KENT PLANLAMASI – TASARIMI VE UYGULAMASINDAZORUNLU
BİRLİKTELİK
Dr. Kamutay TÜRKOĞLU
Bu yazı Mimarlar Odası Ankara Şubesi Yayını olarak yayınlanmıştır.
Daha
iyi bir kent için çabalar...
İyi bir kent, daha iyi bir kent kurma çabaları
yerleşik toplumların tarihi kadar eskidir.
Bu çabalar bugün de sürüyor. Kuşkusuz bu çabalar;
mesleksel yakınlığın da ötesinde tüm topluma yönelik ve evrensel insanı
uygarlaştıran, kendisinin ürettiği kenti, daha sağlıklı, daha güzel, daha
akılcı, eşit ve hakça kullanma çabalarıdır.
Özde
toplum ve birey var...
Kuşkusuz bu
çabaların özünde toplum ve onu evrensel kılan insan / birey var. Kent, bireyin
umutları ile, oluşturduğu toplumsal, ekonomik ve kültürel yapısı içinde
gelişiyor. Toplumun sağlığı, eğitimi ve oluşturduğu yönetim yapısı ile de
doğrudan bağıntılı.
Yoksulluk,
kent yoksulluğunu da getiriyor...
Güzel umutların ve arayışların sonuçları toplumlara,
özellikle de bireye hiç de kolay ulaştırılamıyor. Çelişme ve çatışmaların
oluşturduğu çeşitli zorlukların aşılması gerekiyor. Genel yoksulluk kentsel
boyutta daha da belirginleşiyor. Yoksulluk içinde sınırlı varsıllık ise başka
tür yoksullukları getiriyor. Eşitsiz, adaletsiz, çatışmacı ve işletilemeyen
demokratik değerler sistemi içinde daha da artıyor.
Kentlileşme
bilinci ancak kamusal alanda / ortamda oluşuyor.
Eksikliklerin, yoksullukların, farklılıkların algılanması,
değerlendirilmesi ve aşılması ancak toplumsal ve kamusal ortamda gerçekleşebiliyor. Bu da demokratik
ortamda kullanılması koşulu ile yönetim erklerini gerekli kılıyor...
Yeter ki birey, toplum ve özellikle de yöneticiler, ilgili bilim ve meslek adamları
ve politikacılar bunu böyle bilip, içlerine sindirip bu yönde
bilinçlensinler...
Kent
planlaması kamusal bir eylemdir.
Kentin planlanması da insanın toplumsallaşması kadar
eskidir ve birçok evrelerden geçmiştir. Kentlerimizi şekillendiren, benimsediğimiz
değerleri ve sorunları birlikte barındıran planlama özgeçmişimiz toplumsal
gelişme ve kentleşmeye dayalı olarak değişerek gelmektedir. Bu özgeçmiş, sorun
çözücü olduğu kadar, sorun üreten olarak
ta sürmektedir.
Planlama
ve uygulama bir bütün süreç olmalıdır.
Bugünkü kent planlama
tekniklerimiz ve hukukumuzun ve en temel sorunu uygulama boyutunun yokluğudur.
Kent mekanını yüzeyde iki boyutlu tanımlayan belgeler bütünüdür.
Uygulama süreçlerini, etaplamayı / aşamalamayı,
girişim organizasyonlarını, örgütlenmeleri, kaynakların bulunması ve
programlanmasını bütünü ile içermemektedir. Toprağın nasıl kullanılacağını
önceden tanımlar; fakat bunun toprağın kente dönüşmesi için işbirlikleri,
özellikle de kamu yönetimi ile işbirlikleri ve ortaklıkları öngörmez. Yalnız
bırakılmış, zamana terkedilmiş, bireysel istemlere, spekülasyona, arsa ticareti
ve haksız rant bölüşümüne araç olan bir sistemi oluşturur.
Plancının, tasarımcının katılmadığı ortamda yapılan
sözüm ona “ imar uygulamaları”
ile kentsel arsa piyasasına sürüm yapılır. Bunun adı
gelişme süreci olarak konur; koruma ve
yenileme süreçleri ise gündeme gelemez. Yasal-hukuksal yazılım ve söylem böyle
olmasa bile, uygulama boyutundan yoksunluk bu sonuçları nedenler.
Planlama
ve uygulama süreçlerinde birey - toplum ve kamu işbirliği kaçınılmazdır.
Varolan sistem kamu yönetimini;
toprağın kente dönüşüm sürecinde; kendisini öncü, yönlendirici, özendirici,
yardım edici, eşit pay aktarıcı olması gerekir iken, sahip olduğu toprağı da bu
sisteme teslim eder duruma düşürmüştür. Toprağına plansız yerleşen gecekondu
ile planlı bir işbirliğine / ortaklığa girememiş, önden giderek kente yeni
gelenleri karşılayamamış, yükümlü olduğu kentsel, sosyal ve teknik altyapıyı
yeterince ve zamanında oluşturamamıştır. Kentsel rantı bölüşememiş, hep fakir
ve yalnız, kendisinden istenilen, oysa yeterince veremeyen bir kurum gibi
algılanmıştır.
Yanısıra; ulaşım, endüstri, enerji kaynakları,
tarım, orman alanları ve turizm yatırımları vb. gibi koruma, yenileme ve
gelişme süreçlerinin çoklukla çeliştiği, hatta çatıştığı ortamlarda da etkin
olamamıştır.
Varolan
yasal-hukuksal sisteme yeni girdiler gerekiyor.
Sağlıksızlığı, yetersizliği
yaşanarak saptanmış “planlama ve imar” hukuku ve ona dayalı planlama kentsel
tasarım ve uygulama süreçlerinde geliştirici yenilikler kaçınılmazdır. Bunun en
başında; uygulama süreçlerinin planlama ve tasarımla bütünleştirilmesi
gelmektedir. Bu bağlamda;
Tekil
parseller yerine anlamlı kent parçaları üretmeliyiz.
Ancak kağıt üzerinde var olan
planlardan üretilmiş oysa gerçek
zamanlı, bütüncül girişimler yerine, küçük/tekil parsellerin önden üretilmesine
son verilmelidir. Bunun yerine; gerçek gereksinmelere dayalı, organize, kamu
yönetimi ile ortak toplu girişimler ile, oluşabilen anlamlı kent parçalarının
üretimi zorunlu kılınmalıdır.
Kentsel rantların hem bireyler hem de,
birey ve kamu arasında eşit bölüşülmesini sağlayacak, spekülasyonlara son
verecek, yasal düzenlemelere gidilmelidir.
Planlama, tasarım ve uygulama
bütünlüğü ile tüm tarafların birlikteliğinde gelişen süreçler, toprağa dönük
kavgaları, çirkin politikaları, işgalleri ve imarsız yapılaşmaları, bunları
izleyen bitmez tükenmez ıslah ve af yanlışlıklarını azaltacak, giderek ortadan
kaldıracaktır.
Bu eşit bölüşülmeyi ancak toplu
uygulamalar sağlayabilecektir. Bütüncül kent parçaları üreten sistem içinde,
toprağı iki değil en az üç, hareketi / transferi ve zaman öğesini de katarak 4
ve 5 boyutlu tanımlayan bir ortamda rantların eşitlikçi bölüşülmesi
olanaklıdır. Toplu girişimci, planlama önceliğine göre toprağa / konuma bağlı
kalmadan, öncelikli alanlarda hak transferleri / takaslar ile yer
değiştirebilmelidir. Bireysel / tekil girişim ancak bu süreçte, bir sonraki
aşamada koşullu olarak ortaya çıkabilmelidir.
Sıradan değil, tasarıma dayalı kent
mekanları oluşturulmalıdır.
Kopuk, dağınık, zamana
yayılmış, yalnız küçük/tekil girişimlerin sıradanlığı, doğayı korumayan,
topoğrafyaya uyumsuz, iyi işlemeyen ve pahalı teknik altyapıları nedenleyen
sonuçlara götürür. Buna son verebilmek, ancak organize toplumun ve kamunun
ortak girişimi ile olanaklıdır.
Çok disiplinli planlama, tasarım ve
uygulamasında uzmanlıklar arasında işbirliği kurulmalı, sorumluluk ve onurlar
eşit bölüşülmeli ve ortak barış sağlanmalıdır.
Bu amaçla; özellikle ilgili
uzmanlıkları biraraya getiren süreçler oluşturulmalıdır. Bu birliktelikler,
nazım planlar aşamasından kentsel tasarıma, giderek uygulamaya kadar kaçınılmaz
kılınmalıdır. Ancak böyle bir ortamda; tüm doğa değerleri, su havzaları, vadi
tabanları orman ve tarım alanları korunabilir, kentte kesintisiz yaya/yeşil
koridorları açılabilir, ulaşım sorunları daha sağlıklı çözülebilir. Kent
planlama ve tasarımında gerçek hak ve yetki sahiplerinin, özellikle bilim ve
meslek adamı uzmanların; kuşkusuz sosyo-ekonomik ve kültürel politikalar
içinde; birlikte/ortak çalışması yeni yasal düzenlemelerle daha iyi
tanımlanmalıdır. Özellikle; kent plancılığı, mimarlık, peyzaj mimarlığı, yapı
ve altyapı ile ulaşım mühendislik kurumları arasında gerçek işbirliği her an ve
her konumda kurulmalıdır.
Meslekler / uzmanlıklar
arasındaki işbirliğini geliştirecek yeni düzenlemeler, kentsel mekan oluşturmak
gibi çok yönlü ve çok girdili bu olguyu, doğru algılayıp iyiye doğru ve
zamanında daha da geliştirmeyi, toprağın gerçek ve doğru kullanılmasını
sağlayacak, onun anlamsız ve gereksiz tutuklanmamasını önleyecektir. Doğa,
insan ve toplumun yaşamını saygın ve sürekli kılacaktır. Gereksiz ve anlamsız
geri dönüşleri, değer kayıplarını ortadan kaldıracaktır.
Yetki kargaşasına son verilmelidir.
İlgili tüm kişi ve kurumlar
arası dayanışma ve işbirliği, yetki kargaşalarını, hatta çatışmaları
önleyecektir. Zorunlu işbirliği, bilerek veya bilmeyerek, gerekli olan
birliktelikleri bozacak politik, bürokratik ve çıkarcı olumsuz etmenlerden
koruyacaktır. İlgili tüm tarafların eksik iletişimi nedeniyle kaybedilen
zamanlar büyük boyutludur. Kaybedilen yalnız zaman da değildir. Tarafların
güvenilirlikleri ve prestijleri de azaltmakta, bazen de kaybolmaktadır.
Çatışmaları çözücü
arabuluculara da gerek kalmayacaktır. Planlama, tasarım ve uygulamasına ilişkin
çatışmaları çözüme bağlamak adına, ihtisas mahkemelerinin bulunmadığı salt
hukuk ortamındaki çabalar, çoklukla taraflar, bilirkişilik kurumlarının
itibarını azaltmaktadır. Uyarılan tüm ilgililerin tekrar biraraya gelerek kendi
sorunlarını kendi hukukları içinde çözmeleri doğallığı istenmektedir.
Böyle gelinen noktanın pahası
ise ağırdır. Üstelikte ilgili tüm tarafları yeterince eğitici sayılamaz.
Çoklukla, ilkeleri hatırlatan, esneklik içindeki çözümlere, yeni arayışlara
yönlendiren arabuluculuktur. Gereksiz ve eksik iletişim ile işbirliği
eksikliğinden kaynaklanan sorunlar mahkemeleri gereksiz ve uzun süreler meşgul
etmektedir. Kaybedilen zamanlar kararsız, belirsiz ortamlar başka olumsuz
gelişmelere de neden olmaktadır. Yanısıra hukuk kurumlarını da yıpratmaktadır.
Gerçek katılımı sağlayan, şeffaf ve
demokratik bir ortam geliştirilmelidir.
İlgili taraflar kendi yetki,
görev ve uzmanlık alanlarındaki kendi sorunlarını gene kendileri; şeffaf,
katılımcı ve demokratik bir ortamda tartışarak sağlamalıdır. Bunu oluşturmak
var iken, dışarından ödül, ceza ve nasihata gerek duymamalıdır. Böyle bir
çalışma ve üretim ortamı, bugün Cumhuriyet Türkiyesi’nin denetim mekanizmaları
işletilemeyen tek yasasının / İmar Yasası’nın eksikliklerini azaltacaktır.
SONUÇ
Sonuç, bu yazının başlığıdır.
Kent planlaması – tasarımı ve uygulamasında ilgili tüm tarafların zorunlu
birlikteliğini, yanısıra; burada tanımlanan içerik, nitelik ve süreçleri
barındıran yeni bir “kentleşme, planlama, tasarım (imar) ve uygulamaları” yasal
– hukuksal sistemini gerçekleştirmeliyiz.
15.09.2003 Dr.
Kamutay TÜRKOĞLU(*)
(*) Y. Müh. Mimar (İTÜ)
Şehir Planlama
Doktoru
No comments:
Post a Comment