın olarak bilinen yanlışlara bilim insanları olarak açıklama getirmek gereklidir .
Yaygın yanlış ve inançlar arasında aşağıdakiler sayılabilir;
• Betonarme binalar depreme dayanıklı değildir.
• Zemin iyi ise bina depreme dayanıklıdır.
• Beton kalitesi iyi ise o bina depreme dayanır,
• Müteahhitler demirden ve betondan çalıyor!
• Yönetmeliklerimiz yeterli değil!
Aslında sorunumuz bilgisizlik, denetimsizlik ve vurdumduymazlıktır! Çelik ve betondan yapılmış her bina betonarme değildir! Kadrosuz ve laboratuarsız inşaat mühendisliği bölümleri açılması ve Yeni mezun kişilere yetki verilmesi çok yanlıştır. Yapım aşamasında da etkin denetim gerekmektedir. Yapılarda en fazla yapılan hatalar;
• Mimari taşıyıcı sistemlerde yapılan hatalar,
• Donatı detaylarında yapılan hatalar,
• Yapım aşamasında yapılan hatalar,
• Zeminden kaynaklanan sorunlar,
• Projeye uyulmaması ve uygulama hataları,
• Beton kalitesinin düşük olmasından kaynaklanan hatalar.
Deprem Bölgelerinde Uygulanması Önerilen Mimari Planlama Ve Tasarım İlkeleri:
• Deprem felaketini, yeni bir yaşam biçimini oluşturma fırsatı olarak değerlendirip, yok olan yapı stoğunun çağdaş, ekolojik, geleceğe yönelik bir planlama ile yenilenmesi,
• Mevcut yapı stoğunun hasar durumlarına göre envanterlerinin çıkartılması, buna bağlı olarak terk etme / boşaltma, güçlendirme, sağlıklaştırma, yenileme, rekonstrüksiyon şeklinde belirlenecek müdahelerin yapılması,
• Deprem ile ilgili eğitim programlarının hazırlanması ve uygulanması,
• Merkezi yönetim, yerel yönetim, sivil toplum örgütleri, kullanıcı, yatırımcı, yapımcı gibi yapım-yerleşim sürecinde rol alanların yetki ve sorumlulukların yasa ve yönetmeliklerle yeniden düzenlenmesi,
• Ulaşım, iletişim, enerji nakil, kanalizasyon vb alt yapı sistemlerinin üst yapı ile entegre bir şekilde ele alınması,
• Betoanarme dışında daha hafif yapı malzemeleri ve yapım tekniklerinin araştırılması ve geliştirilmesi,
• Yapım ve denetim sorumluluklarının net bir şekilde belirlenmesi ve bu sürecin sigorta sistemi tarafından kontrol edilmesi.
Abant İzzet Baysal Üniversitesi, depremden bu yana I. Derece deprem bölgesi olan Bolu ve çevresinde “Deprem” başlığı altında bilimsel çalışmalar gerçekleştirmekte ve afete hazırlık tatbikatları yapmaktadır. Bu çalışmalara bilimsel bir katkı olmak üzere, 1999 depreminin 10. yılı olan 11-12 Kasım 2009 tarihinde “Ulusal Deprem Sempozyumu ve PANELİ” düzenlenmiştir. “ULUSAL DEPREM SEMPOZYUMU BOLU 2009” başlığı altında düzenlenmiş olan bu Sempozyumun amaçları arasında;
• Ağırlıklı olarak Bolu ve yakın çevresinde deprem sonrasında çevre ve yapı bazında alınmış ve alınmakta olan önlemlerin bilimsel olarak değerlendirilmesi,
• Depreme yönelik olarak kent ve yapı ölçeklerinde yeni bilimsel çalışmaların ve teknolojilerin paylaşılması,
• Bölgeye yönelik olarak yapılmış jeolojik ve jeo-fizik (yerbilimsel) araştırma ve çalışmaların sunulması,
• Jeolojik verilerin değerlendirilerek geleceğe yönelik deprem zararlarının azaltılması amaçlı çalışmaların değerlendirilmesi,
• Farklı meslek disiplinlerinin “Deprem”e yönelik çalışma ve önerilerinin sunulması,
yer almaktadır.
Katkı ve katılımınızı bekliyoruz..
Tuesday, October 20, 2009
ABANT GÖLÜ TABİAT PARKI UZUN DEVRELİ GELİŞME PLANI
ABANT GÖLÜ TABİAT PARKI UZUN DEVRELİ GELİŞME PLANI
Prof. Dr. Mehmet Tunçer – Ekim 2009
AİBÜ Mühendislik Mimarlık Fakültesi – Mimarlık Bölümü Başkanı
(AİBÜ Üniversite Dergisi için hazırlanan yazıdır)
SORU : Sizin daha önce Bolu Çevre Düzeni Planı ve Abant Uzun Devreli Gelişme Planı gibi çalışmalar içinde yer aldığınızı biliyoruz. Hazırladığınız bu çalışmalar arasında önemli bir yer tutan Abant Tabiat Parkı Uzun Devreli Gelişme Planı’nın amacı ve hedefi nedir?
2001 – 2002 yılları arasında hazırlanan bu çalışmada amaç; 1/10 000 ölçekli “Abant Gölü Tabiat Parkı Uzun Devreli Gelişme Planı”’nın hazırlanmasıdır. Bu Plan, Koruma plancısı, orman mühendisi, biyolog (flora ve fauna uzmanları), jeoloji mühendisi, peyzaj mimarı, mimarlardan oluşan bir Ekip ile hazırlanmıştır. Bu çalışmada Proje Yöneticisi olarak görev yapmıştım.
Abant Gölü Tabiat Parkı arazi kullanım kararlarının belirlenmesinde, jeolojik ve jeomorfolojik sınırlayıcılar, biyolojik sınırlayıcılar önemli doğal eşiklerdir. Planlamada başlıca hedef; Abant Tabiat Parkı’nda koruma-kullanma dengesinin sağlanarak, göl ve orman ekosisteminin korunması, geliştirilmesi ve bu önemli doğa parçasının gelecek nesillere aktarılmasıdır.
Plan’ın hedefleri arasında; ekosistemlerin devamlılığını sağlayacak şekilde doğal hayat habitatlarının korunması, Göl kenarındaki turbalaşmanın önlenmesi, yaylalardaki düzensiz ve kaçak yapılaşmanın önlenmesi, günübirlik kullanımların denetim altına alınması, çevre kirliliğinin önlenmesi, doğal yaşam ile Tabiat Parkı’ndan faydalanan insanları koruma-kullanma dengesi içinde uyumlu hale getirecek araçların geliştirilmesi, Tabiat Parkı sınırları içinde kirlilik ve gürültü oluşturan araç trafiğinin önlenmesi, otlatma faaliyetlerinin kısıtlanması bulunmaktadır.
Abant Gölü Tabiat Parkı Flora ve Fauna Açısından Önemli Alanlar
SORU: Abant Tabiat Parkı’nda doğal çevrenin korunmasına yönelik planlama kriterleri nelerdir ?
Uzun Devreli Gelişme Planları mutlak koruma, sınırlı kullanım ve kontrollü kullanım alanlarını saptayarak planlama kararları getirirler. Abant için de aşağıdaki planlama amaç, ilke ve kriterleri saptanmıştır;
1. Doğal kaynakların devamlılığının sağlanması; Habitat tahribatına neden olabilecek faaliyetlerin denetlenmesi, mevcut sulak alan ekosisteminin bölümleri olan; su alanları, su kenarı ve su içi bitkileri, tüm yaban hayatı (memeliler, kuşlar, sürüngenler, böcekler, amfibiler vb.) ve bunların habitatlarının korunması,
2. Topografik yapıyı bozucu faaliyetlerin denetlenmesi
3. Su kalitesinin korunması ; Abant Gölü su niteliğinin ve ortamının içme suyu niteliğinde ve kalitesinde tutulması, böylece Göldeki türlerin çeşitliliğinin devamı ve sürdürülebilirliğinin sağlanması,
4. Havza sınırlarının belirlenerek koruma altına alınması; özellikle Bolu-Abant Sapağına kadar (22 km) olan bölge Tabiat Parkı niteliğinde olduğu için koruma altına alınması gereklidir. Tabiat Parkı sınırları genişletilmelidir. Çevre Düzeni Planı yenilenen bu alanda yapılaşma devam etmekte ve ekolojik denge giderek bozulmaktadır.
Abant Gölü ve Yakın Çevresi 1/25 000 Ölçekli Çevre Düzeni Planı
5. Tabiat Parkı’na olan yoğun kullanım baskısının en aza indirilmesi için önlemlerin alınması, kullanıma yönelik baskının azaltılması,
6. Ormanda flora, fauna ve endemik türlerinin biyolojik çeşitliliğinin korunması ve sürdürülebilirliğinin sağlanması,
7. İnsan yapısı çevrenin (yayla ve turistik tesisler) daha fazla yapılaşmasının önlenmesi, yer yer tasfiyesi ve sağlıklaştırılması,
8. İnsan eylemlerinden ve insan yapısı çevreden kaynaklanan sorunların minimize edilmesi amacıyla gerekli önlemlerin alınması,
9. Mevcut ulaşım ağı dışında yeni yol açılmaması, Göl’de araç ekzoslarından kaynaklanan kurşun kirliliğinin önlenmesi amacıyla Göl çevresinde özel araçlarla dolaşımın yasaklanması ve akülü sistemlerin devreye sokulması,
10. Gölü besleyen su kaynaklarının doğal özelliklerinin devamlılığının sağlanması,
11. Doğa sporlarının desteklenmesi,
12. Geleneksel el sanatları ve diğer faaliyetlerin desteklenmesi,
13. At ve fayton kullanımının düzenli hale getirilmesi,
14. Göle karışan akarsular, yer altı suları ve akiferlerin kirlenmesinin önlenmesi ve denetimi, göle erozyonla ve akarsularla ulaşan toprak, alüvyon ve organik kaynaklı katı atıkların önlenmesi, böylece gölde sazlık, turbalaşma ve dolgu oluşumunun önlenmesi,
15. Yaylalardan kaynaklanan kaçak ve aykırı yapılaşmanın, kirlilik ve diğer görsel, çevresel sorunların giderilmesi,
16. Atıksu arıtma tesisinin kurulması,
17. Yöre halkının ekonomik çıkarları ile arazi kullanım dengesinin kurulması,
18. Yangına hassas kesimlerin belirlenmesi ve her türlü ateş yakılmasının önlenmesi, yangınla mücadele için alt yapının oluşturulması,
19. İdari organizasyonun geliştirilmesi ve uygulanması; Abant Gölü Tabiat Parkı, idari organizasyon planının hazırlanması, ilgili kurum ve kuruluşlarla koordinasyonun sağlanarak, planın uygulanabilirliğinin sağlanması,
20. Tabiat Parkı’nın doğal özelliklerinin devamlılığının sağlanması ile yöre halkının çıkarlarının paralel olduğu konusunda bilinçlendirme programlarının düzenlenmesi, Tanıtım ve bilgilendirme konularında organizasyonların düzenlenerek yöre halkının Tabiat Parkına sahiplenmelerinin sağlanması.
Abant’ta Çevre Sorunları ve Kirlilikler
SORU: Korumayı ve kontrolü sağlamak için Abant Gölü Tabiat Parkı İşletme Biçiminin değiştirilmesi gerektiğinden bahsetmiştiniz. Tabiat Parkı yönetimi ve işletilmesi için önerileriniz nelerdir??
Aradan yaklaşık 8 yıl geçmesine rağmen günümüze kadar halen bazı önlemlerin alınmamış olmasını üzüntü ile karşılıyorum. Özellikle, altını çizerek söylüyorum; Abant Gölü’ndeki kirliliğin başlıca nedenlerinden biri olan göl çevresi taşıt trafiğine kapatılmalıdır. Gerek hava kirleticilerinin nemli ortamda asit olarak göle dönmesi, gerekse göldeki ağır metal kirliliğinin gölü çok kirlenmiş su sınıfına sokacak boyutlara gelmesi, her geçen gün artan trafik yoğunluğuna bir çözüm bulmayı zorunlu kılmaktadır. Günümüzde Abant içerisinde her noktaya, her an denetimsiz olarak araçla ulaşmak olasıdır. Bu durumun önemli çevre sorunları yarattığı saptanmıştır.
Bu sorunlar;
Göl çevresinde denetimsiz trafiğin yarattığı gürültü ve kazalar,
Göle karışan ekzos vd kirlilikler, özellikle hafta sonları piknik yapanların oluşturduğu gürültü, görüntü ve çevresel sorunlar, araçların yıkanmasından kaynaklanan kirlilikler, deterjan kullanımı, atık yağlar vd. kirleticiler Göl’deki yaşama zarar vermekte ve Abant Gölü’nün suyu ile Gölköy Göleti beslenmekte ve Bolu ovasındaki tüm tarım alanları sulanmaktadır.
Planın önerisi; Göl çevresinde şattıl (shuttle) adı verilen ekzos çıkarmayan, gürültüsüz akülü bir sistem oluşturulmasıdır.
Bu sistem, Göl çevresindeki tesislere ve yaylalara hizmet vererek, ulaşımı sağlayacaktır. Göl çevresinde yürüyemeyecek derecede yaşlı, çocuk ve hamilelere, özürlülere hizmet verecek, Giriş kapılarından başlayarak belirli duraklar ve ringlerde servis yapacak, Çevre kirliliği ve gürültü yaratmayacak özel akülü/elektrikli araçlarla ve/veya bu sistem oluşturuluncaya kadar faytonlarla verilecek olan servis hizmetidir.
Hafta sonları ve yoğun turizm mevsimlerinde (bayramlar, yılbaşı, dinlenme tatillerinde) Göl çevresindeki yolda da hizmet verebilir. Göl çevresindeki asfalt yolun özel olarak projelendirilip, kaplaması ve kesiti değiştirilerek, atlı spor, yaya promenadı ve bisiklet yolu olarak düzenlenmesi öngörülmektedir.
At biniciliğinin sadece Planda gösterilen parkurlarda yapılması sağlanmalıdır. Göl çevresindeki yolun düzenlenmesine kadar, hafta sonları, günübirlik yoğun ziyaretçilerin bulunduğu zamanlarda Göl çevresinde dolaşamayacaklardır.
Tabiat Parkı içerisinde bulunan mevcut otel ve gazinolar, çevre kirliliği ve doğal çevrenin bozulmasın neden olmaktadır, bunların katı ve sıvı atıkları denetim altına alınmalıdır. Parkın doğal kaynak değerleri korunmalıdır, bunun için turbalaşma, sazların oluşumu vb sorunlar kapsamlı araştırmalarla irdelenmelidir,
Abant Tabiat Parkı Uzun Devreli Gelişme Planı (1/10 000)
Potansiyel etkisi nedeniyle, Pelitözü Yaylasının tamamı Tabiat Parkı sınırları içine alınmalıdır. Bu kesimde Beşpoyraz Deresine ulaşan küçük derelerin denetim altına alınması Gölde oluşan turbalaşmanın denetimi bakımından önemlidir.
Giriş-Kontrol Noktalarında; tur otobüsleri, minibüs ve midibüsler için otoparklar, tanıtım ve dinlenme noktaları, güvenlik ve diğer ilgili servislerin yer alması planlanmıştır. Tabiat Parkı Giriş Kapıları Özel Projelendirilerek uygulanacaklardır.
Tabiat Parkı sınırları içinin zorunlu durumlar (yangın, cankurtaran vd) ve servis araçları dışında motorlu araç trafiğine kapatılması, Planlamanın önde gelen kararlarındandır.
Tur otobüsleri ve özel araçların Tabiat Parkı dış girişlerinde bırakılması ve iç ulaşımın özel toplu taşın araçları (akülü sistem, çevre kirletmeyen ve gürültü üretmeyen sistemler) ile yapılması başlıca ilkelerden biridir.
Mudurnu Yolu güzergahı var olan başka bir güzergahtan işlemelidir. Yaklaşık 10 yıldır ulaşım sorunları çözümlenememiştir. Tabiat Parkı sınırından Bulanık Yaylasına, oradan Ballıca Doruğundan, Obrukkaya’ya ulaşmakta ve oradan Mudurnu’ya varmaktadır. Bu yolun kalitesinin arttırılması gerekli olduğu belirtilmektedir.
Göl çevresindeki atlı dolaşım yolu, orman tarafında yer alacak ve drenajı ayrıca toplanarak Göle verilmeden bir arıtma sistemine bağlanacaktır. Atların katı atıklarının yere dökülmeden toplanması gereklidir. Bunun için at sahipleri eğitilmelidir. Samat Yaylası girişindeki turbalık alan üzerinde yer alan binicilik eğitim alanının kirlilik yaratması nedeniyle kaldırılması gereklidir.
SORU : Abant Uzun Devreli Gelişme Planı’nın diğer bazı önemli kararlarını da açıklarmısınız??
Ballıca Tepe, Alaçamtepe, Türkmençalı, Sarıyerçalı,Yellice Başı,Yellice Başı Kuzeyi, Samat Yaylası Güneyi, Orman Misafirhanesi Doğusu Abant Gölü Manzara Manzara Seyir Noktaları olarak düzenlenmelidir. Göl çevresinden başlayarak çevre yaylalara (Samat, Sarıyer, Örencik, Pelitözü) ve başlıca manzara seyir noktalarına (Ballıca, Alaçaptepe, Türkmençalı, Sarıyerçalı vd) ulaşmayı hedefleyen “Doğa Yürüyüş Parkurları” / patikaları düzenlenmelidir. Bu patikaların doruk noktalarında dinlenme ve manzara bakı terasları düzenlemeleri yapılacaktır.
İdare-Ziyaretçi Merkezleri planda öngörülen Bolu girişi Giriş-Kontrol Noktasında yer alacaktır. Bu tesiste alanın tanıtımı, rehberlik ve danışmanlık hizmetleri, alanın kontrolü, haberleşme, sevk ve idare hizmetleri yer alacaktır. Burada, otoparklar ve güvenlik kontrol noktası tesis edilecektir.
Çevre köylülerin geleneksel gıda, ahşap işçiliği vd. ürünlerinin pazarlanacağı yerler Geleneksel Üretim ve Satış Birimleri içerisinde yer alacaktır. Satış birimleri yaylalarda, doğa parkurlarının dinlenme/bakı noktalarında yer alacaktır. Mevcut yapının Ziyaretçi Kabul Merkezi ya da “Abant Tabiat Parkı Müzesi” olarak kullanılması önerilmektedir.
Var olan konaklama tesisleri dışında herhangi bir yeni konaklama tesisi yapılmayacaktır. Var olan tesislerin de sıvı ve katı atık yönetimleri için kapsamlı plan notları geliştirilmiştir. Otellerin doğaya aykırı görsel niteliklerinin gizlenmesi amacıyla ayrı peyzaj projeleri yapılmalıdır.
Abant Köşkü güney-doğusunda, Göl Gazinosu kuzey-doğusunda ve Samat Yaylası güney-batısında yer alan açıklık alanlarda Günübirlik Kullanım Alanlarının yer alması planlanmıştır. Bu kesimler halen kısmen düzenlenmiş alanlardır. Diğer Günübirlik Kullanım Alanları için tüm gereksinimlerine karşılık verecek “Özel Proje” lerin yapılması öngörülmüştür.
Çadırlı Kamp Alanları: Var olan otellerin yanı sıra, Abant Tabiat Parkı içerisinde toplumun orta ve orta alt gelir düzeyine de hizmet verecek Çadırlı Kamp Alanları planlanmıştır. Samat Yaylası batısında 1/500 ölçekli çadırlı kamp alanı düzenlenmiştir. Etrafı tel ihata edilmiş, giriş kapısı ve hemen girişte ahşap, kütük bir kulübe bulunmaktadır. Kamp alanında tuvalet ve bulaşık yıkama tesisi bulunmaktadır. Bunların korunması, estetik olarak geliştirilmesi, fosseptiklerinin sızdırmazlığının sağlanması gereklidir.
Yayla Evleri Pansiyon Alanları :
Samat, Sarıyer, Örencik, Pelitözü Yaylaları günümüzde artık klasik yaylacılıktan öte anlam taşıyan gelişmelere sahne olmaktadır. Yayla evleri, belirli tipolojik özellikler gözetilerek yeniden ele alınmalı, gerekli olanlar sağlıklaştırılmalı, çevre/doğaya aykırı olanlar ise tasfiye edilmelidir,
Yayla evleri, banyo, tuvalet, içme suyu, elektrik, tele iletişim, sağlıklı fosseptik vd. çağdaş konfor koşullarına uygun olarak yeniden ele alınmalıdır.
Yayla iç yerleşimi doğa ile iç içe yaya bölgeleri olarak tasarlanmalıdır.
Yaylalarda katı ve sıvı atıkların bertarafı için gerekli önlemler alınmalıdır.
Yaylaların çevre ve altyapı konularında belirli ortak bir işletme şeklinde örgütlenmesi uygun olacaktır.
Koruma kararlarının uygulanabilmesi için yerel halkın bilgilendirilmesi ve bilinçlendirilmesine yönelik çalışmalar yapılmalıdır.
Spor ve Çok Amaçlı Kullanım Alanları : Spor alanları yayla evleri pansiyon alanlarının planlanması bütünü içinde değerlendirilerek projelendirilerek, Sarıyer ve Örencik Yaylalarının doğu ve kuzeyinde yer alan uygun eğime sahip açık alanlarda kuzey – güney yönelimli olarak planlanacaktır.
Ayrıca, plan üzerinde gösterilen alanlarda spor tesisleri projelendirilecektir. Bu tesislerin çok değişik sportif eylemler barındırması öngörülmüştür.
Turbalaşmanın Yoğun Olduğu Kesimlerin (Beşpoyraz Deresi Kesimi) Islahı İle Piknik, Spor Alanı Olarak Düzenlenmesi :
Gölün kuzey, kuzey doğu kıyısındaki turbalık alanlar geçmişte yapılan yanlış faaliyetlerin bir sonucu olarak su ekosisteminin devamlılık süreci içerisinde doğal olarak oluşmuştur. Bu nedenle bu alanlara yapılacak fiziki bir müdahale gölün ekolojik geleceği açısından sakıncalıdır.
Ekolojik Koruma Alanı :
Abant Gölü etrafında bulunan sazlık alanlar ile turbalık alanların bulunduğu kesimleri kapsamaktadır. Gölün batı ve doğu kesimlerinde oluşan Turbalık alanların ve sazlıkların korunması, kuş ve su içi flora ve fauna türleri için büyük önem arz etmektedir.
Bu alanlarda kesin yapı ve dip tarama yasağı getirilmektedir. Su içi bitkilerinin göl eko sistemini dolayısıyla göldeki canlıların yaşamlarını tehdit eder boyutlardaki yayılımının tespit edilmesi durumunda, bunun sebebinin saptanması ve ortadan kaldırılması ile, bilimsel araştırmaların ışığında gölün temizlenmesi için uygun müdahaleler veya başkaca önlemler alınabilir. Ancak bu önlemler hiçbir zaman bilimsel önemi haiz türlerin hayatiyetlerini tehdit eder boyutlarda olamaz.
Ağaçlandırma ve Mera Islah Alanları:
Mera niteliğindeki alanların kaldırılması önerilmektedir. Hayvancılığın giderek azaltılması ve yasaklanması ile bu alanlar sağlıklaştırılacaktır. Ağaçlandırma çalışmaları, mera ıslahını da içeren bir proje çerçevesinde uygulanacak, yöreye has olmayan egzotik türlere kesinlikle yer verilmeyecektir.
Subscribe to:
Posts (Atom)