ŞEHİRCİLİK VE
EĞİTİMİNİN GELİŞTİRİLMESİ İÇİN BİR ÖNERİ (2013)
Prof. Dr. Mehmet
ÇUBUK
Bu
makale, 1 Haziran 2013 Cumartesi tarihli Milliyet Gazetesi’nin “Düşünenlerin
Düşüncesi” sütunlarında, Prof. Dr. Mehmet Çubuk tarafından “Yeni Şehirciliğin
İlke ve Koşulları” başlığı ile yayınlanmıştır.
Açıklama
Bu yazı kaleme
alınmadan önceleri, MSGSÜ’de “Akademi’de Şehircilik Eğitimi Tarihi” üzerine
yaptığım konuşmada, şehircilik eğitiminde reform gereksiniminden söz ederek şu
açıklamayı yapmıştım:
“(...) Şehirciliğin ilişkiler ve kombinasyonlar
sanatı olarak (kentsel tasarım), kentsel eylemleri yönetmek (kentsel yönetim),
gelişme ve düzenleme planlarını yapmak (imar planları), yatırımları optimumda
ussallaştırmak (kent ekonomisi), sosyal ilişkiler ve dayanışmayı güçlendirmek,
doğayı korumak, teknik gelişmelerden yararlanmak adına bunları bir araya getirmekten
ibaret olmayıp, kente ve kentliye açılan bir felsefeden hareketle diğer
analizleri de dikkate alan geniş bir alan olduğu kabul edilmesi gerekmektedir.
“Dolayısıyla şehirciliğin niteliksel, kavramsal,
eylemsel değişiminin ve teknolojik gelişmelerin getirdiği araştırma ve uygulama
alanında yararlanılabilecek yenilikler ve bilgi akış ortamını değişmesi, sanal
ortamda işlemler, similasyon (benzeşim) modelleri, üç boyutlu
görselleştirmeler, geleneksel düzenleme şekillerinin, tekniklerinin değişmesi
ve gelişmesi, mesleki profillerin formasyonunu da etkilemektedir.
“Bu nedenle şehircilik formasyonu eğitiminin
gözden geçirilmesi, yeniden yapılandırılması doğru olacaktır.
“Bu durum, bugün üniversitelerimizde, genel
çerçevesini oluşturan özelliklere göre ve şehirciliğin geniş bir alan olduğu
hususu da dikkate alınarak var olan Şehir ve Bölge Planlama Bölüm formatı,
Şehircilik Fakültesi formatında yapılandırılmalıdır.
(Prof.Dr. M.Çubuk, MSGÜ MF ŞBPB Konuşma, 14.03.2012)
Günümüzde Batı
ülkelerinde üniversitelerde mimarlık, sanat, kamu sağlığı, çevre mühendisliği
eğitimi veren fakültelerin disiplinler arası yaklaşımla bir araya geldikleri,
şehircilik üzerine yeni fikirler geliştirdikleri, kentlerin insanlara daha iyi
ve mutlu bir yaşam sağlaması için çalıştıkları izlenmektedir.
Son birkaç
yıldır, ‘şehircilik ve kentlerin geleceği’ konusu Davos’ta toplantı düzeninde
oluşan platformda da tartışılmış ve önümüzdeki yıllarda şehircilik konusunun,
üniversitelerin bir numaralı konusu olacağı ortaya konmuştur. Dolayısıyla ülkemizde
hızlı dönüşüm-değişim ve gelişme sürecinde, şehircilikle ilgili eğitim
konusunda ilerici adımlar atılması bağlamında üniversitelerimizde şehirciliğin
çok disiplinli geniş alan kabulüyle yeni akademik düzenlemelere gidilmesi
kaçınılmaz olmaktadır.
ŞEHİRCİLİK VE
EĞİTİMİNİN GELİŞTİRİLMESİ HEDEFİNDE,
YENİ BİR
AKADEMİK BİRİM KURULMALI VE YÜKSEK ŞEHİRCİLİK ENSTİTÜSÜ OLUŞTURULMALIDIR
Gerekçe yaratan durum üzerine birkaç söz.
Dünyada çok hızlı bir dönüşüm-değişim yaşanmaktadır.
Hareketliliklerin patlaması, çevresel tehditlerin ağırlaşması, mekânsal ve
sosyal farklılaşmaların keskinleşmesi, her tür olağan dışılığın artışı, insan
yerleşmeleriyle ilgili her şey şehirciliği temelden etkileyen yeni
durumlar ortaya çıkartmaktadır. Bu dönüşüm-değişim, kurumları, sistemleri ve
kuramları sorgulamaya neden olmaktadır. Sorunları çözmede, çağa ayak uyduracak
yapı kazanmak için ileriye dönük yeni bellilikler (röperler) aranmaktadır.
Son on yıla baktığımızda görülmektedir ki, çoğu
ülkede şehirciliği ilgilendiren yeni eylem tarzları, kavramlar, teknikler, mali ve lojistik araçlar
yaratılmaktadır. Üçüncü kentsel devrim olarak önerilen gelişmede idrak edilen
her şey yeni şehircilik koşullarını ve ilkelerini oluşturmaktadır.
Günümüzde şehircilik (2013), kavramsal yönden,
hedefler ve eylemler açısından değişmekte, farklılaşmış eylem tarzları ve
bilgilerden hareket eden çeşitli mesleklerin bir uygulama alanı (çok geniş
meşguliyetler alanı) olarak öne çıkmıştır. Bu değişimden geçerken de
şehircilik, disiplinler ötesi konumda kente ve kentliye açılan bir felsefeden
hareketle diğer analizleri de dikkate alan “geniş bir alan” olarak kabul
görmektedir.
Dünyadaki Gelişim ve
Dönüşümün Türkiye’de Boyutu.
Türkiye’de de dünyadakine
benzer bir süreç yaşanmakta ve mevcut yapımız, sistemlerimiz, kurumlarımız
sorgulanmaktadır. Son on yılda Türk şehirciliğinde büyük altyapı yatırımlarına
yol açan, kentlerde dönüşümleri başlatan bir şehircilik hareketine tanık
olunmaktadır.
1990’larda başlayan, 2000’li
yıllarda hızlanan, büyük bir dönüşüm hareketi yaratan eylemlerin bugün (2013), adeta bir seferberlik halini
aldığı görülmektedir. 1999 yılında yaşanan Marmara
depremi sonrası, imar
sisteminde başlayan değişikliklerle şehircilikte yeni koşullar oluşmuştur.
Hükümet, planlı kentleşme(!) ve konutta üretim seferberliği ilan etmiştir. Bu
bağlamda 2023’e kadar bir milyon konut üretilmesi hedeflendiği söylenmektedir.
Girişilen kentsel dönüşüm hareketi ise, dünyada en önemli imar
hareketi(!) olarak yorumlanmaktadır.
Yıllardır savunulan ama
beklentiden öteye geçemeyen, bir “Şehircilik Bakanlığı” kurulması önerisi,
artık 2011’de, KHK ile Çevre ve Şehircilik Bakanlığı olarak
gerçekleşmiştir. Bakanlık, birçok yetkiyle yeni tasarruflar geliştirmiş, yeni
kurumlar oluşturmuş, önceki dönemlerde olmayan, Yapı Denetimi, Teknik
Müşavirlik Sistemleri ve İnceleme Laboratuarları da kurulmuştur.
Henüz bir Şehircilik
Yasası olmasa da, Türk imar sistemini temelden değiştirecek kararlar
alınmakta, İmar Kanunu’nda büyük değişimler yapılmakta, yenilenmektedir.
Bakanlık, kentsel dönüşüm projeleri ve kentsel tasarım projeleri için,
şehircilik okulu gibi değerlendirilebilecek, bir Türkiye Şehircilik Akademisi oluşturmayı planlamaktadır. Bu akademinin
kuruluş amacı, “Sağlıklı çevre ve imar düzeni oluşturmak, kentlerin çevre değerleri
odağında gelişimini sağlamak” olarak belirlenmiştir. Üniversite
ve sektör temsilcilerinin katılımıyla faaliyet göstereceği açıklanan bu
akademide “mekânsal strateji planları, makro düzeyde Tasarımlar ve projeler”
yapılacağı düşünülmektedir.
Ancak günümüzdeki
uygulamalara bakıldığında görülmektedir ki, geçmişe dönük özlem duyan ve iddia
taşıyan siyasi içerikli şehircilik kararlarına göre yapılan uygulamaların,
geleneksel doku ve doğal bütünlerin korunması ve sürdürülebilirlik açılarından
yetersiz oldukları da görülmektedir. İmar mevzuatında yapılan iyileştirmeler de
her alanda gerçekleştirilememektedir. Dolayısıyla öncelikle bu yetersizliklerin
giderilmesi ve “Şehircilik Hukuku” temellerinin atılması-kentsel yaşam ve
Kentsel etkinlikler düzenlemesinde yeni esasların getirilmesi daha çok önem
taşımaktadır.
Şehircilik Alanında Akademik
Dönüşüm Gerekliliği.
Cumhurbaşkanı Abdullah
Gül Kayseri’de yaptığı bir konuşmada, “Birçok
alanda yapılan köklü dönüşüm ve reformlara karşın, henüz eğitim alanında reform
gerçekleştirilememiş, eğitim sistemi yazboz tahtasına dönüştürülmüştür. Bu
değişimlere gerçek demokratikleşme eşlik etmemiştir.” demiştir.(1) Bugün
birçok yönden eleştirilen YÖK sisteminin, yeni yapılanmasında zihinsel ve
bilimsel dönüşümün gerçekleştirilmesi, üniversitelerin bilimsel alanda fikir ve
düşünce özgürlüğüne kavuşturulması gerekirken, çalışmaların bunlara yanıt
vermediği, yeni yasa taslağının siyasallaşmış ve ticarileştirilmiş bir yüksek
öğretim sistemi getirdiği iddia edilmektedir. Gelişmiş ülkelerde gözlenen
durumun farklı olduğu görülmektedir. Örneğin Fransa’da koşulların gerektirdiği
bir Yüksek Öğretim Yasası
yapılmış, aynı zamanda kurulan Yüksek Öğretim ve Araştırmalar Bakanlığı
fonlarla desteklenmiştir. Fransa, üniversitelere küresel rekabet gücünde tam
özerklik kazandırılmasını hedeflemiştir.
Şehircilik Eğitiminin ve
Araştırmalarının Önemi.
Hızlı değişim-dönüşüm
sürecinde ülkede, yapı sektörünün bir üretim üssüne dönüştüğü izlenmektedir. Bu
dönüşüm şehirciliğin önemini artırmakta ve büyük kentsel sorunların çözümünde
ne kadar önemli olduğunu göstermektedir. Bu durum, aynı zamanda şehircilik eğitimi
ve araştırma sisteminin de gözden geçirilmesi gereğini ortaya çıkartmaktadır.
Çünkü bugün (2013) yeni koşullar, bilgi ve tanımlar getiren, eleştirel ve
eylemsel nitelikler taşıyan, deneysel olması gereken yeni bir şehircilik
eğitimini gerekli kılmaktadır. Tartışmasız bu durum, şehirciliğin geniş
bir alan olduğu kabulü içinde yapılandırılmalıdır. Şehircilik olgusunun
gelişiminin ürettiği, ortaya koyduğu yeni hizmet niteliği oluşturulması
gerekliliği karşısında da şehircilik eğitimi gözden geçirilmelidir.
Şehir ve Bölge Planlama
Bölümlerinin Durumu.
Türkiye’de yirmi kadar şehir
ve bölge planlama eğitimi veren bölüm bulunmaktadır.(2) Bunlardan on iki
bölümde lisans eğitimi ve on üniversitede lisansüstü eğitimi yapılmakta ve
fakat birçok eğitim biriminde de kadro ve fiziki yetersizlikler bulunmaktadır. Türkiye Planlama Okulları Birliği (TUPOB)
tarafından hazırlanan raporda, bundan böyle gelişmekte olan üniversitelerde
yeni şehircilik bölümleri açılmasına karşı olunmuştur. Açılacak yeni bölümler
için de, eğitim kalitesinin uluslararası düzeyde tutulması amacıyla bazı
ölçütler uygulanması gerekli görülmüştür.
Yeni Akademik
Birimler;Şehircilik Fakültesi ve Yüksek Şehircilik Enstitüsü kurulmalıdır.
Oysa asıl sorun, yeni
bölümlerin açılması değildir. Bölüm eğitim programları, yeni şehircilik
eğitimini vermeye hazırlıklı ve donanımlı değildir. Dolayısıyla, şehirciliğin
geniş alan olduğu kabulü içinde, şehircilik eğitimi verilen
üniversitelerde yeni bir akademik birim olarak şehircilik fakülteleri
kurulmalıdır. 1980’de İTÜ Senatosu’nun kabul edip YÖK’e önerdiği şehircilik
fakültesi kurulması önerisi kabul görmemiştir. Dolayısıyla bugün bu öneri,
üniversitelerimizin şehircilik bölümleri ve oluşturdukları birlik TUPOB ve keza
meslek odalarının katkılarıyla hazırlanıp yeniden YÖK’e sunulmalıdır. Burada
üzerinde durulması gereken bir diğer önemli husus, şehircilik araştırmalarında
kurumsal anlamda ciddi bir boşluğun bulunmasıdır. Bu amaçla da aynı zamanda,
lisansüstü ve doktora programları için, ilgili bakanlıklar ve kurumlarla ilişki
içinde ve desteklenen bir ihtisas üniversitesi niteliğinde bağımsız yeni bir
eğitim birimi olarak, Yüksek Şehircilik Enstitüsü de kurulmalıdır. Bakanlık
bünyesinde bir Türkiye Şehircilik Akademisi kurulması da, kanımızca bu
düşüncemizi doğrulamaktadır. Dolayısıyla, şehirciliğin geniş bir alan olduğu
yaklaşımıyla, farklı disiplinlerden gelenlere şehircilik alanında uzmanlaşma ve
araştırma yapma olanakları bu enstitülerde yaratılmalıdır. YÖK’e bağlı bu
birimler, gelişmiş altyapıya sahip üniversitelerin bulunduğu büyük kentlerde
veya bölgelerde yer almalıdır.
Anımsayalım ki, geçmişte
(1950’lerde) gereksinim duyulan şehircilik uzmanı yetiştirmek amacıyla, (Orta
Doğu ülkelerine de hitap edecek) Orta Doğu Şehircilik Enstitüsü
düşünülmüş, ama yerine 1956’da Orta Doğu Teknik Üniversitesi kurulmuştur. 1992
yılında da, kanunla bir ihtisas üniversitesi formatında araştırma ve
teknoloji üretimi kurumu olarak, İzmir
ve Gebze Yüksek Teknoloji Enstitüleri” kurulmuş fakat yazık ki,
birkaç yıl sonra, lisans düzeyinde eğitime de başlayarak, ihtisas üniversitesi
olma niteliğinden uzaklaşmıştır. Böylece, ülkede içinde bulunulan koşullar
gerektirdiğinde, özellik taşıyan kurumlar oluşturulduğuna göre bugün de üçüncü
kentsel devrimin yaşandığı bu dönemde yeni şehirciliğin, toplumsal ilerlemeye
katkı sağlama, hedefler belirleme, yeni araçlar ve düşünceler geliştirilmede
yardımcı olacak, yeni eğitim-araştırma kurumlarına gereksinim bulunmaktadır.
Dolayısıyla, yeni
şehirciliğin yaratılmasında, geliştirilmesinde yukarıdaki açıklamalar
çerçevesinde, hem Şehir ve Bölge Planlama Bölümü formatının Şehircilik
Fakültesi’ne dönüştürülmesi hem de aynı zamanda, ülkede yeni şehirciliğin
geliştirilmesinde, eğitim ve araştırma programlı bir ihtisas üniversitesi
olarak, Yüksek Şehircilik Enstitüsü formatı (Yüksek Teknoloji Enstitüleri
örneğinde olduğu gibi) oluşturulması büyük bir gereksinim olarak belirmektedir.
Dipnotlar:
(1) Nuran Çakmakçı haberi: “Eğitimde köklü reform
yapamadık”, Hürriyet Gazetesi, 18 Mayıs
2013
(Güncel not [2016]: 1990’lı yıllarda
Fransa’da Donatı Bakanlığı bünyesinde kentsel tasarım projeleri (kentsel
projeler) üretilmesi ve denetlenmesi hedefinde bir Kentsel Proje Atölyesi
(Atelier Projet Urbain) kurulmuştur. Bu atölyede konferanslar dizisi, tartışma
seansları düzenlenmiştir. Ortaya çıkan düşünce ve fikirlerin değerlendirildiği
bir yer olmuştur. En önemlisi de devletin kentsel projeler (kentsel tasarım
projeleri) arasından iradesini beyan ettiği bir platform oluşturmuştur. Umalım
ki ülkemizde de bakanlık bünyesinde kurulması planlanan “Türkiye Şehircilik
Akademisi”, Fransa örneğinde olduğu gibi Türk şehirciliğine ve kentsel tasarım
projeleri geliştirilmesine zemin oluşturmuş olsun.)
No comments:
Post a Comment