Tuesday, December 13, 2011

ABANT GÖLÜ TABİAT PARKI’NDA BOLU İL ÖZEL İDARESİ TARAFINDAN YAPILAN UYGULAMALAR HAKKINDA RAPOR

Bolu İli Özel İdaresi'nin Hazırladığı, Çevre Tahribatına Neden Olan ve Dava Konusu Olan Çevre Düzenlemesi





ABANT GÖLÜ TABİAT PARKI’NDA BOLU İL ÖZEL İDARESİ TARAFINDAN 
YAPILAN UYGULAMALAR HAKKINDA RAPOR 

RAPOR KONUSU

Abant Gölü Tabiat Parkı’nda Bolu Valiliği İl Özel İdaresince yapılan uygulamaların biyolojik, ekolojik ve hukuksal yönden incelenmesi ve muhtemel sonuçlarının ortaya konulması amacıyla hazırlanmıştır.

1. GİRİŞ
Abant Gölü Tabiat Parkı’nın yürütülen faaliyetlerin “çadırlı kamp alanı, kapı girişi, köy ürünleri satış ünitelerinin işletmeciliği ile genel saha temizliği ve güvenlik hizmetleri”  nin Bolu  İl Özel  İdaresi tarafından yerine getirilmesi amacıyla Doğa Koruma ve Milli Parklar Genel Müdürlüğü ile Bolu  İl Özel  İdaresi arasında Temmuz 2009 tarihinde ihale sözleşmesi imzalanmıştır.

Sözleşmenin imzalanmasından sonra, Bolu  İl Özel  İdaresince göl ayağına savak sistemi yapılarak seviyesinin yükseltildiği, göl çevresindeki yollarda toprak dolgu yapıldığı ve yolların genişletildiği, Abant Gölünü besleyen derenin akışının engellendiği ve bu uygulamaların göle zarar verdiği iddiaları kamuoyuna yansımıştır. Bunun üzerine Doğa Koruma ve Milli Parklar Genel Müdürlüğü, Batı Karadeniz Ormancılık Araştırma Enstitüsü
Müdürlüğü, TMMOB  İnşaat Müh. Odası, TMMOB Mimarlar Odası, TMMOB Orman Mühendisleri Odası gibi kuruluşlarca Abant Gölü Tabiat Parkında incelemeler yapılmıştır. Bu incelemelerin tamamında Tabiat Parkında Bolu İl Özel İdaresince yapılan uygulamaların Göl ve çevresindeki diğer ekosistemler üzerinde olumsuz etkileri olduğu belirtilmiştir. Bunun üzerine TMMOB tarafından 18.04.2010 tarihinde Bolu  Cumhuriyet Başsavcılığı’na başvurularak suç duyurusunda bulunulmuştur.

Bu gelişmelerden sonra TMMOB Orman Mühendisleri Odası, Abant Gölü Tabiat Parkındaki uygulamalar ile ilgili olarak bilimsel bir rapor hazırlanması için Oda Yönetim Kurulu üyesi Hasan Basri Avcı Başkanlığında,  İzzet Baysal Üniversitesi’nden Abant Gölü Tabiat Parkı Uzun Devreli Gelişme Planını hazırlayan Prof. Dr. Mehmet Tunçer,  İstanbul Üniversitesi Orman Fakültesi’nden Prof Dr. Tamer Öymen, Prof. Dr. Erdal Selmi, Doç. Dr. Ferhat Gökbulak, Doç. Dr. Doğanay Tolunay ve Yard. Doç. Dr. Zeynel Arslangündoğdu’dan oluşan bir komisyon oluşturulmuştur. Bu komisyona durumu hukuksal açıdan değerlendirmek üzere
İstanbul Üniversitesi Orman Fakültesi Çevre ve Orman Hukuku Anabilim Dalından Prof. Dr.
Sedat AYANOĞLU da katılmıştır.

Komisyonumuz 07.05.2010 tarihinde Abant Gölü Tabiat Parkı’nda incelemelerde bulunmuştur. Bu incelemelerden sonra oluşturulan rapor aşağıda sunulmuştur. Raporda öncelikle Göl ekosistemlerinin genel özellikleri tanıtılmış, Abant Gölü’nün özellikleri açıklanmış, Abant Gölü Tabiat Parkı’nda Bolu İl Özel İdaresince yapılan uygulamalar ve bu uygulamaların göl ve çevresindeki ekosistemler üzerindeki etkileri irdelenmiş ve daha sonra da ulusal ve uluslar arası hukuk yönünden durum değerlendirmesi yapılmıştır.



2. ABANT GÖLÜ TABİAT PARKI İLE İLGİLİ GENEL BİLGİLER 
Abant Gölü Bolu ili sınırları içinde kalmaktadır. Vadi ağzının heyelanlarla tıkanması sonucunda oluşmuş bir tatlısu gölüdür. Denizden yüksekliği 1328 m olup, yüzey alanı 125 ha’dır (Şekil 5). Derinliği hakkında çeşitli kaynaklarda farklı ifadeler bulunmaktadır. Ancak güncel çoğu kaynakta gölün derinliğinin maksimum 18 m kadar olduğu belirtilmektedir. Abant Gölü’nü dağlardan gelen kar suları ve bir iki küçük dere beslemektedir. Fazla sularını ise göl ayağından akıtmaktadır. Büyüksu olarak adlandırılan bu  göl ayağı ile fazla sular
Dirgene çayına boşaltılmaktadır. Göl sularının pH’sı 6,5–7,0, elektriksel iletkenliği (EC) 200–225 µS/cm arasında değişmektedir. Bu özellikleri ile göl mesotrof (oligotrof ve eutrof göller arasında geçiş özelliklerinde) bir göl karakterindedir. Gölün çevresinde geniş sazlık alanlar bulunmaktadır. Abant gölü Türkiye’de en fazla araştırılmış göllerden birisidir. Abant Gölü’nün 03.05.2003 tarihinde çekilmiş uydu görüntüsü aşağıda verilmiştir.  Abant Gölü Tabiat Parkı ve çevresinde, orman ve göl ekosistemlerinin oluşturduğu birliktelik
biyolojik çeşitliliğine yansımış olup flora ve faunayı zenginleştirmiştir. Gölün kuzeybatı kesiminde oldukça geniş bir turbalık alan bulunmaktadır.
Gölü tehdit eden en önemli tehdit unsurlarından biri de göl çevresinin doğal yapısından kaynaklanan biyolojik erozyon diğer bir deyişle turba oluşumudur. Gerek jeomorfolojik yapı gerekse yörenin klimatik özellikleri Abant Gölü’nü  bu tehditle karşı karşıya bırakmaktadır. Yarı humuslaşmış organik atıkların su içinde yığılmasından oluşan ve ve üzerinde karakteristik bitkiler ile ağaç bakımından fakir bir vejetasyon örtüsü taşıyan oluşumlara turbalık adı verilir. Turbalar, soğuk veya nemli sahalarda, su altındaki bitki artıklarının hava
oksijeni ile bağının kesilmesi ile oluşurlar. Turbalaşma nedeni ile Abant Gölü giderek
küçülmekte ve kararmaktadır (Abant UDG Planı, Çevre Raporu, 2002).

Gölün doğu ve güneyinde de küçük ölçüde turbalık alanlar vardır. Nadir su bitkilerinden olan sarı ve beyaz nilüferler göl peyzajının doğal kaynak değerleri olarak ortaya çıkmaktadır. Abant gölünün batı ve doğu kesimlerinde yoğunlaşan su içi - su kenarı bitkilerinin ve sazlıklarında kontrol altında tutularak korunması, kuş popülasyonu ve akuatik flora ve fauna türleri için büyük önem arz etmektedir. Bu sebeple Göl ve çevresi ile Tabiat Parkı flora ve faunasının yaşam ortamı olan ormanlar ve göl aynı zamanda birer biyolojik eşik olarak
karşımıza çıkmaktadırlar.
Abant Gölü Tabiat Parkının doğal kaynak değerlerinden biriside göl peyzajıdır. Özellikle göl peyzajı içerisinde yer alan sarı ve beyaz nilüferlerin, form, doku ve renkleriyle kıyı kenar 3 çizgisi boyunca oluşturdukları görsel peyzaj, göl yüzeyinde oluşan su aynasıyla birlikte manzara bütünlüğünü sağlamaktadır. Ayrıca Abant Gölü su faunası içerisinde yer alan endemik ve endemik olmayan balık türleri, su kenarı ve su içi bitkileri ve diğer canlı türleri ile zengin bir biyolojik çeşitliliğe sahip olan, dışarıdan gelebilecek katı ve sıvı atıkların yol açabileceği zararlı etkilere karşı doğal kaynak değerleri korunması gereken bir göl ekosistemidir (Abant UDG Planı, Plan Araştırma Raporu, 2002)..
Abant Gölü Tabiat Parkı’ndaki endemik bitkiler ile bazı hayvan türlerinin IUCN kırmızı tür listesindeki durumlarına ve Bern sözleşmesi listelerindeki durumlarına bakılmıştır. IUCN kırmızı listesine göre; Tehdit altında tehlikede (EN), Tehdit altında duyarlı (VU), Tehdide Yakın (NT), Düşük Riskli (LC), Değerlendirilmedi (NE) gibi durumları mevcut tablolarda verilmiştir. Bern sözleşmesindeki Ek–1; Ek–2 listelerindeki yerleri belirtilmiştir. Bu türler, ulusal ve uluslararası öneme sahip olup korunmaları gereken bitki ve hayvan türleridir.


Abant Gölü ve çevresi, gerek antropojenik kökenli kirleticilerin gerekse gölün jeomorfolojik özelliklerine bağlı doğal etkenlerin geliştirdiği çevresel problemlerle karşı karşıyadır.   Göl çevresinde yürütülen turizm faaliyetlerinden kaynaklanan atık sular, hava kirleticileri ve katı atıklar çevresel yapıyı tehdit eden temel unsurlardır. Turizm faaliyetleri yanında amacını aşan boyutlara ulaşan yaylalarda oluşan faaliyetler de fiziksel ve biyolojik çevrenin kalitesini tehdit etmektedir.
Gölün su kalitesini tehdit eden evsel atık suların oluştuğu temel birimler göl yakın çevresinde bulunan konaklama ve diğer amaçlarla kullanılan turistik tesislerdir. Özellikle yöre bulunan iki büyük otel, Abant Taksim Palace ve Büyük Abant  Otelleri, evsel nitelikli atık su oluşumunun en yüksek miktarlara ulaştığı tesislerdir (Abant UDG Planı, Çevre Raporu, 2002).

2.1. Abant Gölü Tabiat Parkı’nın Florası 
Abant Gölü Tabiat Parkı’nın bitki örtüsünü oluşturan başlıca ağaç ve ağaççıklar arasında sarıçam, kayın, karaçam, sapsız meşe, kavak, dişbudak, gürgen, söğüt, ardıç, ormangülü, ılgın, fındık, muşmula, papaz külahı, alıç, çobanpüskülü, kuşburnu, eğrelti, böğürtlen, çilek, sütleğen, nane, ahududu, sarmaşık, ısırgan, atkuyruğu ve çayır otları sayılabilir. Alçak kesimler Doğu kayını (Fagus orientalis), 1500 metrenin üzeri ise Uludağ göknarının (Abies nordmanniana ssp.  bornmuelleriana) baskın olduğu sık ormanlarla kaplıdır. Ayrıca bölgede
yer yer sarıçam (Pinus sylvestris) ve  şimşir (Buxus sempervirens) topluluklarına rastlanır.
Orman sınırı ardıç ağaçlarından oluşur. Alanın dik ve kurak olan güney yamaçları ise geçmişteki aşırı otlatma baskısından dolayı tahrip olmuştur. Burada genelde meşe baskın çalı toplulukları ve erozyona uğramış yamaçlar uzanır. Özellikle Abant Gölü ve Abant Yaylası çevresindeki turbalıklar birçok nadir bitki türüne ev sahipliği yapar.  Abant Gölü Tabiat Parkı’nda 84 familyaya ait 332 cins, 664 tür, 150 alttür ve 67 varyete tespit edilmiştir. Alanda, içerdiği tür sayısına göre en büyük familya Asteraceae (68; %10,3) ikincisi
ise Poaceae’dir (55; %8,3). En büyük cins  Veronica L. (15; %2,3) ikincisi ise  Ranunculus L.’dur (12;%1,8). Türlerin fitocoğrafik bölgelere göre dağılımı  şöyledir: %29,3’ü AvrupaSibirya elementi (%5,3 Öksin elementi ve %0,7 Hirkano-Öksin elementi ile birlikte), %5,6’sı Akdeniz elementi ve %4,7’si İran Turan elementidir. Ayrıca taksonların %3,1’i kozmopolit ve %57,5’sinin de fitocoğrafik bölgesi belli değildir. Abant bölgesi Avrupa-Sibirya fitocoğrafik bölgesindedir. Alanda bulunan endemik taksonların sayısı 55’dir (Tablo 1) (Türker ve Güner, 2003)1 Dolayısı ile alanın endemizm oranı %8,1’dir.

2.2. Abant Gölü Tabiat Parkı’nın Faunası 
Kıyı Ekolojisinin Tahribi Sonucu Yokolan Türlerden: SU SAMURU
Abant Gölü Tabiat Parkı fauna açısından da zengin bir alandır. Bölgede ülkemizde endemik bir fındık faresi alt türü olan Muscardinus avellanarius abanticus Kıvanç, 1983 (Abant Fındık Faresi) bulunur.  Sorex satunini Ognev, 1922, Kafkasya Böcekçili türü yaşamaktadır. Bir alabalık altürü olan Salmo trutta abanticus Tortonese, 1954 (Abant Alası) bölgeye endemiktir. Alan birçok kelebek türü için önemli doğa alanı kriterlerini sağlamaktadır. Bu türlerden Apollo (Parnassius apollo) ve Kafkas Fisto Kelebeği (Zerynthia caucasiaca) nesilleri küresel ölçekte tehlike altında olan türlerdir. Sürüngenlerden,  Triturus karelini (Strauch, 1870) (Pürtüklü Semender) LC statüde ve Emys orbicularis Linnaeus, 1758 (Benekli Kaplumbağa) NT statüde bulunmaktadır (Eken ve ark., 2006)2
. Omurgasız hayvan türlerinden bazı kelebek türleri Tablo 2’de, Omurgalı türlerden kuşlara ve memelilere ait listeler Tablo 3 ve 4’de verilmiştir. Abant Gölü ve etrafında 2000–2010 yılları arasındaki kuşbank kayıtlarına
(Kusbank, 2010)3 ve yaptığımız kuş gözlemlerine göre 75 kuş türü yaşamaktadır. Yörede yapılan inceleme ve gözlemlere göre 18 memeli türü ve bir alt türün yaşadığı saptanmıştır.

Tablo 1: Abant Gölü Tabiat Parkı’ndaki endemik bitkilerin listesi 
Bitki Türleri  IUCN 
kırmızı liste
BERN
Sözleşmesi
Abies nordmanniana (Steven) Spach subsp. bornmuelleriana (Mattf.) Coode & Cullen NT -
Corydalis caucasica DC. subsp. abantensis Lid.n & Zetterlund NE -
Corydalis wendelboi Lid.n subsp. congesta Lid.n & Zetterlund NE -
Thlaspi lilacinum Boiss. & A.Huet  NT -
Barbarea trichopoda Hausskn. ex Bornm.  NT -
Minuartia anatolica (Boiss.) Woron. var. anatolica NE -
Dianthus leucophaeus Sibth. & Sm. var. leucophaeus NT -
Dianthus carmelitarum Reut. ex Boiss.  NT -
Paronychia chionaea Boiss.  LC -
Geranium asphodeloides Burm.f. subsp. sintenisii (Freyn) P.H.Davis LC -
Astragalus condensatus Ledeb.  NE -
Astragalus brachypterus Fisch.  LC -
Astragalus squalidus Boiss. & No.  NT -
Astragalus gymnolobus Fisch.  NT -
Lathyrus tukhtensis Czeczott  NE -
Trifolium pannonicum Jacq. subsp. elongatum (Willd.) D.Zohary NT -
Crataegus tanacetifolia (Lam.) Pers.  NT -
Astrantia maxima Pall. subsp.haradjianii (I.Grint.) Rech.f. NT -
Eryngium bithynicum Boiss.  NT -
Eryngium campestre L. var. virens Link  NT -
Asperula pestalozzae Boiss.  NT -
Helichrysum arenarium (L.) Moench subsp. aucheri (Boiss.) P.H.Davis & Kupicha NT -
Tripleurospermum rosellum (Boiss. & Orph.) Hayek var. album E.Hossain NT -
Tripleurospermum conoclinium (Boiss. & Balansa) Hayek NT -
                                                         
1
Türker, A.U., Güner, A. 2003. Plant Diversity in Abant Nature Park (Bolu), Turkey. Turkish Journal of Botany 27, 185–221.
2
Eken G, Bozdoğan, M., İsfendiyaroğlu, S., Kılıç, D.T., Lise, Y. (2006) Türkiye’nin Önemli Doğa Alanları. Doğa Derneği, Ankara.
3 Kuşbank, 2010: Abant Gölü Tabiat Parkı’nın kuşları 2001–2010. www.kusbank.org. 5
Tripleurospermum callosum (Boiss. & Heldr.) E.Hossain NT -
Ptilostemon afer (Jacq.) Greuter subsp. eburneus Greuter NT -
Centaurea inexpectata Wagenitz  VU -
Tragopogon aureus Boiss.  NT -
Hieracium lasiochaetum (Bornm. & Zahn) P.D.Sell & West NT -
Taraxacum mirabile Wagenitz  NE -
Taraxacum aznavouri Soest  LC -
Echium orientale L.  NT -
Onosma mutabile Boiss.  NE -
Verbascum bithynicum Boiss.  NT -
Verbascum abieticolum Bornm.  NT -
Digitalis cariensis Boiss. ex Jaub. & Spach  NE -
Digitalis lamarckii Ivan.  NT -
Veronica thymoides P.H.Davis subsp. pseudocinerea M.A.Fisch. NT -
Phlomis russeliana (Sims) Benth.  NT -
Stachys iberica M.Bieb. subsp. iberica var. densipilosa Bhattacharjee NE -
Salvia dichroantha Stapf  VU -
Euphorbia cardiophylla Boiss. & Heldr.  NT -
Euphorbia anacampseros Boiss. var. anacampseros NT -
Arum euxinum R.R.Mill  NT -
Allium olympicum Boiss.  NT -
Ornithogalum pascheanum Speta  NE -
Muscari aucheri (Boiss.) Baker  NT -
Galanthus plicatus M.Bieb. subsp. byzantinus (Baker) D.A.Webb VU -
Crocus abantensis T.Baytop & B.Mathew  VU -
Crocus ancyrensis (Herb.) Maw  NT -
Crocus biflorus Mill. subsp. pulchricolor (Herb.) B.Mathew VU -
Dactylorhiza nieschalkiorum H.Bauman & K.nkele NT -
Dactylorhiza bithynica H.Baumann  NE -
Tablo 2: Abant Gölü Tabiat Parkı’nda yaşayan kelebek türleri
Bilimsel Adı  IUCN
kırmızı liste
BERN
Sözleşmesi
Erebia medusa (Denis&Schiffermüller, 1775)  VU
Euphydryas aurinia Rottemburg, 1775  VU Ek-II
Glaucopsyche arion (Linnaeus, 1758)  NT
Muschampia proteides (Wagner, 1929)  EN
Parnassius apollo Linnaeus, 1758  VU Ek-II
Pseudophilotes bavius (Eversmann, 1832)  EN
Pseudophilotes vicrama (Moore, 1865)  VU
Tomares nogelli (Freyer, 1851)  EN
Zerynthia caucasia (Lederer, 1864)  VU
Leucorrhinia pectoralis (Charpentier, 1825)  NE
Tablo 3: Abant Gölü Tabiat Parkı’nda yaşayan kuş türleri
Bilimsel Adı  IUCN
kırmızı liste
BERN
Sözleşmesi
Tachybaptus ruficollis (Pallas,1764), Küçük Batağan LC Ek-III
Egretta garzetta (Linnaeus,1766), Küçük Ak Balıkçıl LC Ek-II
Egretta alba (Linnaeus,1758), Büyük Ak Balıkçıl LC Ek-II
Ardea cinerea Linnaeus,1758, Gri Balıkçıl LC Ek-III
Ciconia ciconia (Linnaeus,1758), Leylek LC Ek-II
Plegadis falcinellus (Linnaeus,1766), Çeltikçi LC Ek-II
Platalea leucorodia Linnaeus,1758, Kaşıkçı LC Ek-II
Tadorna ferruginea (Pallas,1764), Angıt  LC Ek-II
Anas crecca Linnaeus,1758, Çamurcun  LC Ek-III 6
Anas platyrhynchos Linnaeus,1758, Yeşilbaş LC Ek-III
Anas clypeata Linnaeus,1758, Kaşıkgaga LC Ek-III
Circus aeruginosus (Linnaeus,1758), Saz Delicesi LC Ek-II
Buteo buteo (Linnaeus,1758), Şahin  LC Ek-II
Buteo rufinus (Cretzschmar,1827), Kızıl Şahin LC Ek-II
Aquila pomarina Brehm,1831, Küçük Orman Kartalı LC Ek-II
Aquila chrysaetos (Linnaeus,1758), Kaya Kartalı LC Ek-II
Pandion heliaetus (Linnaeus, 1758), Balık Kartalı LC Ek-II
Falco peregrinus Gmelin,1788, Gökdoğan LC Ek-II
Gallinula chloropus (Linnaeus,1758), Sutavuğu LC Ek-III
Fulica atra Linnaeus,1758, Sakarmeke LC Ek-III
Grus grus (Linnaeus,1758),Turna  LC Ek-II
Bubo bubo (Linnaeus,1758), Puhu LC Ek-II
Strix aluco Linnaeus,1758, Alaca Baykuş LC Ek-II
Merops apiaster Linnaeus,1758, Arıkuşu LC Ek-II
Jynx torquilla Linnaeus,1758,Boyunçeviren LC Ek-II
Picus canus Gmelin,1788, Küçük Yeşil Ağaçkakan LC Ek-II
Picus viridis Linnaeus,1758,Yeşil Ağaçkakan LC Ek-II
Dryocopus martius (Linnaeus,1758), Kara Ağaçkakan LC Ek-II
Dendrocopos syriacus (Hem. and Ehr.,1833), Alaca Ağaçkakan LC Ek-II
Dendrocopos medius (Linnaeus,1758), Ortanca Ağaçkakan LC Ek-II
Lullula arborea (Linnaeus,1758), Orman Toygarı LC Ek-III
Hirundo rustica Linnaeus,1758, Kır Kırlangıcı  LC Ek-II
Motacilla alba Linnaeus,1758, Ak Kuyruksallayan LC Ek-II
Nannus troglodytes (Linnaeus, 1758), Çitkuşu  LC Ek-II
Prunella modularis (Linnaeus, 1758), Dağbülbülü LC Ek-II
Erithacus rubecula (Linnaeus,1758), Kızılgerdan LC Ek-II
Phoenicurus ochruros (Gmelin,1774), Kara Kızılkuyruk LC Ek-II
Saxicola rubetra (Linnaeus,1758), Çayır Taşkuşu LC Ek-II
Saxicola torquata (Linnaeus,1766), Taşkuşu LC Ek-II
Oenanthe oenanthe (Linnaeus,1758), Kuyrukkakan LC Ek-II
Turdus merula Linnaeus,1758, Karatavuk LC Ek-III
Turdus philomelos Brehm ,1831, Öter Ardıç LC Ek-III
Turdus viscivorus Linnaeus,1758, Ökse Ardıcı LC Ek-III
Cettia cetti (Temminck,1820), Kamışbülbülü LC Ek-II
Phylloscopus collybita (Vieillot,1817), Çıvgın LC Ek-II
Phylloscopus trochilus (Linnaeus,1758), Söğütbülbülü LC Ek-II
Muscicapa striata (Pallas,1764), Benekli Sinekkapan LC Ek-II
Ficedula parva (Bechstein,1794), Küçük Sinekkapan LC Ek-II
Ficedula semitorquata (Von Homeyer,1885), Alaca Sinekkapan NT Ek-II
Parus ater Linnaeus,1758, Çam Baştankarası LC Ek-II
Parus caeruleus Linnaeus,1758, Mavi Baştankara LC Ek-II
Parus major Linnaeus,1758, Büyük Baştankara LC Ek-II
Sitta krueperi  Pelzeln,1863, Anadolu Sıvacısı NT Ek-II
Sitta europaea Linnaeus,1758, Sıvacı LC Ek-II
Certhia familiaris Linnaeus,1758, Orman Tırmaşıkkuşu LC Ek-II
Lanius collurio Linnaeus,1758, Kızılsırtlı Örümcekkuşu LC Ek-II
Garrulus glandarius (Linnaeus,1758), Alakarga LC -
Corvus corone Linnaeus,1758, Leş Kargası LC -
Corvus corax Linnaeus,1758, Kuzgun LC Ek-III
Sturnus vulgaris  Linnaeus,1758, Sığırcık LC -
Sturnus roseus  (Linnaeus,1758),Ala Sığırcık LC Ek-II
Passer hispaniolensis (Temmick,1820),Söğüt Serçesi LC Ek-III
Fringilla coelebs Linnaeus,1758, İspinoz LC Ek-III
Serinus serinus  (Linnaeus,1766), Küçük İskete LC Ek-II
Carduelis chloris (Linnaeus,1758), Florya LC Ek-II
Carduelis carduelis (Linnaeus,1758), Saka LC Ek-II 7
Carduelis spinus  (Linnaeus,1758), Karabaşlı İskete LC Ek-II
Carduelis cannabina  (Linnaeus,1758),Ketenkuşu LC Ek-II
Carpodacus erythrinus (Pallas,1770), Çütre LC Ek-II
Loxia curvirostra Linnaeus,1758,Çaprazgaga LC Ek-II
Pyrrhula pyrrhula (Linnaeus,1758), Şakrakkuşu LC Ek-III
Coccothraustes coccothraustes (Linnaeus,1758),Kocabaş LC Ek-II
Emberiza citrinella Linnaeus,1758, Sarı Çinte LC Ek-II
Emberiza melanocephala  Scopoli,1769,Karabaşlı Çinte LC Ek-II
Tablo 4: Abant Gölü Tabiat Parkı’nda  yaşayan memeli türleri
Bilimsel Adı  IUCN
kırmızı liste
BERN
Sözleşmesi
Canis aureus Linnaeus,1758, Çakal  LC
Canis lupus Linnaeus,1758, Kurt  LC Ek-II
Vulpes vulpes (Linnaeus,1758), Tilki  LC
Ursus arctos Linnaeus, 1758, Bozayı  LC Ek-II
Lutra lutra (Linnaeus,1758), Su Samuru  NT Ek-II
Meles meles (Linnaeus,1758), Porsuk  LC
Martes martes (Linnaeus,1758), Ağaç Sansarı  LC Ek-III
Martes foina (Erxleben, 1777), Kaya Sansarı  LC Ek-III
Felis silvestris Schreber,1777, Yaban Kedisi  LC Ek-II
Lynx lynx (Linnaeus,1758), Vaşak   LC Ek-III
Sus scrofa Linnaeus, 1758, Yaban Domuzu  LC
Cervus elaphus Linnaeus, 1758, Geyik  LC Ek-III
Capreolus capreolus (Linnaeus, 1758), Karaca  LC Ek-III
Lepus europaeus Linnaeus, 1758, Yabani Tavşan LC Ek-III
Erinaceus concolor Martin, 1837  LC Ek-III
Sciurus anomalus Gmelin, 1778, Sincap  LC Ek-II
Muscardinus avellanarius (Linnaeus, 1758), Fındık Faresi LC Ek-III
Muscardinus avellanarius abanticus Kıvanç, 1983, Abant Fındık Faresi NT
Rattus rattus (Linnaeus, 1758), Sıçan  LC

Listesi verilen bu türlere ek olarak gölde çok sayıda alg türünün bulunduğu da rapor
edilmiştir.  1983 yılında yürürlüğe giren 2873 Sayılı Milli Parklar Kanununda; bitki örtüsü ve
yaban hayatı özelliğine sahip manzara bütünlüğü içinde halkın dinlenme ve eğlenmesine
uygun tabiat parçalarının “Tabiat Parkı” olarak tefrikine dair hükümler yer almaktadır.
Tabiat Parkı tesisindeki gaye; yukarıda belirtilen özelliklere sahip tabiat parçalarının kaynak
değerlerinin korunarak dengeli ve düzenli bir  şekilde halkın istifadesine sunulmasını
sağlamaktır. Bu nedenle; Abant Gölü ve çevresindeki 1150 ha’lık bir alan flora-fauna
çeşitliliği nedeniyle 1989 yılında Tabiat Parkı olarak ayrılmıştır.

3. BOLU  İL ÖZEL  İDARESİNCE ABANT GÖLÜ TABİAT PARKINDA 
YAPILAN UYGULAMALAR ve GÖL EKOSİSTEMİNE ETKİLERİ
Göl Seviyesinin Yükseltilmesi İle Yaşanan Su Baskını Sonucu Kıyı Ekolojisi Tahrip Olmuştur

Tabiat Parkı İçinde Yapılan Tahribat; Yol Genişletilmesi ve Kıyı Doldurulması 

Abant Tabiat Parkı; orman, yayla, mera, göl yüzeyi, rekreasyon alanları ve küçük bir alanda da otel ve yayla evleri olmak üzere değişik arazi kullanım  şekillerini içermektedir. Ancak yapılmakta olan çalışmalar havzada mevcut arazi kullanımının değişmesine ve doğal dengenin bozulmasına yol açacak niteliktedir. Tüm dünyada olduğu gibi ülkemizde de korunan alanların restorasyonu esas itibariyle “ekolojik restorasyon” olarak adlandırılmakta ve ülkemizde ve dünyada bu işlerle ilgili doğa korumacı ve bilimsel esasları ortaya koyan
yeni disiplinler (doğallık dereceleri, biyolojik çeşitlilik indeksleri ve hemerobi derecelerinin belirlenmesi gibi) gelişmektedir. Dünyada ve ülkemizdeki diğer doğa koruma alanlarında olduğu gibi Abant Tabiat Parkı’nda da yapılacak olan her türlü inşaat, imalat ve düzenlemelerin bu esaslar dâhilinde, mevcut kanuni  çerçeve içinde, Uzun Devreli Gelişme Planı Karar ve Hükümleri doğrultusunda ve doğa koruma üzerine eğitim almış, bilgi, birikim ve deneyime sahip uzman kişilerce projelendirilerek uygulanması gerekmektedir.

Abant Gölü Tabiat Parkı’nda 2010 yılı başından bu yana Bolu  İl Özel  İdaresince yapılan 
uygulamalar aşağıda sıralanmıştır. 

1. Abant Gölü’nün güneybatısında kalan ve mutlak koruma alanında bulunan Örencik Yaylasında Abant Gölünü besleyen derenin akışı yaklaşık olarak 1,5 m yükseklikteki bir setle kapatılmıştır. Bunun sonucunda otlak olarak kullanılan çayırlık alan sular altında kalmış ve suni bir gölet oluşmuştur. Hatta bu gölete Yavru Abant adı konulmuştur. Gelen tepkiler üzerine setin bir bölümü açılarak biriken su tahliye
edilmeye çalışılmıştır. İnceleme tarihinde çayırlık alan halen su altındadır.
Gölü besleyen derenin akışının engellenmesi, göle sürekli taze su akışının ve bu su
akışının getirdiği besin maddelerinin engellenmesine yol açacaktır.  Abant gölü
yamaçlardan sızan sular ve küçük birkaç derenin taşıdığı sularla beslenmektedir. Bu
akışlar ve göl ayağından tahliye olan su göl sularının yenilenmesine ve oksijence
zengin kalmasına yol açmaktadır. Oluşturulan gölet görsel bir etkiden başka
oluşturulduğu sahada herhangi bir fonksiyon taşımayacaktır. Gölet burada yer alan,
otsu bitki türü bakımından çok zengin mera alanının sular altında kalmasına yol
açmıştır. Bu mera alanının sular altında kalmasıyla, yaban hayvanları ve yaylacılık
yaparak geçinen yöre halkının hayvanları otlamak için yeni yerlere ihtiyaç
duyacaklardır. Çünkü Abant'ın çevresinde 13 tane köyün yaylası vardır ve bunlar geçimini hayvancılıktan sağlamaktadır. Bu durumda hayvanlar otlamak için orman alanlarını kullanmak zorunda kalacaklardır.  Bu da ormanlar üzerinde otlatma baskısı oluşturacak ve dolayısıyla ormanlara zarar verecektir. Ayrıca bu alan Yamaç Paraşütü atlama sahasıdır ve bu özelliği ile önem taşımaktadır.

Suni gölet oluşturulan alan sığ olduğundan (su derinliği 1–1,5 m civarındadır), toplanacak suyun bir kısmı evaporasyonla kaybolacak ve Abant gölünü besleyen kaynaklarda azalma olacaktır. Kış aylarında oluşturulan suni gölete yağan kar hemen eriyecek ve eriyen kar kısa sürede Abant gölü havzasını terk edecektir. Bu durumda havzadaki toprak-su-vejetasyon dengesini olumsuz etkileyecektir. Böylece yazın
buharlaşmadan, kışın da oluşturulan gölet üzerine düşen karın hızla eriyerek akışa geçmesi ve havzayı terk etmesi nedeni ile havzadan  oluşacak su kayıpları artacaktır. Göletteki suyun özellikle yaz ayalarında evaporasyonla kaybı, su altında kalan sahanın bir kısmının bataklığa ve sazlığa dönüşmesine yol açacaktır. Oluşan gölet nedeniyle, saha piknikçilerin ilgisini çekecek ve insan çiğnemesiyle hem buradaki topraklar
sıkışacak hem de bitkiler zarar görecektir. Oluşturulan suni gölet çevresinde piknik faaliyetlerinin artması kaçınılmaz olacak, bu durumda su kaynaklarının kirlenmesine 9 yol açacak, özellikle debinin düştüğü yaz aylarında bu daha yüksek seviyelere ulaşacaktır. Abant gölüne akan su miktarı da yaz aylarında azalacağından, burada da su kirlenmesi riski ortaya çıkacaktır.

Yol Açma ve Genişletme Çalışmaları Orman Tahribatına Sebep Olmuştur

2. Abant Gölünden Örencik Yaylasına giden yol genişletilmiştir. Yolun genişliği 10 m olarak ölçülmüştür. Tabiat Parkı UDGP hükümleri uyarınca Tabiat Parkı içindeki yollarda herhangi bir genişletme ve müdahale yasaklanmıştır.

3. Yapay göletin suları altında kalan Taşkesti yolunun kotu 1 m yükseltilmiş ve genişletilmiştir.

Abant Gölü Çevresinde Yol Genişletme Sonucu Ortaya Çıkan Doğa Tahribatı

4. Mudurnu sapağından itibaren yaklaşık 5 km uzunluğundaki yol genişletilmiştir. Yol genişliğinin 12–14 m kadar olduğu ölçülmüştür. Bu yol genişletme çalışmaları sırasında yol kenarlarındaki yamaçlar oyulmuş, bu sırada ağaçlar kesilmiş ya da zarar görmüştür. Ayrıca yola dışarıdan getirilen materyal yığılarak yol kotu yükseltilmiştir. Bu çalışmalar sırasında göl kıyıları da dolgu materyali ile doldurulmuştur.

5. Çadırlı Kamp alanına gidiş yönünde yeni yol açılmış ve bu yolda da dolgu çalışmaları yapılmıştır. Tabiat Parkı UDGP hükümleri uyarınca Tabiat Parkı içinde yeni yol açılması mümkün değildir  ve yapılan işlem yasalara ve plana aykırıdır.

6. Tabiat Parkı Uzun Devreli Gelişme Planında; yol genişliği banket dâhil 8 m olarak öngörülmüş olmakla birlikte, yerinde yapılan inceleme ve ölçümlerde; göl çevresinde İl Özel İdaresince yapılan yolun bazı kısımlarının 11–12 metreye (bazı bölümlerde 20 metrenin üzerinde) kadar ulaştığı, yapılan yol çalışmalarında kazı ve dolgu nedeniyle geniş ve dik yarmaların oluştuğu ve göl çevresinde mevcut yol dışında, ıslak
çayırlıkların yer aldığı bir bölgede yol güzergâhında sapma meydana geldiği ve tamamlanmamış olmakla birlikte yeni bir yol açıldığı saptanmıştır (Doğa Koruma ve Milli Parklar Gn. Md. 11.03.2010 tarih ve 84 sayılı oluru ile hazırlanan Rapor) .

Abant Gölü çevresindeki ve Örencik yaylasına giden  yolların genişletilmesinin gözle görülen ilk etkisi yamaçların genişletilmesi ve bu sırada bazı ağaçların kesilmesidir.
Kuruyan ağaçların dahi kesilmesinin yasak olduğu bir alanda yol açma gerekçesi ile ağaçların kesilmesi tartışılması gereken bir konudur. Yine motorlu araç trafiğinin yasak olduğu bir bölgede genişliği yer yer 12–15 m yi bulan yolların gerekliliği de sorgulanmalıdır. Yolların bu derecede genişletilmesi hem yasalara hem de Abant Gölü Tabiat Parkı Uzun Devreli Gelişme Planına aykırıdır. Planda; Göl çevresindeki asfalt yolun özel olarak projelendirilip, kaplaması ve kesitinin değiştirilerek, atlı spor, yaya promenadı ve bisiklet yolu olarak düzenlenmesi öngörülmektedir. Tabiat Parkı sınırları içinin zorunlu durumlar (yangın, cankurtaran vd) ve servis araçları dışında motorlu araç trafiğine kapatılması, planlamanın önde gelen kararlarındandır(Abant UDG Planı, Plan Raporu ve Hükümleri, 2002). Yol genişletme çalışmaları sırasında dolgu yapılarak yol kotlarının yükseltilmesi sonucunda göl kıyılarındaki supralitoral
zon da dolgu materyali ile örtülmüştür. Hatta gölün bazı yerlerinde dolgu materyali göl içine kadar taşınmış ve göldeki yaşam için son derece önemli olan litoral zonunun bir kısmı zarar görmüştür. Dolgu materyalinden erozyon ile taşınan toprağın göl sularına karıştığı gözlenmiştir. Bu durumda yine göl ekosistemi için çok zararlıdır.
Çünkü göle taşınan toprak çökerek bentik bölgedeki su bitkilerinin ve buralardaki balık yumurtalarının üzerini örtecektir. Bu da göldeki besin zincirini bozacak ve balıklar ile diğer canlıların üremesini engelleyecektir. Dolgu işlemi bazı noktalarda oldukça abartılmıştır. Bazı ağaçların gövdelerinin de toprak dolgu ile kısmen
örtüldüğü belirlenmiştir.  İnceleme tarihinde henüz canlı olan bu ağaçlardan ibreli olanların ölmesi kaçınılmazdır. Çünkü ibreli türlerde kök boğazının toprak altında kalması kök havalanmasını engellemektedir. Toprağın kaldırılmasından sonra dahi ibreli ağaçlar bu durumu atlatamamaktadır. Yine ağır iş makinelerinin çalışması
sırasında bazı ağaçlarda makinelerinin çarpması nedeniyle yaralar da oluşmuştur.
Ayrıca Abant gölünde taşıtlar ve fosseptik atıkları nedeniyle ağır metal kirliliği olduğu daha önce yapılan çalışmalarla ortaya konmuştur. Ağır iş makinelerinin ve kamyonların göl çevresindeki faaliyetlerinden kaynaklanan ağır metal salımlarının göle zararı olup olmadığının da incelenmesi gereklidir. Yol kotlarının yükseltilmesi ve yolların genişletilmesinin bir diğer etkisi de yamaçlardan göle doğru toprak içinden
sızan suyun göle ulaşmasının engellenmesidir. Böylece göldeki su sirkülâsyonu da engellenecektir.

7. Abant gölünün kuzeyinde bulunan göl ayağına yaklaşık 1,5–2 m yükseklikte, 40–50 cm genişlikte ve 12–13 m uzunlukta beton bir set inşa edilmiştir. Bu set eski tahliye kanalından yüksek olduğu için gölün su seviyesi 1,5 m kadar yükselmiştir. Daha sonra oluşan tepkiler üzerine bu setin üzerinde delikler açılarak su seviyesi
düşürülmeye çalışılmıştır. Su seviyesinin yükselmesi ile birlikte gölün supralitoral zonu da su altında kalmıştır. Bazı su bitkilerinin ve nilüferlerin tamamen suyun altında kaldığı gözlenmiştir. Bu durum göl kıyısındaki ve içindeki bitkilerin ölmesine yol açacak, göldeki besin zincirinin ve üreme faaliyetlerinin bozulması
ile sonuçlanacaktır. Su seviyesinin yükselmesi Abant gölünde yaşadığı bilinen Bern Sözleşmesine göre mutlak koruma altında olan ve kırmızı listedeki su samurlarının (Lutra lutra) yuvalarının tahrip olmasına ve göl kıyısında yaşayan bazı endemik bitkilerin zarar görmesine yol açacaktır. Göl kenarındaki sazlıkların da dolgu işleminden zarar görmesi ve yükselen suların altında  kalması, özellikle kuşların yaşam alanlarının daralmasına yol açacaktır. Hatta bazı bölgelerde göle yakın konumdaki ağaçlar da su altındadır. Suyun pompalarla boşaltılarak su altında kalan ağaçlar kurtarılmaya çalışılmıştır. Ancak özellikle ibreli türlerin kökleri uzun süreli su altında kaldığında havasızlıktan dolayı ölmektedir.  İbreli türler kök sürgünü vermediği için su boşaltılsa dahi kurmaları kaçınılmazdır. Su altında kalan ağaçların diplerine toprak doldurulmuştur. Kasıtlı ya da bilinçsizce
yapılan bu uygulamada ağaçları kurtarmayacaktır. Su seviyesinin yükselmesi  ile birlikte bazı tesislerin de sular altında kaldığı gözlenmiştir.

4. ABANT GÖLÜ TABİAT PARKINDA YAPILAN UYGULAMALARIN HUKUK 
AÇISINDAN DEĞERLENDİRİLMESİ
Abant Gölü Tabiat Parkında Bolu  İl Özel  İdaresi tarafından gerçekleştirilen ve uluslar arası sözleşmelere,  ilgili yasalara ve uzun vadeli gelişme planına aykırı uygulamalar ile birden fazla yasa birkaç kez çiğnenmiştir. Söz konusu eylemlerle ilgili yasalar başta 6831 sayılı Orman Kanunu olmak üzere;  2873 sayılı Milli Parklar Kanunu, 4915 sayılı Kara Avcılığı Kanunu, 4342 sayılı Mer’a Kanunu,  3621 sayılı Kıyı Kanunu, 3194 sayılı İmar Kanunu, 2872 sayılı Çevre Kanunu ve 5237 sayılı Türk Ceza Kanunudur. Uluslar arası sözleşmeler ise;
Biyoçeşitlilik Sözleşmesi, Cites Sözleşmesi, Ramsar Sözleşmesi ve Bern Sözleşmesidir.
İnceleme konumuzu oluşturan eylemlerin gerçekleştirildiği alan tamamen orman niteliğinde olduğundan ve bu alanda 2863 sayılı yasaya göre korunan alan bulunmadığından yukarıdaki yasalardan 2863 sayılı Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kanunu ile 5403 sayılı Toprak Koruma ve Arazi Kullanımı kanununun bu olayda uygulanması söz konusu değildir. Yukarıda etraflıca açıklanan eylemlerin belirtilen yasaların ve sözleşmelerin hangi hükümlerini ihlal ettiği ve bu ihlaller için hangi yaptırımların öngörüldüğü aşağıda ayrı ayrı irdelenmiştir.

4.1. Ulusal Hukuk Bakımından 
a)- 6831 sayılı Orman Yasası 
—Yolların genişletilmesi ve daha sonra bir kısım orman alanına moloz dökülmesi eylemleri orman açma ve işgal suçunu oluşturur. Her iki eylem de 6831 sayılı Yasanın 17. Maddesine aykırıdır ve yaptırımı 91. Maddede gösterilmiştir.
—Su seviyesinin yükseltilmesi ile göl kenarında bulunan ağaçların ölümüne sebep olunması 14. Maddeye aykırıdır. Yaptırımı 91. Maddesinde gösterilmiştir.
—Gene su seviyesinin yükseltilmesi suretiyle bir kısım orman alanının sular altında kalması
ayrıca ormanı işgal suçunu oluşturur.  

Bu suçlar için öngörülen yaptırımlar Milli Parklar Kanununun 20. Maddesi gereğince bir misli arttırılarak uygulanır.
—Ayrıca; ekteki fotoğraflardan da görülebileceği gibi göl kıyısında mevcut otellerden birisinin arkasında üç adet bina inşa edilmektedir. Bu inşaatların izinli olup olmadıklarına dair herhangi bir bilgi bulunmamaktadır. Söz konusu inşaatların Çevre ve Orman Bakanlığının bilgisi ve izni dışında yapılması durumunda ormanı açma ve işgal suçunun, uzun devreli gelişim planına göre gerekli izinlerin alınmamış olması durumunda Milli Parklar Kanunu’nun 14. Maddesine aykırılık oluşturacağı söylenebilir. Yaptırımı 15. maddededir. Bu yapılara
doğrudan doğruya orman idaresince el konulur. Ayrıca Orman Yasasının 93. Maddesi
hükümleri uygulanır.

b)-  2873 sayılı Milli Parklar Yasası  
Bu yasa uyarınca Yasaklanan Faaliyetler aşağıdadır:
    Madde 14 - Bu Kanun kapsamına giren yerlerde;
    a) Tabii ve ekolojik denge ve tabii ekosistem değeri bozulamaz,
    b) Yaban hayatı tahrip edilemez,
    c) Bu sahaların özelliklerinin kaybolmasına veya değiştirilmesine sebep olan veya
olabilecek her türlü müdahaleler ile toprak, su ve hava kirlenmesi ve benzeri çevre sorunları
yaratacak iş ve işlemler yapılamaz,
    d) Tabii dengeyi bozacak her türlü orman ürünleri üretimi, avlanma ve otlatma yapılamaz,
    e) Onaylanmış planlarda belirtilen yapı ve tesisler ve Genelkurmay Başkanlığınca ihtiyaç duyulacak savunma sistemi için gerekli tesisler dışında kamu yararı açısından vazgeçilmez ve kesin bir zorunluluk bulunmadıkça her ne suretle olursa olsun hiçbir yapı ve tesis kurulamaz ve işletilemez veya bu alanlarda var olan yerleşim sahaları dışında iskân yapılamaz.
Yukarıda da belirtildiği gibi yapılan eylemler 2873 sayılı yasanın 14 maddesinin (a), (b), (c) ve (e) bentlerine aykırıdır. Zira yapılan eylemler tabii ve ekolojik denge ve tabii ekosistem değerini bozmuş, yaban hayatını tahrip etmiş, bu sahaların özelliklerinin kaybolmasına sebep olabilecek işler yapılmış,  “…kamu yararı açısından vazgeçilmez ve kesin bir zorunluluk
bulunmadıkça her ne surette olursa olsun hiçbir yapı ve tesis kurulamaz ve işletilemez.”kuralı çiğnenmiştir.  Bu eylemlerden açma ve işgal ve boğma eylemleri için 6831 sayılı yasanın yukarıda açıklanan hükümleri, bunların dışında kalan ve 2873 sayılı kanunda yaptırımı belirtilmeyen yasaklar için de bu kanunun 21. Maddesi uygulanacaktır.
Plan dışı gelişmelerin önüne geçilmesi bakımından, onaylı Uzun Devreli Gelişme Planı plan kararları ve plan hükümleri dışında yapı, tesis ve düzenleme yapılmaması, göle/suya bağımlı olarak yaşayan, su samuru, ördek ve benzeri türlerin yuvalanma, yavrulama ve beslenme alanları olarak çok büyük öneme sahip ıslak çayırlıklara, göl kenar çizgilerine ve doğal yamaçlara müdahale edilmemesi gereklidir.

c)- 4915 Sayılı Kara Avcılığı Kanunu 


Yapılan işler Abant gölünde yaşayan ve koruma altında bulunan endemik türlerin tahribine neden olmuştur.  Ayrıca, bu türlerin doğal yaşama ortamları yok edilmiştir. Bu eylemler 4915 sayılı Kanunun 4. Maddesinde yasaklanmıştır. Buna göre; Yaban hayatı koruma ve geliştirme sahalarında yaban hayatı tahrip edilemez, ekosistem bozulamaz, yaban hayatı koruma ve geliştirme sahaları ile üretme istasyonları dışında da olsa bu sahalara olumsuz etki yapacak tesislere izin verilemez, varsa mevcut tesislerin atıkları arıtılmadan bırakılamaz, onaylanmış plânlarda belirtilen yapı ve tesisler dışında hiçbir yapı ve tesis kurulamaz, irtifak hakkı tesis
edilemez. Bu sahalarda Bakanlıkça gerektiğinde ilave yasaklamalar getirilebilir. Bakanlığın uygun görüşü alınmadan diğer kamu kurum ve kuruluşlarınca yasaklama getirilemez.  Bu sahalarda yaban hayatının tahrip olmasına, ekosistemin bozulmasına neden olan olumsuz müdahalelerden dolayı Bakanlıkça yapılacak iyileştirme çalışmalarına ait giderler sebebiyet verenlerden ayrıca tazmin edilir.

 Bu eylemlerin cezası 5728 sayılı Yasa ile değişik 21. Maddede gösterilmiştir.

d)- 4342 Sayılı Mer’a Kanunu 
Abant Gölü Tabiat Parkında yapılan işler nedeniyle köy merası olarak kullanılan arazide  1–1,5 m. derinliğinde ikinci bir gölün oluşması sonucunda yaklaşık 100 dekarlık alan sular altında kalarak kullanılamaz hale gelmiştir. Mer’aya tecavüz halinde yapılacak işlemler 19. maddenin son fıkrasında açıklanmıştır. Bu işlemlerin yanı sıra TCK’nun 152. Maddesinde yer alan “nitelikli mala zara verme” suçundan kovuşturma açılabilir. Ancak, bu arazi büyük bir olasılıkla orman içi mer’adır. Bu durumda orman rejimine tabi olacağından tıpkı büyük gölün taşarak ormanı işgal etmesi gibi ormanı işgal suçu işlenmiş olacaktır. Kısaca küçük gölün oluşturulması nedeniyle sorumluları hakkında Orman Kanununa göre işlem yapılabileceği gibi TCK 152. Maddeye göre de işlem yapılabilir.

e)- 3621 Sayılı Kıyı Kanunu 
Bu kanunun 6. Maddesi gereğince kıyılarda kıyıyı değiştirecek  şekilde kazı yapılamaz ve moloz dökülemez. Bu yasağın yaptırımı aynı kanunun 15. Maddesi gereğince atılan maddenin niteliğine, kirletici ve bozucu etkisine göre Türk Ceza Kanunun, Kabahatler Kanunu veya Çevre Kanunu veya imar kanununa göre verilecek cezalar 1 misli arttırılarak hükmolunur.
Söz konusu eylemlerin kıyının doğal yapısını bozacak bir etki meydana getirmesi durumunda bu eylemler daha ağır bir cezayı gerektiren suç oluşturmadıkça faillere altı aydan iki yıla kadar hapis cezası verilir.

f)- 3194 Sayılı İmar Kanunu  
Göl kıyısında mevcut otellerden birisinin arka kısmında üç ayrı bina inşaatının yapıldığı tespit edilmiştir.
Abant Gölü Tabiat Parkında Uzun Devreli Gelişme Planı mevcuttur. Uzun devreli plana göre yapılacak bina ve tesisler için Çevre ve Orman bakanlığından gerekli izinlerin alınması gerekir. Bu tür bir plan bulunmadığına göre bu inşaat faaliyetleri ormanı işgal suçunu oluşturur ve yukarıda açıklandığı gibi Orman Yasasının ilgili maddelerine göre işlem yapılır.

g)- 2872 Sayılı Çevre Kanunu 
Abant Gölü Tabiat Parkında gerçekleştirilen eylemlerin çevre kirliliği yarattığı, bu nedenle çevre yasasının çevrenin korunmasına ilişkin hükümlerine aykırı olduğu açıktır. Bu nedenle yukarıdaki yasalarda hüküm bulunmaması veya açıkça çevre kanununa atıfta bulunulması durumunda çevre yasası hükümlerinin de  uygulanması mümkündür. Çevre Kanunu’na göre kirleten; faaliyetleri  sırasında veya sonrasında doğrudan veya dolaylı olarak çevre kirliliğine, ekolojik dengenin ve çevrenin bozulmasına neden olan gerçek ve tüzel
kişileri, kapsamaktadır. Çevre Kanunu’nu Madde 3’e göre başta idare (Valilik ve  İl Özel İdaresi), meslek odaları, birlikler ve sivil toplum  kuruluşları olmak üzere herkes, çevrenin korunması ve kirliliğin önlenmesi ile görevli olup bu konuda alınacak tedbirlere ve belirlenen esaslara uymakla yükümlüdürler (Mad a). Çevrenin korunması, çevrenin bozulmasının önlenmesi ve kirliliğin giderilmesi alanlarındaki her türlü faaliyette;  Bakanlık ve yerel yönetimler, gerekli hallerde meslek odaları, birlikler ve sivil toplum kuruluşları ile işbirliği
yaparlar (Mad b). Abant’ta tüm uyarılara rağmen hala işlemler sürdürülmekte ve tüm Kanunlara aykırı davranılmaktadır. Çevre Kanunu Madde 8’e göre; “Kirlenme ihtimalinin bulunduğu durumlarda ilgililer kirlenmeyi önlemekle; kirlenmenin meydana geldiği hallerde kirleten, kirlenmeyi durdurmak, kirlenmenin etkilerini gidermek veya azaltmak için gerekli tedbirleri almakla yükümlüdürler”. Ancak, bu yapılmamış ve işlemler sürdürülmüştür. Madde 9’a göre, “doğal çevreyi oluşturan biyolojik çeşitlilik ile bu çeşitliliği barındıran ekosistemin korunması esastır. Biyolojik çeşitliliği koruma ve kullanım esasları, yerel yönetimlerin,
üniversitelerin, sivil toplum kuruluşlarının ve ilgili diğer kuruluşların görüşleri alınarak belirlenir”.

 Ancak, bölgenin en önemli üniversitesi, Abant  İzzet Baysal Üniversitesi’nde Biyoloji, Çevre, Mimarlık ve  Şehir ve Bölge Planlama Bölümleri vardır. Bölgede uzun yıllardır çalışma yapan özellikle Biyoloji Bölümünde değerli bilimsel birikim bulunmasına rağmen bu birikim göz ardı edilmiş, değerlendirilmemiş ve görüş sorulmamıştır.  
Çevre Kanunu Madde 20 k Maddesine göre;  “Bu Kanunun 9 uncu maddesinin  (a) bendinde belirtilen hususlara aykırı olarak  biyolojik çeşitliliği tahrip edenlere, (d) bendi uyarınca ilan edilen Özel Çevre Koruma Bölgeleri için tespit edilen koruma ve kullanma esaslarına aykırı davrananlara ve (e) bendinin ikinci paragrafı uyarınca sulak alanlar için yönetmelikle belirlenen koruma ve kullanım usul ve  esaslarına aykırı davrananlar ile (f) bendinde belirlenen esaslara ve yasaklamalara aykırı davrananlara 20.000 Türk Lirası, (e) bendinin birinci paragrafına aykırı davrananlara 100.000 Türk Lirası idarî para cezası verilir.”
denmektedir.

h)- 5237 Sayılı Türk Ceza Kanunu 
Bolu  İl Özel  İdaresi tarafından izinsiz olarak gerçekleştirilen eylemler TCK’nun ikinci bölümünde yer alan “Çevrenin kirletilmesi” (m. 181) ve “İmar kirliliğine neden olma”(m. 184)  suçlarının oluştuğu da söylenebilir. Zira gerçekleştirilen eylemler mevcut uzun vadeli gelişim planı aykırı olup hiçbir izin veya ruhsata dayanmamaktadır.
Mer’a olarak kullanılan kısmın sular altında bırakılması nedeniyle de TCK 152. maddesinde düzenlenmiş olan nitelikli mala zarar verme suçunun oluştuğu kabul edilebilir.
Ayrıca, bu eylemlerde muhtelif derecede sorumluluğu bulunan devlet memurları ile olaylara seyirci kalan Çevre ve Orman ve Doğa Koruma ve Milli Parklar Genel Müdürlüğü memurlarının TCK’nda belirlenmiş memur suçlarını işledikleri açıktır. Bu kişiler hakkında da ceza kovuşturmasının açılması sağlanmalıdır.

4.2. Uluslararası Hukuk Bakımından 
Uluslar arası sözleşmeler kural olarak iç hukukumuzun bir parçası sayılmaktadır. 1982 Anayasası’nın 90. maddesi, “Milletlerarası andlaşmaları uygun bulma” başlığını taşımakta olup Türkiye’nin taraf olduğu ikili veya çok taraflı antlaşmaları hukukun kaynakları arasında saymakta ve normlar hiyerarşisindeki yerini de kanunla eş değer tutmaktadır.
Maddeye göre, (fıkra son) Usulüne göre yürürlüğe konulmuş milletlerarası antlaşmalar kanun hükmündedir. Bunlar hakkında Anayasaya aykırılık iddiası ile Anayasa Mahkemesine başvurulamaz. Usulüne göre yürürlüğe konulmuş temel hak ve özgürlüklere ilişkin milletlerarası andlaşmalarla kanunların aynı konuda farklı hükümler içermesi nedeniyle çıkabilecek uyuşmazlıklarda milletlerarası andlaşma hükümleri esas alınır.
Türkiye, çevre ve doğa koruma ile ilgili birçok antlaşmaya taraf olmuştur. Abant Gölünün korunması bağlamında konu ele alındığında, Biyoçeşitlilik Sözleşmesi, Cites Sözleşmesi, Ramsar Sözleşmesi ve Bern Sözleşmesi hükümlerinin bu olaya uygulama yeri bulacağı 
kuşkusuzdur. 
Biyoçeşitlilik sözleşmesinin yerinde koruma - in situ - ile ilgili hükümleri, türlerin yaşam alanlarının korunmasının esas olduğunu ve bunların yerinde koruma tedbirleri ile sürdürülebilirliklerinin sağlanması gerektiğini, yaşam alanlarının tahrip edilmemesi gerektiğini amirdir.
Diğer yandan, Cites sözleşmesi ve bu sözleşmeyi iç hukukumuza uyarlayan Cites Yönetmeliği hükümlerine göre, nesli tehlikede olan türlerin mutlaka koruma altına alınması ve bunların ve yaşam alanlarını koruyacak her türlü tedbirin alınmasını öngörmektedir.

D. Milletlerarası antlaşmaları uygun bulma
MADDE 90.– Türkiye Cumhuriyeti adına yabancı devletlerle ve  milletlerarası kuruluşlarla yapılacak andlaşmaların onaylanması, Türkiye Büyük Millet Meclisinin onaylamayı bir kanunla uygun bulmasına bağlıdır.
Ekonomik, ticarî veya teknik ilişkileri düzenleyen ve süresi bir yılı aşmayan andlaşmalar, Devlet Maliyesi bakımından bir yüklenme getirmemek, kişi hallerine ve Türklerin yabancı memleketlerdeki mülkiyet haklarına dokunmamak  şartıyla, yayımlanma ile yürürlüğe konabilir. Bu takdirde bu andlaşmalar, yayımlarından başlayarak iki ay içinde Türkiye Büyük Millet Meclisinin bilgisine sunulur.
Milletlerarası bir andlaşmaya dayanan uygulama andlaşmaları ile  kanunun verdiği yetkiye dayanılarak yapılan ekonomik, ticarî, teknik veya idarî andlaşmaların Türkiye Büyük Millet Meclisince uygun bulunması zorunluluğu yoktur; ancak, bu fıkraya göre yapılan ekonomik, ticarî veya özel kişilerin haklarını ilgilendiren andlaşmalar, yayımlanmadan yürürlüğe konulamaz.
Türk kanunlarına değişiklik getiren her türlü andlaşmaların yapılmasında birinci fıkra hükmü uygulanır.
Usulüne göre yürürlüğe konulmuş milletlerarası andlaşmalar kanun hükmündedir. Bunlar hakkında Anayasaya aykırılık iddiası ile Anayasa Mahkemesine başvurulamaz. (Ek: 7.5.2004–5170/7 md.) Usulüne göre yürürlüğe konulmuş temel hak ve özgürlüklere ilişkin milletlerarası andlaşmalarla kanunların aynı konuda farklı hükümler içermesi nedeniyle çıkabilecek uyuşmazlıklarda milletlerarası andlaşma hükümleri esas alınır.
Buna ek olarak, 1979 tarihli Bern Konvansiyonu, Avrupa yaban hayatı yaşam alanlarının korunmasını öngörmektedir. Hatta bu tür alanların tahribine neden olabilecek her türlü faaliyetin kontrol altına alınmasını ve gerekli yaptırımların uygulanmasını öngörmektedir.
Ayrıca, Ramsar sözleşmesi de sulak alanların, su kuşlarının ve bunların yaşam alanlarının korunması ile bunları tehlikeye atacak her türlü faaliyetin önüne geçilmesini öngörmektedir.   Bu duruma göre Bolu  İl Özel  İdaresi’nce gerçekleştirilen eylemler çevre ve yaban hayatı ile nesli tehlikede olan türlerin ve bunların yaşam alanlarının korunmasına ilişkin bir dizi sözleşmeye aykırıdır.

5. SONUÇLAR 
Abant Gölü Tabiat Parkı’nda Bolu Valiliği, İl Özel İdaresi tarafından yapılan uygulamalar ve bunların biyolojik, ekolojik ve hukuksal yönden doğuracağı muhtemel etkiler daha önceki bölümlerde detaylı olarak incelenmiş ve açıklanmıştır.
Örencik Yaylası’nda oluşturulan gölet endemik ve ender bitki türlerinin bulunduğu mera alanını yok ederek Tabiat Parkının bu kısmının ekolojisini tamamen değiştirecektir. Ayrıca gölü besleyen ana dere üzerinde oluşturulan bu suni göl Abant Gölü’nün oluşumundan itibaren süregelen su rejimini değiştirecektir.
Yine Abant Gölü’nden Örencik Yaylasına giden yol ile oluşturulan suni gölün sularıaltında
kaldığı için yükseltilen Taşkesti Yolu 10 m’ye kadar genişletilmiştir.
Tabiat parkında UDG Plana ve Kanunlara aykırı olarak genişletilen yollar trafik yoğunluğunu arttıracak ve çevreye, yaban hayatına zarar verecektir. Bunların dışında Mudurnu yolu 12–14 m’ye kadar
genişletilmiş, bu çalışmalar sırasında göl kıyılarında dolgu yapılmış orman tarafında ise ağaçlar kesilmiştir. Göl çevresinde yapılan dolgu çalışmaları ile gölün kıyı çizgisi değişmiş, sucul yaşam için en önemli ekolojik zonlardan olan supralittoral zon önemli ölçüde ortadan kaldırılmıştır. Göle dökülen dolgu malzemesi göl sularının bulanıklaşmasına neden olarak gölde yaşayan alabalıkların olumsuz etkilemektedir. Ayrıca meydana gelen siltasyon göl tabanında oluşturmaya başladığı verimsiz tabaka nedeniyle pek çok su canlısının yaşamını
riske sokmaktadır. Gölün su seviyesinin yükseltilmesi de çevredeki pek çok ağaç topluluğunun ya tümüyle veya kısmen sular altında kalmasına neden olarak özellikle bu durumdaki iğne yapraklı ağaçların kurumasına yol açacaktır. Suyun yükselmesi ile nilüferler tamamen sular altında kalmıştır. Göl çevresindeki eski yolun genişletilmesi ve aydınlatma sistemi kurulması bu alanın tabiat parkından ziyade şehir parkı gibi algılandığı düşüncesini güçlendirmektedir. Abant Gölü bu uygulamalar sonucu bir havuza dönüşecektir. Özel statü ile korunan bir Tabiat parkı’nın yapay bir park gibi düşünülmesi ve inşaat alanına çevrilmesi,
ekolojik bilgisizliğin acı bir örneği olmuştur. Büyük çaba ve paralar harcanarak hazırlanan Uzun Devreli Gelişme Planı’nın dikkate alınmaması Tabiat Parkı”nı geri dönüşü zor bir tahribatla karşı karşıya bırakmıştır.
Abant Gölü Tabiat Parkı’nda yapılan uygulamalar doğaya ve tabiat parkı kavramına asla
uygun olmayan, çevrede onarılamaz hasarlar yapan ve geriş dönüşü olmayan bir hata ve 19
ihmaller zinciridir. Bu nedenle Bolu İl Özel İdare’since yapılan uygulamalara son verilmeli ve
çeşitli disiplinler ve uzmanlardan oluşan bir ekip nezaretinde sahada ekolojik restorasyon
çalışmalarına derhal başlanmalıdır.
Ayrıca, hukuki değerlendirme bölümünde de ifade edildiği gibi yapılan eylemler başta orman,
çevre ve milli parklar kanunu olmak üzere temel çevre yasalarına ve uluslararası sözleşmelere
aykırı olup suç teşkil etmektedir. Bu yasalar defalarca çiğnenmiştir ve hala çiğnenmeye
devam edilmektedir.  
Bu memurlardan bir kısmı Türk milletince kendilerine tevdi edilen, korumakla görevli oldukları milli serveti kendi elleriyle tahrip etmiş, bir kısmı da bu eylemlere seyirci kalmıştır. Bu eylemlerin orman ve çevrenin korunması konusunda birinci derecede sorumlu olanlar tarafından işleniyor olması ve bu objeleri korumakla görevli olanların bir kısmı tarafından olaylara seyirci kalınması, 21. yüzyılın eşiğindeki modern Türkiye imajı ile çelişen,  ülkemizi çevre ve yaban hayatı konularında uluslararası taahhütlerini yerine getirmeyen ülke
konumuna düşüren bir tablo oluşturmaktadır.
Kendi temel yasaları bu yasaları uygulamakla görevli olanlar tarafından çiğnenen bir ülkenin demokratik hukuk devleti olduğundan da söz edilemez. Bu nedenle durumun düzeltilmesi ve tekerrürünün önlenmesi için gerekli davaların bir an önce açılması ve sorumluların cezalandırılması kaçınılmaz bir zorunluluktur.

Hasan Basri Avcı 
TMMOB Orman Mühendisleri Odası 


Prof. Dr. Mehmet Tunçer     Prof. Dr. Sedat Ayanoğlu 
İzzet Baysal Üniversitesi      İ.Ü. Orman Fakültesi 


Prof. Dr. Tamer Öymen        Prof. Dr. Erdal Selmi    
İ.Ü. Orman Fakültesi             İ.Ü. Orman Fakültesi 


Doç. Dr. Ferhat Gökbulak   Doç. Dr. Doğanay Tolunay    
İ.Ü. Orman Fakültesi           İ.Ü. Orman Fakültesi  
                                                                                    

Yard. Doç. Dr. Zeynel Arslangündoğdu 
İ.Ü. Orman Fakültesi

Kaynak : http://ormuh.org.tr/attachments/483_abantkomisyonrapor2010.pdf

2 comments:

vefa said...

abant golune bukadar zarar verıpde sonrada tekrar duzenlemeye calısmak buyuk tutarsızlık.Oradakı ekolasyon ve dogal gol dengesıyle oynamak sadece ve sadece cehaletten ve ış bilmezlikten öte gidemez.

Prof. Dr. Mehmet Tunçer said...

Yukarıdaki çiğdem fotoğrafı; Abant Çiğdemi (Crocus Abantensis) Endemik bir çiğdem ve sadece Abant gölü etrafında bulunur.