Tuesday, November 29, 2016

Yeni Gelişmeler Üzerine KENTSEL TASARIMA VE EĞİTİMİNE YENİDEN BAKMAK

                    

MSGSÜ-ŞBPB-25. Kentsel Tasarım ve Uygulamalar Sempozyumu Buluşması                  KONFERANS

25-Kasım-2016

MSGSÜ-SHE Konferans Salonu

                                                Yeni Gelişmeler Üzerine 
                  KENTSEL TASARIMA VE EĞİTİMİNE YENİDEN BAKMAK
                                                 Prof. Dr. Mehmet Çubuk

                                                         Gerekli bir ön Açıklama
Değerli dinleyenler, bu konuşmam bir bildiri sunum zamanı ile sınırlı olmadığından, rahat konuşacağım ve önce bazı açıklamalar yapacağım. Konuşmam uzarsa anlayışla karşılanacağını umuyor ve önceden sabrınız için teşekkür ediyorum.
Kentsel Tasarım ve Uygulamalar Sempozyumu 25.Buluşma döneminde; Disiplinin Eğitimi konusunda 24-25 Kasım 2016 tarihlerinde, 5.Uluslararası Kentsel Tasarım Kongresi yapılması planlanmıştı. Ne yazık ki, yeterli başvuru olmadığı gerekçesiyle iptal edilmiş, yerine 25.Kasım tarihinde bugünkü konferans oturumu düzen-lenmiştir. Büyük emek verilerek hazırlanan ve iyi bir analiz üzerine oturtulan konu açıklamasıyla duyurulan 5.Kongre, yaratılan fırsatta Kentsel Tasarım Eğitimi konusunda bildiriler ve tartışmalardan elde edilecek sonuçlarla disiplinin eğitimine katkı getirilebilecekken, kanımca önemli bir fırsat kaçırılmıştır.


Diğer yandan Kasım ayı başlarında, ODTÜ’de düzenlenen Şehircilik Kongresinde de rastlantı olarak “Şehircilik Eğitimi” konusu ele alınmıştır. Bundan 40 yıl önce, Bölümümüzde başlattığımız ve 20 yıl sonra da (1996 yılında) hizmet Platformu olarak ŞPO’ na devrettiğimiz, Dünya Şehircilik Günü -Kasım Kolokyumları’nın 40.sı, her beş yılda bir yapılan Kongre geleneği içinde, ŞPO ve ODTÜ-ŞBPB işbirliğiyle 8.Türkiye Şehircilik Kongresi olarak gerçekleştirilmiş, Şehircilik Eğitimi konusu tartışılmıştır.

Her iki Kongre konusunun; “Eğitim” olarak saptanmış olması aslında bir rastlantı olarak görülmemelidir. Bu konuların ele alınmasını, bir bakıma ülkemizin içine girdiği hızlı değişim ve dönüşümün dikte ettirdiği söylenebilir.
Çünkü ülkemizdeki hızlı değişim ve dönüşüm dikkate alındığında, günümüz koşullarında Şehircilik ve Kentsel Tasarım Eğitiminin, değişim-dönüşümün ortaya koyduğu isteklere yeterli düzeyde yanıt veremediği görül-mektedir. Yani her iki disiplinde “Eğitim” konusunun seçimi bir gerekliliği de göstermektedir. En azından ben böyle düşünüyorum. Konu seçimlerini de isabetli buluyorum.

Ve öyle sanıyorum ki eğer, 5.Kentsel Tasarım Kongresi gerçekleştirilseydi; 8.Türkiye Şehircilik Kongresi ile bir-likte her ikisinde ortaya çıkacak sonuçlardan, önemli yaklaşımlar- önermeler elde edilebilecek ve Şehircilik ve Kentsel Tasarım bütünleşmesi çerçevesinde yeni değerlendirmeler yapılmasına da zemin oluşturulabilecekti.

Böylece belki de, günümüz Yeni Şehircilik Yaklaşımı içinde, Kentsel Tasarımın ülkeye özgü kavramsallaş-masına giden bir yol açılmış olacaktı. Asıl üzüntüm, böyle bir fırsatın kaçırılmış olmasıdır.




Anımsanacağı gibi Kentsel Tasarım ve Uygulamalar Sempozyumu, bundan 39 yıl önce de yine bu kurumun çatısı altında,“Kentsel Tasarım Formasyonu ve Eğitimi” konusunda 8.Kentsel Tasarım ve Uygulamalar Sempozyumu’nda ele alınmıştır. O günün koşullarında sunulan bildiriler ve tartışmalar sonucunda; Kentsel Tasarım’ın bir uzmanlık alanı olduğu, statüsünün netleşmesi gerektiği ve bunun için de yasal bir çerçeve çizilmesinin önemli olduğu belirtilmiştir.

Sempozyum konusunun belirlenmesine esas neden olan husus, bir Vakıf Üniversitesinin “Kentsel Tasarım Ve Peyzaj Planlama Bölümü” mezunlarına, lisans derecesinde “Kentsel Tasarımcı” diploması verilmesi olmuştur.
Ülkede Kentsel Tasarım programında eğitim veren üniversitelerin tümünde Kentsel Tasarım Eğitimi, Y.Lisans düzeyinde programlar olarak yapılmasına karşın, Vakıf üniversitesinde Lisans Programında eğitim yapılması, disiplinin ve eğitiminin geniş bir cephede ele alınıp tartışmasını gerekli kılmıştır. Sempozyum tartışma sonuçları ile de bu disiplinde eğitimin bir uzmanlık programı olduğu belirlenmiştir. Bu sonuçlar bir rapor haline getirilerek, Yükseköğretim-eğitim programlarından sorumlu olan YÖK Başkanlığına gönderilmiştir.(1) Ama bir sonuç çıkmamıştır. Sanırım bugün de aynı üniversitede, aynı program devam etmektedir.


Konuşmamın bu kısmında, yararlı olacağı düşüncesiyle kısaca üç hususa değinmek istiyorum.
-Bu hususlardan birisi Türkiye’de Kent Tasarımı Eğitiminin ilk kez Akademi’de başlatılması ile ilgilidir. DGSA-Y.Mimarlık Bölümü’nde 1975’de kurduğumuz “Şehircilik Araştırma Enstitüsü” bünyesinde, hazırlanan Mimarlık alanında Kent Tasarımı Uzmanlık Eğitimi konusundaki çalışma, uzun soluklu Danışmanlar Kurulunda tartışmaya açılmıştır. Bu çalışmalarla Kent Tasarımı ile eğitim modeli ortaya çıkmış ve 1978 yılında da Y.Mimarlık Bölümü’ne teslim edilmiştir. Aynı zamanda Y.Mimarlık Bölümü’nde de, mimarlık alanında (şehircilik)-(Rölöve Restorasyon),(İç Mimarlık) uzmanlık alanları ile ilgili yönetmelikleri hazırlanmıştır.
Akademi Senatosu’nda kabul edilen Mimarlık alanında Kent Tasarımı Uzmanlık Eğitim Programı ve ilgili yönetmelikler üzerine 1980-1981 döneminde, Kent tasarımı Uzmanlık Eğitimi DGSA-Y.Mimarlık Bölümü’nde 5 yıllık Lisans ve lisansüstü bütünleşik mimarlık eğitim programı içinde, yönelişli ve aşamalı bir uzmanlık prog-ramı olarak açılmış ve eğitime başlanmıştır.

Bu programa, Akademi dışından mimarlık lisans diplomasına sahip olanlar da başvurmuş ve az sayıda da olsa öğrenci olarak kabul edilmiştir. Program etapları;1-Yöneliş öncesi,2-Yöneliş,3-Uzmanlık programı dersleri,4-Bitirme Tezi aşamalarından oluşmuştur.

Programda sürekli dersler yanında; konferanslar-Seminerler, yoğun hafta uygulaması olarak ve olay etütleri yer almıştır. Ana dersler olarak; (Tasarım Çevreleri)-(Genel Sistem Kavramı)-(Kent İzleme Oyunu)-(Tasarım Yöntemi) gibi konular ve aynı zamanda Proje Atölyesi olarak programa; (Konut Yerleşimi)-(Çevre Koruma)-Yeni Kent Tasarımı)-(Kent Merkezinde Düzenleme) vs kentsel ölçekte proje çalışması olarak konmuştur. Uzmanlık eğitiminin son aşaması olan Bitirme Tezinin sözlü savunması ile de öğrenciye, ele aldığı konuda araştırma-geliştirme- rapor sunabilme/ aktarabilme yeteneği kazandırılmaya çalışılmıştır. 5.yıllık mimarlık eğitimi içinden katılanlar; mimarlık diploma projesinde başarılı olduklarında y.mimarlık diploması alırken, aynı zamanda Kent Tasarımı Uzmanlık eğitim programını da tamamlayanlara, kentsel Tasarım Uzmanlık belgesi alma hakkı da tanınmıştır.

2)İkinci husus Kentsel Tasarım Y.Lisans Eğitimi ile ilgilidir. 1982 yılında, DGSA’ dan MSÜ’ ne dönüşüm sonra-sında, DGSA-Kent Tasarımı Uzmanlık Eğitim Programı yeni düzende, MSÜ-Fen Bilimleri Enstitü bünyesinde Kentsel Tasarım Y.Lisans ve Doktora Programı olarak kabul edilmiştir. Bu programda (Kent Planlama)-(Kentsel Tasarım) ve (Kentsel Koruma Yenileme) Y.Lisans ve Doktora Programları için “Ortak Dersler Grubu” oluşturulmuş ve bunun yanında her disiplininin kendi alan dersleri konulmuştur. Ortak Dersler grubu oluşturulduğu gibi, üç disiplinin bir arada proje geliştirdikleri bir  “Ortak Proje Atölye Projesi”de kurulmuştur.   Proje çalışması yapılan bu ortak Atölye;”Kentsel gelişimi inceleme ve yönlendirme Atölyesi” olarak yapılandı-rılmıştır. Tezli programı seçen öğrenciler, başarılı tez savunması ile eğitimi tamamlayıp Kentsel Tasarım Uzmanlık diploması almaya hak kazanmışlardır.


3)Açıklamak istediğim üçüncü husus ise, bugün 25.si gerçekleşen Kentsel Tasarım Sempozyum platformunun oluşturulması ile ilgilidir. Şehir ve Bölge Planlama Bölümü’nde, dışa açılan pencereler olarak nitelenen, Bölüm faaliyetleri içinde önemli bir buluşma ve tartışma platformu olan bu platform, 1989 yılında Kentsel Tasarım kavramını topluma tanıtmak, yaymak, bilinç oluşturmak ve aynı zamanda, Kentsel Tasarım Eğitiminde yararlanılacak yazılı kaynak yaratmak amacıyla oluşturulmuştur.

Yine önemle belirtmeliyim ki; Bölümün YÖK nezdinde ki girişimi sonucunda 2000 yılından itibaren MSÜ/ MSGSÜ bünyesinde ve Türkiye Üniversiteleri içinde ilk olarak,  “Kentsel Tasarım Bilim Dalı” oluşturulmuştur. Bu tarihe kadar “Disiplin Grubu” faaliyeti olarak gösterilen Kentsel Tasarım eğitim ve faaliyetleri, bu tarihten itibaren Bilim Dalı kadrosu tarafından yürütülmeye başlanmıştır.
Kentsel Tasarım’ın bir disiplin ve bilim dalı olarak, ülkemizde tanınmasına-toplumun bu konuda bilinçlen-mesine ve disiplinin meşrulaşmasına yönelik çabalar çerçevesinde ülkede Kentsel Tasarım konusunda, öncülük ettiğim bu Sempozyum düzenlemeleri etrafında bir ‘Entelektüel Çevre’ oluşmuştur. Bu Çevrenin de gelişmelerde önemli payı olduğunu belirtmek istiyorum. Bu oluşumdan ve katkılardan kıvanç duyuyorum.


40 yıla yakın zamandır, Kentsel Tasarım’ın ortaya çıkışı ve kavramsal gelişmesi üzerinde yazıyor,  konuşmalar yapıyorum. Bu yazılar ve konuşmalarda Kentsel Tasarım kavramının; tarihsel miras olarak (Erken Kentsel Tasarım) dan (Güncel Kentsel Tasarım) kavramına dek gelişme öyküsü içinde: planlamanın merkezinde yer alan konumuna- planlama ve mimarlığı yeniden buluşturan işlevselliğine-kamusal çıkarları kollayan birleş-tirici düzenleme aracı olma niteliğine ilişkin konulara değiniyorum. Dolayısıyla bu süreçte bir şekilde her ortamda paylaştığım birikimlerim üzerinden bir pencere açarak, spotlar halinde ve genel çerçevede Kentsel Tasarımın günümüzde kazandığı yeni anlam ve boyutlardan söz ederek, bu gelişmelerden etkilenen Kentsel Tasarım Eğitimi üzerine görüşlerimi açıklamak istiyorum.

                  
Kentsel Tasarım, Yeni yaklaşımlar-yeni anlam ve boyutlar kazanmıştır          
                            
Önceki Sempozyum Buluşmalarında  yapılan tartışmalara bakıldığında; ilk tartışma fırsatları yara-tılan ortamlarda Kentsel Tasarım Disiplini’nin; mekânsal düzenlemelerde giderek öne çıkan rolüyle, mekânsal içerikli makro ve mikro ölçeklerde çözüm getiren bir ele alış olarak değerlendirildiği görülmüştür.Kuşkusuz bu tartışmalarda karşı görüş değilse bile, karşıt yaklaşımlı yorumlamalar da yapılmıştır.Örneğin,1998 yılında yapılan sempozyumda ŞPO adına sunulan bildiride Kentsel Tasarım değerlendirilirken;(..) kentlerin durumlarına bakıldığında, anlamlandırılamayan bir hare-ketin ve akışın şekillendirdiği, kamusallığın ve toplumsallığın anlamının çöktüğü, hız aracılığıyla kimliksizleşmiş bir mekân kurgusu içinde, gerçekliğin yerini imajların, zaman sürekliliğinin yerini eş zamanlık ve bağımsız gelişmelerin ve mekânsal sürekliliğin yerini mekânsızlığın alması, hızlanma-nın zaman-mekân ve gerçeklik üzerine baskıların sonucu) olarak kentsel Tasarımın ortaya çıktığı belirtilmiştir.Bu Kentsel Tasarımın öngördüğü şeyin de;(…) sosyal boyutun ihmal edildiği bir plan-lamanın, kentin özel sorunları dizisine indirgenerek gözden çıkartıldığı, kentsel parçaların kolajının yapıldığı teknik bir süreç ) olduğu yorumlanmıştır.(2).
                                                                           
Ama aradan geçen zaman içinde bugün; eleştiri getirilen hususları da kapsayan ve modern şehir-ciliğin kentlerimize taşıdığı olumsuzlukların giderilmesinde Kentsel Tasarım’ın, geleceği belirleyen planlama sisteminin önemli bir bileşeni olduğu ve planlamanın merkezine yer alması gerektiği noktasına gelinmiştir. Yani Kentsel Tasarım kavramsal olarak gelişmiştir, zenginleşmiştir. Hızla deği-şen dünya koşulları karşısında gelişmeye de devam etmektedir.
Günümüzde Kentsel Tasarım; mastır plan esaslarına göre gerçekleşen bir gelişme çerçevesinde, kentliler ve yönetim arasında diyalog yoluyla ele alınmaktadır. Keza Kentsel Tasarım, Şehircilik ve Mimarlık arasında bağ kuran, kentsel biçimde düzen getiren ve kentlerde yaşam kalitesini iyileştirme amaçlı bir düzenleme aracı olarak ta değerlendirilmiştir.


Planlamanın tipolojik araştırmalarından “Yeni Kentsel Estetik” yaratan olay şeklinde ortaya çıkan Kentsel Tasarım giderek, fiziksel çevrenin daha anlamlı-duyarlı-yararlı tasarlanması yönünde bir içerik kazanmıştır. Bu koşullar, Kentsel Tasarım/Mimari ve Planlamayı yeniden bir araya getirirken aynı zamanda bunların yanında, “Pazarlama İlişkileri”ne de ortam oluşturarak bir ‘Gayrimenkul Piyasası’ da doğurmuştur.
Kentsel Tasarım yeni içeriğiyle; artık paylaşılan bir dil haline gelmiş ve kentsel büyüme ve yaşam biçimi için başarılı kentsel çözümlerde anahtar rol oynamaya başlamıştır. Kentsel gelişmede Kentsel Tasarım’a günümüzde aynı zamanda, farklılaşmış mekânların ve karışımların söz konusu olduğu çoğulcu stratejiler içinde yaklaşılmaktadır. Dolayısıyla bu disiplin, Kentsel Stratejinin en önemli destek öğesi olmuştur.

Görülmektedir ki Kentsel Tasarım; yaşanan değişimler-dönüşümler ve gelişmeler karşısında, yeni içerik-yeni boyutlar ve yeni rollerle ortaya çıkmıştır. Planlama sistemi içinde ve merkezde yer edinmiştir. Yapılanmış çevrenin tüm yönlerini ele alan ve aynı zamanda kentsel mekânı anlamada ve keşfetmede ve alan potansiyeli belirlemede yararlanılan bir araç olmuştur. Keza bir ‘yer’in kimliğini güçlendirmede ve topluluk duygusunu oluşturmada, kamusal ve özel mekânların tasarım öğelerinin kontrol edilmesine de katkı sağlayan bir durum kazanmıştır.
Diğer yandan Kentsel Tasarım yaklaşımları, doğal verilerin kullanımına ve akıllı bir sosyal programın uygulanmasına ilişkin ilkeler ve tasarım hedefleri belirlenmesine de yardımcı olmuştur. Çünkü Kentsel Tasarım bugün, mekânları ve çevreyi insanlar arasında ilişki kurmaya dönük olarak ve sürdürülebilir gelişme içinde ele almaktadır. Yani bu disiplin, ekonomik-sosyal yaşamı zengin-leştiren, renklendiren mekân koşulları yaratılmasında anahtar rol oynamaktadır.


Bir başka şekilde yaklaştığımızda görüyoruz ki Kentsel Tasarım, kentte yaşayanlar için yaşama zevki veren mekânlar yaratma sanatı olarak ta görülmektedir. Çünkü Kentsel Tasarım, kültürel sınırları aşan yerel kültür öğelerini tanıyarak ve bu kültürü korumak için halkı ‘katılımcı’ olarak devreye sokan bir yaklaşım olmaktadır. Bu yaklaşım; kentsel çevrenin gelişmesine ve yaratılmasına dönük daha anlamlı, duyarlı ve yararlı tasarımlarla birleştirici ilişkiler içinde ve sürekliliği olan bir politi-kayla, yönetimin elinde mesleki/sivil kuruluşlarla birlikte, kamusal çıkarları kollayan birleştirici düzenleme aracı olduğunu açıkça ortaya koymaktadır.
Değişimler ve gelişmeler karşısında gelinen noktada Kentsel Tasarım; ülke-bölge-kent-semt-mahalle-sokak gibi, kent ana planın önemli kentsel uzantıları olarak her ölçekteki mekânlarda uygulanan, makro ve mikro ölçeklerde gelişmelerde, uygulamaların zamanını birleştiren bir bakış olarak algılanmaktadır.

Son gelişmelerde, Stratejik Kentsel Tasarım’ dan da söz edilmeye başlanmıştır. Bu çerçevede, Peyzaj şehirciliği ve Sürdürülebilir Şehircilik’ten de söz edilmektedir.

Kentsel Tasarım bugün ulaştığı kavramsal konumda, sosyal bilimler-gayrimenkul geliştirme- kentsel ekonomi-sosyal kuram ve sosyal ekonomi arasından sübjektif fizik coğrafyanın geniş çizgisinin incelenmesini, anlaşılmasını da gerektirmektedir,(halk) ve (yerler), (hareket) ve (kentsel biçim), (doğa) ve (yapılı çevre) arasında ilişkileri ortaya çıkartmaktadır.‘Yer’lerin birçok şeyiyle birlikte ilgilenmektedir. (Çevreselci Yardım), (Toplumsal Eşitlik), (Ekonomik Yaşama Gücü),(Kimlikli ve güzel yaşam alanları) yaratılması için ortaklıklar oluşmasına yardımcı olmaktadır.
‘Yer’ ve diğer hususlar için birlikte yaratılacak bir vizyon çizmektedir. Bu vizyon, yaşama dönük oluşturmalarda gerekli ustalığı ve kaynakları yaratmaya olanak sağlamaktadır.

Öncelikle de Kentsel Tasarım, kamu mekânının ve kamusal çevrenin yönetimi ve tasarımı ile ilgilen-mektedir. Böylece kamusal alan oluşturulmasına çalışılmaktadır.
Günümüzde  Mimarlık/Kent Planlama/Peyzaj Planlama ile birlikte bilgi paylaşımında Kentsel Tasarım,geleceğin insan yerleşmelerinde yaşam alanlarının biçimlendirilmesinde aynı zamanda politik bir yapı da oluşturmaktadır. Yerleşmelerin oluşum biçimi ve davranış normlarının rehberi olarak Kentsel Tasarım;(hareketin),( yapıların ve kamusal boşlukların) nasıl organize edileceğini, nasıl inşa edileceğini belirlerken, aralarındaki ilişkiyi açıklayan kurallar geliştirilmesine de yol açmaktadır.

Dolayısıyla yukarıdan beri açıklananlardan görüldüğü gibi yeni gelişmeler Kentsel Tasarım’a yeni içerik kazandırmıştır. Bu içerik sadece fiziksel düzenleme ile ilgili değildir. Diğer alanlarla da ilgilidir.( Kimliği Güçlendirme),(Topluluk Duygusunu oluşturma) amacıyla kamusal ve özel alanlarda tasarım öğeleri yaratılmasında ve denetlenmesinde kullanılmaktadır. Eylem olarak, Sosyal yararlılık sağlayan ve insanların gereksinimlerini belirleyen çözümler getirmektedir. Mekânlar ve insanlar arasında ussal, doğru ilişkiler kurulmasına dönük yöntemler geliştirmede, sürdürülebilir koşulları yaratmada ve ele alınan alan bütününde doğal verileri doğru, kullanarak uygun bir sosyal programla, tasarım hedeflerinin belirlenmesinde de yararlanıldığı görülmektedir.

Anlaşılacağı gibi kavramsal ve eylemsel olarak Kentsel Tasarım olgusu ile ilgili açıklamalar; dünyada gelişmiş ülkelerde Kentsel Tasarım’ın kazandığı anlam ve yeni nitelikleri rolleri belirleyen değer-lendirmelerdir.Bu ülkeler, değişimlere uyum sağlamak için Kentsel Tasarım’ı yeniden değerlen-dirmektedirler. Şehirciliğin yeni biçimlenmesi içinde Meslek Grupları/ Akademisyenler/ Kamu otoriteleri, ortak tanımda ve eylemde birleşerek, ‘ülkeye özgü Kentsel Tasarım’ tanımlanmasına katkıda bulunmaktadırlar. Umalım ki aynı süreçlerden geçilerek, ülkemizde de “Ulusal Kentsel Tasarım” yaklaşımı gerçekleşsin.


     Yeni Şehircilik Yaklaşımı içinden Kentsel Tasarım’ın yeniden değerlendirilmesi gereksinimi.
Yaşam alanlarında insan-mekân ilişkilerinde yeni gelişmeler çerçevesinde doğan etkiler, yalnızca Kentsel Tasarım’ın yeniden ele alınmasını değil, sıkı ilişki içinde olduğu, merkezinde yer aldığı şehircilik yaklaşımında da görülmektedir. Günümüzde küresel ölçekte bir temel ilke olarak beliren, yaşam alanlarına yaklaşımda öne çıkan “sürdürülebilir gelişme” perspektifinde; Kentsel Tasarım da olduğu gibi Şehircilik Alanında da aynı etki altında yeni kavramsal arayışlar, yönelişler ve tanımlamalar ortaya çıktığı görülmektedir. Yeni Şehircilik Hareketi bunlardandır.
İki dünya savaşı arasında Avrupa’da, Uluslar arası Modern Şehircilik Kongrelerinde (CIAM), Modern şehircilik ilkeleri ortaya konmuştur. Bir akım yaratan bu modern şehircilik ilkelerinin ve kentlerdeki uygulamalarına karşı çıkış olarak beliren Kentsel Tasarım da, 1950’li yıllarda ABD de Amerikan kentlerinde yaşanan olumsuzluklar karşısında oluşan entelektüel çevrenin yönlendirdiği bir hareket olmuştur. Kentleri yeni bir özgürlük anlayışı içinde tanımlamayla başlayan bu hareket dünyaya yayılmıştır. Kentsel Tasarım kavramı ve yaklaşımı böylece ortaya çıkmıştır.
Aradan geçen yarım asrın ötesinde bir sürede doğal olarak, Kentsel Tasarım kavramı ve eylemleri de yukarıdan beri açıkladığımız değişimlerin ve gelişmelerin etki altında kalmıştır.

Tıpkı geçmişte olduğu gibi ve yine ABD’de 1980’li yıllarda, ‘Sürdürülebilir Gelişme’ perspektifinde şehircilik ve mimari akımlarının ortaya çıkarttığı, aynı zamanda Kentsel Tasarım kavramının da yenilenmesini hedefleyen ‘Amerikan tarzı şehircilik yaklaşımı’,yeni bir akım olarak belirmiştir. Bu akım, günümüz kentsel Tasarım anlayışını etkilediği gibi şehircilik anlayışı ve yaklaşımını da etkile-miş, yeni arayışlar gerektirmiştir.

Yeni Şehircilik Yaklaşımı, Amerikan Metropollerindeki kentsel yayılmaya alternatif bir akım olarak nitelendirilmiştir. Amerikalı mimarların, şehircilerin uzun zaman yoğun olarak eleştirdikleri ame-rikan kentlerinde, yapılanmış ortamın yeniden biçimlendirilmesi ve özünü bulmasını hedefleyen yeni eğilimler, yaklaşımlar belirmiştir. Yeni Şehircilik Hareketi olarak nitelenen bu gelişmeler, esas olarak ta, kentsel yerleşmelerde merkezi alanlardaki sorunlar ile kentsel çevrede merkezler oluşu-muna ve Kentsel Tasarım’ın yeniden değerlendirilmesine duyulan gereksinimden doğmuştur denilebilir. Yeni Şehircilik yaklaşımı, bir Kentsel Tasarım Hareketi olarak ta değerlendirilmiştir.

Çevreselci yaklaşımda ki bu hareket, yaşam alanları olarak geleneksel mahalle yerleşmelerinde var olan çeşitli ilişkilerin, yeniden yaratılması isteğinden doğmuştur.1980’li yıllarda ABD de, gayrimen-kul geliştirme-planlama ve Belediyelerin arazi kullanım stratejilerini etkileyen bir hareket olmuştur. Esasında Yeni Şehircilik yaklaşımı, Kentsel Tasarım olgusu taşıyarak, çevre dostu alışkanlıkları konut ve iş yerleri arasındaki ilişkileri teşvik eden ve yapabilen bir eylem olmuş ve mahallelerde ve daha üst ölçekte yerleşmelerde uygulanmaya başlamıştır. Bu yeni hareket, ABD de gayrimenkul geliş-tirme ve kent planlama eylemlerinde, arazi kullanım stratejilerini etkilemiştir.

1994 yılında da bu gelişme sürecinde ABD’de yapılan ‘Yeni Şehircilik Kongresi’nde, ‘Yeni Şehircilik Kavramı ve Kuramı’ tanımlanmış, yeni bir doktrin olarak kabul edilmiştir. Bu yaklaşımın ilkelerini oluşturan ve 1996’da yapılan kongre kararlarını içeren “Yeni Şehircilik Kongresi Kartası”, Atina Kartası ilkelerine rakip olarak ta yorumlanmıştır.


Bu hareketin ortaya çıkarttığı kuram; amerikan kentleri üzerine yapılan şiddetli eleştirilere bir yanıt oluşturmuştur. Jane Jacobs’un sokağa ve kamu mekânlarına bakışından hareketle kavramsallaştırıl-mıştır. Karta, kentsel yayılmanın yeniden oluşturulması ve ekonominin küreselleşmesinin ayrılmaz parçası haline gelen ‘Metropolleşme sürecinin tasarımlaması’ için yapılmıştır. Doğal çevre ve pey-zajların yıkımına neden olan hususlara karşı, mekânsal sınır kavramına uyumlu bir kentleşme yara-tılması hedeflenmiştir.

Böylece kentsel gelişme kalitesini yükseltmek, özellikle konut bölgelerini ıslah etmek için normların seçilmesi ve oluşturulmasına çalışılmıştır. Bu hedef içinde belli ölçüde, geleneksel kentsel biçimlere dönüş anlamı da yer almıştır denilebilir.
Bu Yeni Şehircilik Hareketi aynı zamanda, farklı yaklaşımda düşünceler de ortaya çıkartmıştır. Örneğin,(Yeni Geleneksellik (néotraditionalisme)-(Yönlendirilmiş Şehircilik) -(Toplu taşıma işlevine dayalı gelişme)-(Akıllı gelişme)-(Şık büyüme)-(Sürdürülebilir gelişme)-(Yaşanabilir Kentler)-(Sağlıklı Kentler) gibi çeşitli düşünce ekolleri ve akımları gibi. Farklı obje ve yaklaşımlar göstermesine karşın, bütün bu düşünce akımları/ekolleri aynı ortak endişeler etrafında birleşmişlerdir. Bu ortak endişeler;(kentsel çevreyi iyileştirmek)-(doğal kaynakları daha ekonomik kullanmak)-(sosyal olarak daha çok bütünleşmek)-(kentsel hizmetlere ulaşmada daha hakçalıklı davranmak) gibi hedefleri paylaşmışlardır.


                            Gelişmelerin izinde Kentsel Tasarım ve Yeni Gelenekselcilik
Kentsel Tasarım ve Yeni Şehircilikte yeni yönelişler, çağdaş yaklaşımda bir başka arayışı da getir-miştir. Bu yeni arayış Yeni Gelenekselcilik (Neotraditionalism olarak ifade edilmiştir.
Yeni şehircilik ya da Geleneksel Komşuluk Ünitesi hedefinde Yeni Gelenekselciliğin gelişmesini geçici bir moda olarak görenler, eleştirenler de olmuştur. Ancak ‘Yeni Şehircilik’ yaklaşımı bağla-mında ‘Yeni Gelenekselciliği’ savunanlar, halkın-kentlinin isteklerine yönelik olarak kentsel ulaşım-da; yaya ve bisiklet kullanımı ve toplu taşımadan yararlanmayı önemsemişlerdir. Bu çerçevede çözümler aramışlardır. Bu fikri savunanlar, kentlerin kötü tasarlandığını ve kentlilerin isteklerine yanıt verecek şekilde yeniden tasarlanmasını ileri sürmüşlerdir. Bu hareket, geleneksel mahalle tasarımını esas alarak, öncelikli ulaşımı geliştirmeyi öne çıkartmıştır.

Kentsel Tasarım olgusunun kavramsal olarak ilk ortaya konmasında olduğu gibi, Yeni Şehircilik Hareketinde de mimarlar öncü ve önemli rol oynamışlardır.
Bu Hareket, ABD de Florida’da 1981 yılında gerçekleştirilen ve en iyi Kentsel Tasarım Uygulama Modeli seçilen, Seaside projesinden doğmuştur. Bu uygulama modeli 2004 yılında ABD de, 648 geleneksel mahalle yerleşmesine örnek olmuştur. Banliyölerde-kent Yörelerinde ve eski kentsel bölgelerde uygulanan bir ‘şehircilik kuralları bütünü’ oluşturmuştur. Uygulamanın yapıldığı alanlar, önceleri kentin bir parçası olarak ele alınmış ve hizmet götürülmüştür. Yeni düzenlemede yeni bir rezidansiyel parselasyon tipi uygulaması yapmışlardır. Bu uygulamalarda yeni parselasyonun estetik boyutu ve yarattığı yaşam kalitesi ile de, düzenleme yapılan alanlar, doğal çevreyi dikkate alan güçlendirilmiş yerler haline getirilmiştir.

Görülmektedir ki Yeni Şehircilik ruhu, yaklaşımı olarak güncel sorulara yanıt vermek için yeni kent-selin aranmasında kamu mekânına, sokağa, aynı zamanda ekosistem ve estetik eleman olarak doğaya bağlı ilişkiler oluşturmuştur. Bu çerçevede bu projelerle,(yer) lere bir anlam kazandırılmış-tır. Bu özellik bugün, halk için kamu mekânının psikolojik ve sosyal değerini tanımada ve kentsel dokuyu daha ussal kullanmada yararlanılmakta ve sanatsal yaklaşımda, kimlikli ve çekici kamu alanları yaratılmakta ve yeni gelişmeleri doğal ve tarihi çevre ile bütünleştirilmesi sağlanmaktadır.

Bu Yeni gelenekselci yaklaşımda, planlarla yerleşmeleri kimlikleştiren, çevreyi kirletmeyen-bozma-yan-hassas bölgelerde yapı yüksekliklerini dengeleyen bir çevre elde edilmesi hedeflenmektedir. Özellikle yapıların hacimleri ve konut bölgelerinde kamu mekânlarının organizasyonu ele alınarak, mimari uyum gerçekleştirilmektedir. Bu örneklerde; güncel sorulara yanıt vermek için yeni kent-selin aranmasında kamu mekânına, sokağa, aynı zamanda ekosistem ve estetik eleman olarak doğaya bağlı ilişkiler oluşturulan,(yer) lere bir anlam kazandırılmasında, halk için kamu mekânının psikolojik ve sosyal değerinin tanınmasında, kentsel dokunun yoğunlaştırılmasında bir vasıta olarak kullanıldığı anlaşılmaktadır.

Yani sonuç olarak Yeni Şehircilik Hareketi ve yeni gelenekselci yaklaşım, kentsel mekânda kalite elde edilmesi düşüncesini beslemekte ve bugünün kentini elde etme tarzı içinde yeni ilerlemelere yol açmaktadır.

Yeni Gelenekselci yaklaşımda (Kentsel Tasarımı da) bir yöneliş gibi alan bazı kesimler, bu yaklaşımı çağdaş bir tartışma içinde ele alarak, yeni şeyler sunan bir akım olarak ifade etmişler ve Modern Şehircilik kuramına alternatif gibi de tanımlamışlardır. Tipik Amerikan banliyölerinin sorunlarına dönük bir çözüm olarak, yeni mahalleler ve kırsal kesimde yeni kentler kurulması ve kentsel sitlerin yeniden nitelik kazanması hedeflenen bu çerçevede, Köy ya da kasabaların geleneksel yerleşme-sine özgü kentsel karakteristiklerin, banliyölerde farklı bir parselasyon tipi uygulanarak yaratılması önerilmiştir.


Yeni Gelenekselci bir Şehircilik Yaklaşımı böylece ortaya çıkmıştır. En önemli özelliği de; parselas-yona bir (yer) anlamını kazandırması olmuştur. Kamu mekânlarını-Konut yerleşmelerinde ev geleneğini ve geçmişini koruyarak, Kentsel dokuya birkaç ‘kentsellik tohumu ekmek’ olarak belirtil-miştir. Kısacası bu yaklaşım, banliyölerde ve kent çeperlerinde yeni uygulama programları olarak, ‘kentsel yenileme’ düşüncesini de beslemiştir.

Dolayısıyla Amerikan tarzı Yeni Şehircilik uygulaması; şehircilik ve mimarlık alanında kentsel yayılmaya eşlik eden zayıf yoğunluklu bir alternatif olarak, Konut projelerinin daha davetkâr, kırsal yerleşmeleri daha nitelikli kılma arayışına örnek olmuştur. Bir bakıma şehirciliğin, mimarları yönlendirmesinde de bir ‘rehber’ olmuştur. Bu hareket içinde mimarlar, ekip halinde halk dinamik-leri, kullanıcılar ve yerel sorumlularla birlikte çalışarak deney kazanmışlardır.
Amerikan tarzı Yeni Şehircilik, modern mimariye rakip gibi görünüyor olsa da, mimaride yeni perspektiflere yol açan ve sürdürülebilir kentsel gelişme için politik uzak görüşlülük araştırılma-sında bir kuram olarak belirmiştir.
Bu yeni gelişmeler çerçevesinde Kentsel Tasarım, yalnızca kent ölçeğinde değil, diğer ölçeklerde de uygulanabilen bir boyut kazanmıştır. ABD de ülkesel ölçekten-bölgesel ölçeğe, metropoliten ölçekten-kent bütününe ve kentsel alt birimlere kadar inen ölçeklerde düzenlemelerde esas yönlendirici olmuştur. Bu bağlamda örneğin ormanların yok olması, iklim değişmeleri karşısında, ülkede değişik coğrafyaların varlığı ve her bölgenin kendi iklim-topografya-bitki örtüsüyle kendine özgü fizik karaktere/karakteristiklere göre, kabul edilebilir kullanım biçimlerinin geliştirilmesi ile Ulusal Ölçekte Kentsel Tasarımı öne çıkartmıştır. Böylece, ülkenin farklı karakterdeki bölgeleri birer büyük Tasarım Bölgesine ayrılarak nehir-nehir yatağı-vadi ve dağ ile “Bütünleşmiş Tasarım” olarak ele alınması gereği doğmuştur. Bu çerçevede Bölgesel Etütler önem kazanmıştır.
                                   

                                     Ulusal Kentsel Tasarım hedefine ulaşmalıdır  
Bu açıklamaların ardından ülkemizde duruma bakıldığında görülen odur ki; meşrulaştırılan ve mevzuat oluşumu devam eden Kentsel Tasarım yasal bir düzenleme aracı olarak artık, devletin kamusal ağırlıklı gücünü arkasına alan bir eylem haline gelmiştir. Çevre ve Şehircilik Bakanlığı bünyesinde; kentlerin gelişmesiyle ilgili politikalar oluşturmaya ve hedeflere ulaşmak için yeni sistemler ve mekanizmalar bulunmasına çalışıldığı izlenmektedir.

Önceki dönemlerden farklı olarak 2010 yılında hazırlanan bir belge ile de, Türk Şehirciliğinde kente bakış değiştirmeye başlamıştır. Yasal dokümanlarla Kentsel Tasarım’ın ülkede, 2011 yılında kurulan Çevre ve Şehircilik Bakanlığının kurumsal şemasında, Mekânsal Planlama Genel Müdürlüğü bünyesinde Kentsel Tasarım Dairesi ve ona bağlı; 1-Kentsel Tasarım Şube Müdürlüğü,2-Marka Şehirler Şube Müdürlüğü, 3-Proje Yönetimi Şube Müdürlüğü olarak yer almıştır.

Son dönemde hazırlanan, kabul edilen ve yürürlüğe giren çeşitli Yasal dokümanlarda- belgelerde de, Kentsel Tasarım önemli bir düzenleme aracı olarak kabul edilerek Kentsel Tasarım Projeleri yapılması zorunlu hale getirilmiştir.

Ama ne yazık ki bugün ülkemizde, Kentsel Tasarım uygulamalarının çoğunun, kenti tedirgin eden, daha çok güce dayalı ve bu gücün mantığı ve düzenini dayatan, çevresiyle bütünleşemeyen, genel-de kentin pazarlamasına dönük piyasa güdümlü projeler olduğu ve bu projelerde, kamusal ilginin gerektiği ölçüde ortaya konamadığı görülmektedir. Oysa Kamusal alanlara yaklaşım Kentsel Tasa-rımın önemli bir yönünü oluşturmaktadır. Dolayısıyla mevzuatta ve uygulamada eksikliği görülen hususlarda iyileşmeler yapılması gerekmektedir.
Bu bağlamda örneğin, Süreç belirleyen büyük ölçekli Kentsel Tasarım projeleri mevzuatımızda yer almalıdır.‘Yarar Projeleri’ olarak, bir bölgeyi kurtarmak, iyileştirmek, zenginleştirmek ve canlan-dırmak için üst ölçekte süreç belirleyen Kentsel Tasarım Projeleri, yerel yönetimlerin uygulama politikalarına ait önemli bir düzenleme aracı olarak değerlendirilmelidir.

Toplumsal getirimli Kentsel Tasarım Projeleri, ne merkezi ne de yerel yönetimler tarafından ortak hedeflerin gerçekleşmesinde kullanılmamaktadır. Oysa, merkezi ve yerel yönetimlerin ortak hedeflerde kullanabilecekleri bu projeler, kentsel düzenlemelerde özel girişim projeleri yanında, (toplumsal getirimli önemli alt yapı projeleri), (saygınlık (prestij)ve kuram getiren projeler), (teknolojik deney ortaya koyan projeler), (kültür ve sanat şoku yaratan projeler), ortak hedefe ulaşma aracı oluşturmaktadır.

Örneğin, Üniversitemizde hazırlanmakta olan Kentsel Tasarım Rehberleri model çalışması, kamusal çıkar kollayan bir süreç yaratmalı, Planlama ve mimarlığı birleştiren ve mimari ürüne özgünlük kazandırmalı ve yeni kentsel çevre ve değerler ortaya çıkmasına yardımcı olmalıdır.

Diğer yandan kişisel olarak önem verdiğim bir husus olarak, Bakanlık bünyesindeki teşkilatlanmada Planlama ve mimarlık ilişkisine dönük  ‘Mimarlık Projeleri Dairesi” olarak bir birim oluşturulmasının gerekliliğinden de söz etmeliyim.Unutulmamalıdır ki Kentsel Tasarım, Mimari ile Planlama arasındaki pozitif ilişkinin geliştirilmesi ve mimari ürünün yönlendirilmesi, kentsel kılınmasına yardım eden bir düzenleme aracıdır ve mimari ürüne özgünlük kazandırmaya, yeni kentsel değerler ortaya çıkmasına ve kente bütünlük sağlamasına ortam yaratmaktadır.
Dolayısıyla, sürdürülebilir gelişme odaklı bir değerlendirme ile baktığımızda ülkemizde, Kentsel Tasarım uygulamalarında, planlama ve mimarlık ilişkisi gözden geçirilmeli ve bu ilişki içinde mimaride yeni perspektiflere yol açılmalı ve mimari öncelikler belirlenmelidir. Bu doğru bir yakla-şım olacaktır.

Kentsel Tasarımın ülke bütününde bütün ölçeklerde ve kentler-bölgeler-semtler-mahalleler ve sokak ölçeklerine kadar inen yaklaşımda süreç belirleyen ve ürünle yaptırımlar getirecek yasal düzenlemeler yapılmalıdır. Keza ülkede uygulanan ‘Kentsel Dönüşüm’-‘Kentsel Yenilme’ ye katkı ve yardım kapasitesi bakımlarından, sürdürülebilir gelişme perspektifinde yeniden ele alınıp sorgulan-ması, değerlendirilmesi ve sürdürülebilir gelişmenin isteklerine yanıt verecek şekilde yeniden ele alınması sağlanmalıdır. 

Yeni Gelenekselci yaklaşımın düşündürdüğü bir husus olarak belirtmek isterim ki; Türkiye, gelenek-sel kent yerleşmelerinden gelen ciddi bir Kentsel Tasarım mirasına sahiptir. Dolayısıyla geleneksel doku özelliği taşıyan yerleşmelerimizin çevre ilişkileri incelenerek deşifre edilmeli, bulgular ve saptamalar tasarımcılar için günümüze taşınmalıdır.

Bu bağlamda, ABD de ortaya çıkan ve dünyaya yayılan Yeni Şehircilik kavramı ve Yeni Gelenekselci yaklaşım, ülkemiz koşulları ve verileri çerçevesinde değerlendirilmeli, elde edilecek sonuçlar kent-sel dönüşüm projelerinde denenmelidir. Keza, kent planlarında belirlenecek bölgelerde, ekolojijk yaklaşımlı ve ulusal planın çevreselci politikaları ile Kentsel Tasarım için ‘Deneme Bölgeleri’ oluş-turulmalıdır.
Ancak her şeyden önce belirtelim ki bugün her şeyden önce, şehircilik yaklaşımımızı oluşturan imarcı sistemden şehircilik sistemine geçilmeli ve bu sistemde arazi varlığımızı ve arazinin ussal kullanımını yönlendirecek, temel ilkeler ve kurallar getirilmeli ve yeni sorumluluklar, yeni politi-kalar oluşturulmalıdır.



Özetle, Şehircilik yaklaşımımızda olduğu kadar Kentsel Tasarım yaklaşımımızın da; dünyadaki gelişmeler koşutunda ve güncel gelişmeler karşısında ciddi bir   ‘Durum Uygunluğu ve Performans’  değerlendirmesi yapılmalıdır.
Dünyada genelinde ve özellikle Avrupa Topluluğu Ülkelerinde, Kentsel Tasarım disiplinine ilişkin içerik, kavram, karakteristikler, felsefi tartışmalar yapılarak nasıl kendilerine özgü Kentsel Tasarım olgusu ve kavramı yaratılmışsa, bizim de ülkemize özgü ‘Ulusal Kentsel Tasarım kavramı ve Esasları’ oluşturulmalıdır. Bu konularda, Kentsel Tasarım ve Uygulamalar Sempozyumu ve benzeri platformlara önemli görevler düştüğünü belirtmeliyim.

Görüyoruz ki bu açıklamalar; dünyadaki gelişmeler çerçevesinde ülkemizde de kendi koşullarımız-da, Kentsel Tasarım’ın kavramsal ve eylemsel yönüyle yeniden değerlendirilmesi ve bu çerçevede Şehircilik ve Kentsel Tasarım disiplinlerinde eğitimin de gözden geçirilmesini gerektirmektedir.

Ancak bir uzmanlık alanı olan Kentsel Tasarım disiplininde Eğitim konusuna; günümüz mevcut üniversite sisteminde yüksek lisans programı olarak ele almanın yeterli olmayacağı, yükseköğretim sistemimizde yapılması gereken bir reform içinde bakılmasının daha doğru bir yaklaşım olacağı belirtilmelidir.
Dolayısıyla konuşmamın bu kısmında öncelikle de, eğitim ve yükseköğretim konusunda dünyadaki gelişmelere bakılması doğru olacaktır. Bir kaç yıl önce, YÖK’ün reform niyetiyle hazırladığı bir taslak, ilgili çevrelerde bir hayli eleştirilmiştir. Yüksek Öğretim Alanında yenilikler getirmesi beklenen yasa taslağının, ne yazık ki, üniversitelerin siyasallaşmasına ve ticarileşmesine yol açaca-ğından endişe duyulmuştur. Reform niyetli bu yasa taslağının, yukarıda belirtilen çerçevede bir akademik dönüşüm sağlayamayacağı ortaya konmuş ve tasarı yürürlük kazanmamıştır. Bugün hala yükseköğretim alanında, ciddi bir reforma gereksinim bulunmaktadır.


                                                
                                        Dünyada Yükseköğretim Peyzajı değişirken
Gelişmeler dünyamızı hiper bağlantılı hale getirirken, bu gelişmelerin izinde fikirler de çok hızlı akmakta, toplumlar değişmektedir. Dünyamızda bir hız çağı yaşanmaktadır. Bu durum genelde eğitim konusunu çok önemli bir hale getirmektedir. Eğitim ve özellikle yükseköğretim ile ilgili geliş-meler konusunda UNESCO’ nun hazırladığı;‘Repenser l’Education, başlıklı rapor bize bu hususta yol göstermektedir.(3) UNESCO, dünyada büyük bir hızla devam eden değişim-dönüşümler karşısında, eğitime bir bütün olarak yaklaşmaktadır.21.y.y.da hangi eğitime gereksinim olduğunu araştırarak bir rapor hazırlamıştır.Dünya değişirken eğitimin de onu izleme zorunluluğu olduğu ve toplumların bu derin değişimler karşısında yeni eğitim biçimleri araştırdıklarına işaret edilmiştir.
Gençleşen dünyamızda İnsan hakları, özsaygı dilekleri ve istekleri artmakta, yeni güçler doğmak-tadır. Sürdürülebilir gelişme yeni olanaklar ortaya koymaktadır. Bu durum, eğitimde klasik yakla-şımın ötesine gitme ve öğretim/öğrenim sisteminde eylemleri merkezileştirme anlamı da taşı-maktadır. Böyle bir eğitim, sürdürülebilir gelişmenin çevreselci ve ekonomik, sosyal boyutlarının bütün olarak ele alınmayı gerektirmektedir. İşte UNESCO hazırladığı raporla yeni bir vizyon ortaya koyarak eğitimi; “Ortak ve Asal Mülk” olarak değerlendirmiştir. Bu eğitimin de günümüzde, sürdürülebilir gelişme hedefleriyle bütünleşmesi önem kazanmıştır. Dünyada “Eğitim Peyzajı” ve yöntemleri kökten değişirken, daha ulaşılabilir çeşitli enformasyon ve bilgi kaynakları yelpazesi oluşmuştur. Bu da eğitimin biçimsel çerçevesini değiştirmiştir.

                         Dünyada Yükseköğretim Programları yetersizleşmektedir
Raporda, dünyada ‘Eğitim Peyzajı’ değişiminin doğal olarak üniversitelere de dokunduğuna  işaret edilmiştir. Yapılan araştırmalar bugün, dünyada Yükseköğretim Programlarının kitlesel isteklere ve beliren gereksinimlere yanıt veremediğini ortaya koymuştur. Tıpkı ülkemizde de olduğu gibi.
Bilinen Yükseköğretim Kurumu imajında; yaşam boyu belli bir yaşta bir kez gelinip,4 yıl lineer bir ilerleme izlenen üniversite kavramının da hızla değiştiği açıklanmıştır. Günümüzde yenilik olarak (uzaktan eğitim)-(online eğitim)in kazanılmış bilgileri, deneyimleri değiştirmiştir ve artık üniversite eleştirel düşüncenin yön verildiği bir durum kazanmıştır.
21 yüzyılda teknoloji inanılmaz şekilde gelişirken,  bireysel yaratıcılığın önündeki sınırlar da aşılmaya çalışılmış ve dünya üzerinde kurulan geniş iletişim ağları ile bilgi paylaşımı insanoğlunu her yönden etkilemiştir.
UNESCO bu raporda, Yükseköğretim ve araştırmalar için mesleki formasyonlar dışlanmadan, toplum ve yükseköğretim kurumları arasında “Yeni bir Sözleşme”nin tanımlanması gerektiğinden söz etmiştir. Bu durum, üniversite modelinin geleceğini de ilgilendirmektedir.

Yine bu rapora göre; kurumların ve yapının farklılaşması ve Kamu-Özel Sektör Ortaklığı çoğalması nedeniyle “Yükseköğretim Peyzajı”nı değişime zorlanmaktadır. Bu değişimler finansman ve beşeri kaynaklar üzerine etki yaparak, Yükseköğretimde yeni yönetişim biçimleri ortaya çıkartmıştır.
Raporun araştırma sonuçlarından anlaşılmaktadır ki, geleneksel üniversite modeli artık tartışılır hale gelmiştir. Akademik özgürlük ve özerklik ilkeleri konusunda endişeler doğmaya başlamıştır.
Gelişmeler karşısında gelişmiş ülkeler, yükseköğretim alanında biri biriyle yarışmaya ve ekonomik krizlere rağmen bu alanda önderlik elde etme savaşı vermeye başlamışlardır.
Örneğin Amerika’da köklü eğitim kurumları, yatırımlar-giderler ve bursları karşılamak için bir işletme gibi çalışmaktadır. Avrupa Birliğinde de, Yükseköğretim Kurumlarının biri birleriyle çok yönlü iş birliği yapmaları teşvik edilmekte ve ortak proje üretilmektedir. Akademik personel değiş-tirme kararları uygulamaya konulmaktadır. Ayrıca AB ülkeleri kendi bünyelerinde de, Yükseköğre-tim Kurumlarının dünya ile yarışabilirliğini sağlayacak çalışmalar yapmaktadır.
                   

Fransa’da yükseköğretim alanında ulusal çerçevede gelişmeler örnek alınabilir  
Bu konuda Fransa’da ulusal çerçevede yapılan çalışmalar örnek gösterilebilir.(4)1980’li yıllarda dikkat çeken çalışmalarla, Yükseköğretim - Araştırma Kurumları olarak üniversiteler, ülke için değerli bir hazine olarak nitelendirilmiş ve yükseköğretim kurumlarına birer “ gelişme potansiyeli” olarak bakılmıştır. Bu hedefte yapılan ve doğrudan üniversiteleri ilgilendiren bir yasa ile de, Yükseköğre-tim ve Araştırma dünyası, bilimsel ve eğitimle ilgili projelerle buluşturulmaya başlanmıştır. En önemli husus, ülkede yarın için Yükseköğretim ve Araştırma Yerleşkeleri oluşturulmaya ve bunlara dünyaca ünlü üniversitelerle (Cambridge-Heildelberg gibi)  yarışabilecek kapasite ve nitelik kazandırılmaya çalışmıştır. Üniversitelerin bu anlamda yenilenmesi, faaliyetlerinin güçlendirilmesi ve dış ülkelere açınımını desteklemek amacıyla da ciddi bir eylem başlatılmıştır.
Yeni yükseköğretim ve Araştırma Yerleşkeleri için büyük yatırım olanaklarıyla, öğrencilere-eğitici-lere ve araştırmacılara- bilim adamlarına en iyi yaşam-çalışma ve araştırma koşulu sağlanmasını planlamıştır. Bunun için oluşturulan Uluslararası bir jüri, ülke genelinde 12 adet Yükseköğretim ve Araştırma kuruluşları için “yer”(Site) seçimi yapmıştır. Seçilen bu yerlerde üniversite- yüksek okul-araştırma kurumları ve özel araştırma merkezleri ile gerçek anlamda, bilim adamlarının-öğren-cilerin-süreklilik içinde yaşamın tüm hizmetlerine kolayca ulaşabilecekleri Yerleşkeler planlamıştır. Bu Yerleşkelerde spor donatıları, konser salonları, tıp merkezleri, yurtlar ve öğrenme merkezleri ile yeni türde elektronik doküman elde etme, çalışma mekânı ve paylaşılmış bilimsel donatıların yer alması düşünülmüştür.

Yani ülke genelinde bu eğitim-araştırma bölgelerinin, bütün öğrencilere ve bilim adamlarına ve diğer hizmet elemanlarına yukarıda belirtilen koşulları ve olanakları sunmasını planlamışlardır. Burada dikkat çeken bir husus ta şudur ki, bu iddiada başarılı olmak için özellikle yeni yerleşkelerin çevrelerinde ve mimarisinde belli bir kalite yaratılmasını hedeflemişlerdir.
Bütün bu gelişmelerin yaşandığı 1980-2014 yılları arasında Fransa’da; ilkin  “Yükseköğretim Bakanlığı” kurulmuştur.2007-2014 arasında ( bu Bakanlığa Araştırma portföyü eklenerek) “Yükseköğretim ve Araştırma Bakanlığı” ve 2014 yılında da  “Yükseköğretim ve Araştırma Milli Eğitim Bakanlığı” olarak yapılandırılmıştır. Yıllarca bu Proje hedefinde icraatlar, birbirini tamam-layan ve devam eden politikalar üzerinden yapılmıştır.
Son yapılan bir yasa ile de yükseköğrenim kurumlarının özerkleşmesi hedeflenmiş ve 2011 yılında Ülkede mevcut 83 üniversiteden 75 nin (%90) özerk hale getirilmesi planlanmıştır.
Görülmektedir ki 2007 yılından beri Fransa’ da, üniversite dünyası büyük bir değişim geçirmiş, üniversitelere özerklik kazandırılmaya çalışılmıştır. Böylece üniversitelerin, gereksinimlerini-ödeme hizmetlerini-insan kaynakları kullanımının yönetimi ve finans servisleriyle yepyeni bir model ortaya çıkartılmıştır. Yani Dünyadaki gelişmelerle, küresel iş birliğine doğru giden üniversite modeli ortaya çıkarken, eğitimde de küresel bakış önem kazanmıştır.
Yükseköğretim konusunda dünyadaki gelişmeler karşısında Ülkemiz Yükseköğretim sistemi üzerine birkaç gözlem ve düşüncemi söylemeden geçemeyeceğim. Bu gelişmeler, ülkemizde de üniversi-telerimizin dünya ile yarışabilecek yapıya kavuşturulmasını kaçınılmaz kılmaktadır. Çünkü Yüksek-öğretimdeki değişim, ülkelerin gerçekleştirmeye çalıştığı en önemli projeler arasında ve ön sırada yer almaktadır. Ülkemizde bugün Yükseköğretim kurumuna ilişkin yaşanan sorunlar, yaptırımlar ve peşi sıra kurulan yeni üniversitelerin oluşturduğu ortamda, yukarıdaki açıklamalarımdan anlaşıla-cağı gibi, dünya üniversiteleri düzeyine gelebilmesi için ,“Yükseköğretim Peyzaj”ımızın ciddi olarak ele alınmasına, değerlendirilmesine ve yeniden yapılandırılması gerekli olmaktadır.  
                       
                 
            
Dünyada Yükseköğretimde Değişim Getiren Koşullar üzerinden
                    
Şehircilik ve Kentsel Tasarım Eğitimine yeniden bakmak
Dünyada her şeyin çok hızlı değişmesi karşısında insan yaşam koşullarının, kentlerin ve kavramların bunun dışında kalamayacağı bir gerçektir. Bu düşünceden hareketle, değişimler-dönüşümler- yeni gelişmeler ve teknik ilerlemelerin gerektirdiği yeni ilkeler tartışılmakta ve üretilmektedir. Dolayı-sıyla bu gelişmeler karşısında, Şehircilik ve Kentsel Tasarım eğitiminin nasıl etkilendiğine bakmak gerekmektedir. Bu disiplin alanlarında giderek, birçok tanım-kavram-kuram ve çeşitli bilgi alanla-rından ve mesleki formasyonlardan da yararlanılmaktadır. Dolayısıyla bu disiplinleri, formasyon ve eğitim olarak değişim kalıpları içinde nereye oturduklarını görmek, sorgulamak gerekmektedir.
Şurası bir gerçektir ki bugün Türkiye’de, 2012 yılı itibariyle, yönetim büyük çabalar harcamakta, köklü değişikliklerle yaptığı yenileme gayretleri ve muazzam alt yapı yatırımlarıyla ülke genelinde ve özellikle kentlerimizde gelişmeler olmaktadır. Ancak bu büyüme denetimsiz ve plansız bir büyüme olarak gerçekleşmektedir. Yetkililerce ülkenin geleceğini belirleyeceği iddia edilen kentsel dönüşüm hamlesinin,20 yıllık perspektifte Türkiye’nin bir şantiyeye dönüşeceği ileri sürülmüştür. Kentsel dönüşüm projeleri ise, elde edilmesinde ve uygulanmasında usul ve nitelik açısından sorunlar içermektedir. Bu “büyüme”nin, gerçek bir “dönüşüm” sağlayıp, sağlamadığı da tartışılır durum göstermektedir. Diğer yandan Çevre ve Şehircilik Bakanlığı da yasalarla sahip olduğu yetkilerle, ülkede şehircilik uygulamalarını merkezden yönetmektedir.
Yapılan yasal düzenlemeler yanında çok doğaldır ki, üniversitelerin de değişim-dönüşüm koşul-larına adapte olması gerekmektedir. Aslında içine girilen süreçte gelişmeler, nasıl bir şehircilik çerçeve yasası yapılmasını gerektiriyorsa, aynı şekilde “şehircilik eğitimi ve araştırmalarının” da sistem olarak yeniden yapılandırılmasını gerektirmektedir.
Bu yüzyılın başlarında şehirciliğin, niteliksel-kavramsal-eylemsel değişimini gerektiren gelişmeler; teknolojik gelişmelerle gelen araştırma-uygulamada yararlanılabilecek yenilikler, bilgi akış orta-mının değişmesi, sanal ortamda işlemler, benzeşim modelleri yaratılması, üç boyutlu görselleştir-meler, geleneksel düzenleme şekilleri ve tekniklerinin değişmesi olarak belirtilebilir. Bu gelişmeler şehircilik formasyonunu,yani meslek profilini ve dolayısıyla şehircilik eğitimini de etkilemektedir. Bu durum aynı zamanda, şehircilik olgusunun ve kavramının değişimi anlamına da gelmektedir. Şu bir gerçek ki, yeni koşullar bugün şehirciliğin önemini daha da artırmıştır ve gelişmeler bilgi ve tanımlar getiren, eleştirel ve eylemsel nitelikler taşıyan, deneysel olması gereken yeni bir şehircilik eğitimi gerekli kılmıştır.
Dolayısıyla ülkede bir şehircilik reformu yapılması, şehircilik hukukunun temellerinin atılması, kentlerin yeniden şekillenmesinde, kentsel yaşam ve kentsel etkinlikler düzenlemesinde yeni esas-lar getirilmesi için, nasıl yeni bir şehircilik çerçeve yasa yapılmasını savunuyorsak, aynı şekilde bu çerçevede şehircilik eğitim sistemimizin de yeniden yapılandırılmasını savunuyorum. Ama hala mevcut İmar Kanununda bazı değişikliklerle ülke şehirciliğinin yönetildiğine de tanık olunmaktadır.
Dolayısıyla bugün, mevcut şekliyle Şehir ve Bölge Planlama Bölümü eğitim programlarında, yalnızca kent planlama bilim dalında eğitim verilmektedir. Oysa şehircilik alanında eğitim; diğer analizleri de dikkate alarak kent planlama-kentsel sosyoloji-kentsel coğrafya-kentsel yönetim v.g. diğer bilim dallarında da verilen yeni bir akademik birim olarak düzenlenmelidir. Şehircilik Bölüm formatından Şehircilik Fakülteleri formatına geçilmelidir.(5)
 Şehircilik genelinde yapılacak üst düzeyde çalışmalar Y.Lisans, Doktora çalışmaları ve Araştırmala-rın eğitimi de “Bağımsız bir Eğitim Birimi” olarak “Yüksek Şehircilik Enstitüsü” nde yapılmalıdır. Bu Enstitüler de ülke genelinde ancak, gelişmiş üniversite alt yapısına sahip metropollerde veya bölgelerde, tıpkı geçmişte sadece üst düzey eğitim ve araştırmalar için kurulan ama bugün ne yazık ki lisans programlarında eğitim veren Üniversite statüsüne dönüşen Yüksek Teknoloji Enstitüleri gibi az sayıda ele alınmalıdır. Önerdiğimiz Yüksek Şehircilik Enstitüsü, çeşitli disiplinlerden alınmış diplomalar sonrası çok disiplinli uzmanlaşma eğitimi şeklinde, “Eğitim ve Araştırma Programlı bir ihtisas üniversitesi” gibi düşünülmelidir. Benzer sistem örneğin Fransa’da uygulanmaktadır.
                               
Uzmanlık Programı olarak Kentsel Tasarım Eğitimi üzerine görüşler.
Kuşkusuz Şehircilik eğitimi gibi, bir uzmanlık alanı olarak Kentsel Tasarım eğitiminin de gelişmelere uyumu sağlanmalıdır. Bu durum yabancı ülkelerde yapılan eğitim programlarına bakıldığında da görülmektedir. Gelişmiş ülkelerde, bu programa sahip üniversiteler, yaşam alanlarının yeni aktör-leri olarak değerlendirilmektedir. Kentsel Tasarım y.lisans programları, profesyonel tasarımın yeni neslini üretmekte, geliştirmekte ve disiplinin sorunlarının ötesine gidecek şekilde donatılmaktadır.
Yıllık uygulanabilir düzenleme elemanlarının ve araştırmaların gelişmesi üzerine yoğun çalışılmak-tadır. Enteraktif biçimde, büyük ölçekte kentleşme kavramsallaşması pratiği üzerine, kuramsal ve uygulamalı şehircilik üzerine araştırmalar yapılmakta ve proje önerileri hazırlanmaktadır.
Bu Y.Lisans Eğitim programında, Tasarım-Araştırma Laboratuarı ya da Atölyesi kurulmaktadır. Programlarda, küresel dünya ve kentsel bölgelerin önsel yeni koşullar oluşturularak, yeni modeller üretilmeye çalışılmaktadır. Dünya ölçeğinde kentsel değişimler yakından izlenmekte, incelen-mektedir.
Kentsel Tasarım Eğitim Programı, geleceğe dönük kent senaryosu kavramı için, öğrencilerin aktif olarak katıldığı, Araştırma Kültürü oluşturulmakta ve bunun yöntembilimi üzerinde durulmaktadır. Keza süreç kavramı ele alınmaktadır. Program oluşturulmasında, Disiplinler arası görüşmeler için bir takvim düzenlenmektedir. Kamu hizmetleri, iletişim ajansları, akademik araştırma grupları planlama ve mimarlık bürolarıyla birlikte çalışılmaktadır.
Önemli dersler arasında Kentsel Tasarım ve Kentsel Psikoloji arasında bağ kurulması okutul-maktadır. Yıllık eğitim programlarında ayni zamanda, ülkenin bir bölgesinde Kentsel Tasarım araştırmaları ve tasarım yapılmaktadır.
Burada, emeklilik dönemimin son zamanlarında,  Bölümde kurduğumuz Kentsel Tasarım Proje Atölyesinde sanal ortamda, yabancı üniversiteler ile ‘ortak proje’ geliştirilmesi çabaları içinde birlikte çalışma yapılması düşünülen Singapur Ulusal Üniversitesi (NUS)de yer almıştı. Ama bu düşünce gerçekleşmemişti. Burada, ülkeye özgü başarılı Kentsel Tasarım örneklerinin görüldüğü Singapur kent devletinde; National University of Singapor (NUS) da Mimarlık Bölümü Tasarım ve Çevre Okulunda Master of Arts programında verilen Kentsel Tasarım Eğitimi programına göz atmak yararlı olacağını düünüyorum.
Singapur Üniversitesi programında yüksek düzeyde öğretme hedefinde, kentin incelenmesi ve kentin tasarlanması hedeflenmiştir. Bu eğitimde, ekonomi-ekoloji-sosyoloji-çevre psikolojisi-teknoloji-kent coğrafyası-Gayrimenkule ilişkin kültürel kuram gibi temel hususlar içeren bir temel dersler üzerine, kentlerde gelecekteki kullanımları ele alan bir program uygulanmaktadır. Asya peyzajının hızlı kentleşmesi ve kentlerin hızlı değişimlerinin araştırılması yanında, bölgede plan-cıların ve mimarların uygulamada karşılaştıkları, mesleki tasarım için acil gereksinim yaratan konularda araştırmalar yapılmaktadır.
Kent planlarında ve strüktür planlarında ölçek sıralaması içinde çeşitli tipte ve ölçekte sorunlar, kamusal yaşam için açık mekân sağlanması, sokak mekânlarının düzenlenmesi ele alınmaktadır.
Kentsel Tasarım eğitimi bu üniversitede Sanat Mastırı olarak (Master of Arts)  verilmektedir.
Programda, yüksek düzeyde sosyal-çevreselci sorumluluk taşıyan, başarılı kentsel kamusal alanların tasarlanmasına dönük ve yönteme ilişkin hususlarda beceri kazanma, analitik geliştirme yapmayı öğreten bir eğitim yapılmaktadır.
Aynı zamanda yakın ve uzak çevre ülkelerinden gelenlere, Danışmanlık yapmak, araştırmacı nitelik kazandırmak, kamu hizmetlerinde görev almak ya da Akademik ortamda görev üstlenmek amacıyla ileri düzeyde ve kariyere hazırlama hedefinde özel bir program uygulanmaktadır.
                                        


                                             Bitirirken öneri nitelikli düşünceler
Değerli dinleyenler, konuşmamı bitirirken öneriye dönük bir iki hususu da açıklamak istiyorum.
Modern şehircilik akımının CIAM’la doğan Modern Şehircilik İlkeleri ve bu ilkelerin uygulanmasında kentlerde ortaya çıkan kaotik duruma karşı duruş olarak Kentsel Tasarım’ın kavramsallaşmasında ve nihayet son olarak, Yeni Şehircilik Hareketinin yaratılmasında ve aynı zamanda günümüzde Kentsel Tasarımın yeniden tanımlanmasında da hep mimarlar öncü ve önemli rol oynamışlardır.
Dolayısıyla üst düzeyde eğitim gerektiren bir uzmanlık alanı olarak Kentsel Tasarım Y.Lisans Progra-mının, MSGSÜ-Fen Bilimleri Enstitüsünde Şehir ve Bölge Planlama Bölümü ve Mimarlık Bölümünün ortak programı olarak düzenlenmesini doğru ve gerekli buluyorum. Böyle bir ortak programın hem bu eğitime, hem de düzenlenen eylemlere katkısı mutlak daha çok katkısı olacaktır.
Diğer yandan, 25 yıldır yapılmakta olan Kentsel Tasarım ve Uygulamalar Sempozyumlarının da, gelişen teknikler ve Kentsel Tasarımın kazandığı yeni içerikler, roller çerçevesinde daha geniş çevre-lerde izlenebilmesi, katılım sağlanması yönünden, farklı bir formatta yeniden değerlendirilmesi de gerekli olmaktadır.
                                            Ve Çevirim - İçi Konferans Sistemi Denenmelidir.
Bu konuda daha önce 23.Kentsel Tasarım ve Uygulamalar Sempozyumu’nda ilk kez, organi-zasyonların internet ortamında sanal olarak, “on-line konferans” düzeninde yapılmasını öner-miştim. Sanal ortama geçilmesinin, günümüz koşullarında daha uygun bir tartışma ve bilgi alış veriş ortamı sağlayacağını belirtmiştim. Örnek olarak, 2007 yılından beri Avustralya’da oluşturulan “Uluslararası Sanal Kentsel Tasarım Konferansı”nın on yıla yakın zamandır faaliyet gösterdiğini ve bu çerçevede Sanal ortamda sosyal medyanın da aktif olarak kullanılabildiğini belirtmiştim.
Çevirim içi konferansların sonuçları sanal ortam dışında da bir kitap olarak ta yayınlanmakta hizmete sunulmaktadır.
Kanımca böyle bir girişim, Çevre ve Şehircilik Bakanlığı -Kentsel Tasarım Dairesi ile iş birliği içinde yapılabilir. Bunu yeniden anımsatmak isterim. Örnek verdiğim bu sanal organizasyonun (2016 International Urban Design Conference) bu yıl tartışma konusunu;(Avustralya’da 21 yy için Akıllı Kentler ve Kentsel Tasarım alanında yenilikler kentlerimizi nasıl değiştirecektir?) olarak belirle-miştir. Konferansa geniş çevrelerden katılımcılar olarak; Kentsel Tasarımcılar-Şehirciler-mimarlar-Peyzajcılar-Mühendisler-Akademisyenler-Sosyal plancılar-Ekonomi yorumcuları-Altyapı kuruluşları-Kent Yöneticileri- Kent Gelişimi temsilcileri--Kamu temsilcileri-Siyasetçiler hedeflenmiştir.
Ayrıca belirtmek isterim ki, son dönemde Üniversitemiz bünyesinde KETTAM da, farklı da olsa benzer yolda Kentsel Tasarım Rehber Modeli oluşturma çalışması çerçevesinde, Ara Konferanslar buluşması için bir deneme gerçekleştirmiştir. Dolayısıyla gelecekte Kentsel Tasarım ve Uygulamalar Sempozyumlarının Sanal ortamda çevirim-içi Konferans düzeninde ve yine program olarak “Kentsel Tasarım ve Uygulamaları” esas alınarak tüm katılımcılara açık ve bilgilendirme sağlayacak şekilde yeni bir format olarak yapılmasının doğru olacağını düşünüyorum.
Büyük bir sabırla beni dinlediğiniz için teşekkür ediyorum.


Dip notlar:
(1) Prof.Dr.M.Çubuk-8.Kentsel Tasarım ve Uygulamalar Sempozyumu(1987)-Kentsel Tasarım Formasyonu ve Eğitimi- Sunuş Bildirisi ve Sonuç Metni (kentsel Tasarım için bir savunma)-MSÜ-MF-ŞBPB- Ayrı basım-1988
(2) 9.Kentsel Tasarım ve Uygulamalar Sempozyumu (1988)-ŞPO bildirisi-Tekno-Totaliter Toplumun kamusallık krizi olarak kentsel alanda hız-(E.Çavuşoğlu)
(3) Repenser l’Education ,vers un bien commun mondial?–Edition Unesco-(unescodoc.unesco.org)
(4) Revue Urbanisme.Hors Serie no:38-Université-Territoires-Mutations-Défis-Decembre 2010
(5) Prof.Dr.M. Çubuk-Makale-Yeni Şehirciliğin İlke ve koşulları-Milliyet Gazetesi-Düşünenlerin düşüncesi-1-Haziran-2013


Görseller: Mehmet Nazım Özer; Fikirden Mekana Çizginin Seyri Sunumu, Gazi Üniversitesi, Şpb 262 Cide Atölyesi 


















                                           





No comments: