Saturday, November 5, 2016

ŞEHİRCİLİK VE EĞİTİMİNİN GELİŞTİRİLMESİ İÇİN BİR ÖNERİ (2013)


ŞEHİRCİLİK VE EĞİTİMİNİN GELİŞTİRİLMESİ İÇİN BİR ÖNERİ (2013)
Prof. Dr. Mehmet ÇUBUK


Bu makale, 1 Haziran 2013 Cumartesi tarihli Milliyet Gazetesi’nin “Düşünenlerin Düşüncesi” sütunlarında, Prof. Dr. Mehmet Çubuk tarafından “Yeni Şehirciliğin İlke ve Koşulları” başlığı ile yayınlanmıştır.

Açıklama

Bu yazı kaleme alınmadan önceleri, MSGSÜ’de “Akademi’de Şehircilik Eğitimi Tarihi” üzerine yaptığım konuşmada, şehircilik eğitiminde reform gereksiniminden söz ederek şu açıklamayı yapmıştım:
“(...) Şehirciliğin ilişkiler ve kombinasyonlar sanatı olarak (kentsel tasarım), kentsel eylemleri yönetmek (kentsel yönetim), gelişme ve düzenleme planlarını yapmak (imar planları), yatırımları optimumda ussallaştırmak (kent ekonomisi), sosyal ilişkiler ve dayanışmayı güçlendirmek, doğayı korumak, teknik gelişmelerden yararlanmak adına bunları bir araya getirmekten ibaret olmayıp, kente ve kentliye açılan bir felsefeden hareketle diğer analizleri de dikkate alan geniş bir alan olduğu kabul edilmesi gerekmektedir.
“Dolayısıyla şehirciliğin niteliksel, kavramsal, eylemsel değişiminin ve teknolojik gelişmelerin getirdiği araştırma ve uygulama alanında yararlanılabilecek yenilikler ve bilgi akış ortamını değişmesi, sanal ortamda işlemler, similasyon (benzeşim) modelleri, üç boyutlu görselleştirmeler, geleneksel düzenleme şekillerinin, tekniklerinin değişmesi ve gelişmesi, mesleki profillerin formasyonunu da etkilemektedir.
“Bu nedenle şehircilik formasyonu eğitiminin gözden geçirilmesi, yeniden yapılandırılması doğru olacaktır.
“Bu durum, bugün üniversitelerimizde, genel çerçevesini oluşturan özelliklere göre ve şehirciliğin geniş bir alan olduğu hususu da dikkate alınarak var olan Şehir ve Bölge Planlama Bölüm formatı, Şehircilik Fakültesi formatında yapılandırılmalıdır. (Prof.Dr. M.Çubuk, MSGÜ MF ŞBPB Konuşma, 14.03.2012)



Günümüzde Batı ülkelerinde üniversitelerde mimarlık, sanat, kamu sağlığı, çevre mühendisliği eğitimi veren fakültelerin disiplinler arası yaklaşımla bir araya geldikleri, şehircilik üzerine yeni fikirler geliştirdikleri, kentlerin insanlara daha iyi ve mutlu bir yaşam sağlaması için çalıştıkları izlenmektedir.
Son birkaç yıldır, ‘şehircilik ve kentlerin geleceği’ konusu Davos’ta toplantı düzeninde oluşan platformda da tartışılmış ve önümüzdeki yıllarda şehircilik konusunun, üniversitelerin bir numaralı konusu olacağı ortaya konmuştur. Dolayısıyla ülkemizde hızlı dönüşüm-değişim ve gelişme sürecinde, şehircilikle ilgili eğitim konusunda ilerici adımlar atılması bağlamında üniversitelerimizde şehirciliğin çok disiplinli geniş alan kabulüyle yeni akademik düzenlemelere gidilmesi kaçınılmaz olmaktadır.

ŞEHİRCİLİK VE EĞİTİMİNİN GELİŞTİRİLMESİ HEDEFİNDE,
YENİ BİR AKADEMİK BİRİM KURULMALI VE YÜKSEK ŞEHİRCİLİK ENSTİTÜSÜ OLUŞTURULMALIDIR


Gerekçe yaratan durum üzerine birkaç söz.  

Dünyada çok hızlı bir dönüşüm-değişim yaşanmaktadır. Hareketliliklerin patlaması, çevresel tehditlerin ağırlaşması, mekânsal ve sosyal farklılaşmaların keskinleşmesi, her tür olağan dışılığın artışı, insan yerleşmeleriyle ilgili her şey şehirciliği temelden etkileyen yeni durumlar ortaya çıkartmaktadır. Bu dönüşüm-değişim, kurumları, sistemleri ve kuramları sorgulamaya neden olmaktadır. Sorunları çözmede, çağa ayak uyduracak yapı kazanmak için ileriye dönük yeni bellilikler (röperler) aranmaktadır.


Son on yıla baktığımızda görülmektedir ki, çoğu ülkede şehirciliği ilgilendiren yeni eylem tarzları, kavramlar,  teknikler, mali ve lojistik araçlar yaratılmaktadır. Üçüncü kentsel devrim olarak önerilen gelişmede idrak edilen her şey yeni şehircilik koşullarını ve ilkelerini oluşturmaktadır.
Günümüzde şehircilik (2013), kavramsal yönden, hedefler ve eylemler açısından değişmekte, farklılaşmış eylem tarzları ve bilgilerden hareket eden çeşitli mesleklerin bir uygulama alanı (çok geniş meşguliyetler alanı) olarak öne çıkmıştır. Bu değişimden geçerken de şehircilik, disiplinler ötesi konumda kente ve kentliye açılan bir felsefeden hareketle diğer analizleri de dikkate alan “geniş bir alan” olarak kabul görmektedir.

Dünyadaki Gelişim ve Dönüşümün Türkiye’de Boyutu.
Türkiye’de de dünyadakine benzer bir süreç yaşanmakta ve mevcut yapımız, sistemlerimiz, kurumlarımız sorgulanmaktadır. Son on yılda Türk şehirciliğinde büyük altyapı yatırımlarına yol açan, kentlerde dönüşümleri başlatan bir şehircilik hareketine tanık olunmaktadır.
1990’larda başlayan, 2000’li yıllarda hızlanan, büyük bir dönüşüm hareketi yaratan eylemlerin  bugün (2013), adeta bir seferberlik halini aldığı görülmektedir. 1999 yılında yaşanan Marmara
depremi sonrası, imar sisteminde başlayan değişikliklerle şehircilikte yeni koşullar oluşmuştur. Hükümet, planlı kentleşme(!) ve konutta üretim seferberliği ilan etmiştir. Bu bağlamda 2023’e kadar bir milyon konut üretilmesi hedeflendiği söylenmektedir. Girişilen kentsel dönüşüm hareketi ise, dünyada en önemli imar hareketi(!) olarak yorumlanmaktadır.
Yıllardır savunulan ama beklentiden öteye geçemeyen, bir “Şehircilik Bakanlığı” kurulması önerisi, artık 2011’de, KHK ile Çevre ve Şehircilik Bakanlığı olarak gerçekleşmiştir. Bakanlık, birçok yetkiyle yeni tasarruflar geliştirmiş, yeni kurumlar oluşturmuş, önceki dönemlerde olmayan, Yapı Denetimi, Teknik Müşavirlik Sistemleri ve İnceleme Laboratuarları da kurulmuştur.

Henüz bir Şehircilik Yasası olmasa da, Türk imar sistemini temelden değiştirecek kararlar alınmakta, İmar Kanunu’nda büyük değişimler yapılmakta, yenilenmektedir. Bakanlık, kentsel dönüşüm projeleri ve kentsel tasarım projeleri için, şehircilik okulu gibi değerlendirilebilecek, bir Türkiye Şehircilik Akademisi  oluşturmayı planlamaktadır. Bu akademinin kuruluş amacı, “Sağlıklı çevre ve imar düzeni oluşturmak, kentlerin çevre değerleri odağında gelişimini sağlamak” olarak belirlenmiştir. Üniversite ve sektör temsilcilerinin katılımıyla faaliyet göstereceği açıklanan bu akademide “mekânsal strateji planları, makro düzeyde Tasarımlar ve projeler” yapılacağı düşünülmektedir.
Ancak günümüzdeki uygulamalara bakıldığında görülmektedir ki, geçmişe dönük özlem duyan ve iddia taşıyan siyasi içerikli şehircilik kararlarına göre yapılan uygulamaların, geleneksel doku ve doğal bütünlerin korunması ve sürdürülebilirlik açılarından yetersiz oldukları da görülmektedir. İmar mevzuatında yapılan iyileştirmeler de her alanda gerçekleştirilememektedir. Dolayısıyla öncelikle bu yetersizliklerin giderilmesi ve “Şehircilik Hukuku” temellerinin atılması-kentsel yaşam ve Kentsel etkinlikler düzenlemesinde yeni esasların getirilmesi daha çok önem taşımaktadır.

Şehircilik Alanında Akademik Dönüşüm Gerekliliği.
Cumhurbaşkanı Abdullah Gül Kayseri’de yaptığı bir konuşmada, “Birçok alanda yapılan köklü dönüşüm ve reformlara karşın, henüz eğitim alanında reform gerçekleştirilememiş, eğitim sistemi yazboz tahtasına dönüştürülmüştür. Bu değişimlere gerçek demokratikleşme eşlik etmemiştir.” demiştir.(1) Bugün birçok yönden eleştirilen YÖK sisteminin, yeni yapılanmasında zihinsel ve bilimsel dönüşümün gerçekleştirilmesi, üniversitelerin bilimsel alanda fikir ve düşünce özgürlüğüne kavuşturulması gerekirken, çalışmaların bunlara yanıt vermediği, yeni yasa taslağının siyasallaşmış ve ticarileştirilmiş bir yüksek öğretim sistemi getirdiği iddia edilmektedir. Gelişmiş ülkelerde gözlenen durumun farklı olduğu görülmektedir. Örneğin Fransa’da koşulların gerektirdiği bir  Yüksek Öğretim Yasası yapılmış, aynı zamanda kurulan Yüksek Öğretim ve Araştırmalar Bakanlığı fonlarla desteklenmiştir. Fransa, üniversitelere küresel rekabet gücünde tam özerklik kazandırılmasını hedeflemiştir.

Şehircilik Eğitiminin ve Araştırmalarının Önemi.
Hızlı değişim-dönüşüm sürecinde ülkede, yapı sektörünün bir üretim üssüne dönüştüğü izlenmektedir. Bu dönüşüm şehirciliğin önemini artırmakta ve büyük kentsel sorunların çözümünde ne kadar önemli olduğunu göstermektedir. Bu durum, aynı zamanda şehircilik eğitimi ve araştırma sisteminin de gözden geçirilmesi gereğini ortaya çıkartmaktadır. Çünkü bugün (2013) yeni koşullar, bilgi ve tanımlar getiren, eleştirel ve eylemsel nitelikler taşıyan, deneysel olması gereken yeni bir şehircilik eğitimini gerekli kılmaktadır. Tartışmasız bu durum, şehirciliğin geniş bir alan olduğu kabulü içinde yapılandırılmalıdır. Şehircilik olgusunun gelişiminin ürettiği, ortaya koyduğu yeni hizmet niteliği oluşturulması gerekliliği karşısında da şehircilik eğitimi gözden geçirilmelidir.

Şehir ve Bölge Planlama Bölümlerinin Durumu.
Türkiye’de yirmi kadar şehir ve bölge planlama eğitimi veren bölüm bulunmaktadır.(2) Bunlardan on iki bölümde lisans eğitimi ve on üniversitede lisansüstü eğitimi yapılmakta ve fakat birçok eğitim biriminde de kadro ve fiziki yetersizlikler bulunmaktadır. Türkiye Planlama Okulları Birliği (TUPOB) tarafından hazırlanan raporda, bundan böyle gelişmekte olan üniversitelerde yeni şehircilik bölümleri açılmasına karşı olunmuştur. Açılacak yeni bölümler için de, eğitim kalitesinin uluslararası düzeyde tutulması amacıyla bazı ölçütler uygulanması gerekli görülmüştür.

Yeni Akademik Birimler;Şehircilik Fakültesi ve Yüksek Şehircilik Enstitüsü kurulmalıdır.
Oysa asıl sorun, yeni bölümlerin açılması değildir. Bölüm eğitim programları, yeni şehircilik eğitimini vermeye hazırlıklı ve donanımlı değildir. Dolayısıyla, şehirciliğin geniş alan olduğu kabulü içinde, şehircilik eğitimi verilen üniversitelerde yeni bir akademik birim olarak şehircilik fakülteleri kurulmalıdır. 1980’de İTÜ Senatosu’nun kabul edip YÖK’e önerdiği şehircilik fakültesi kurulması önerisi kabul görmemiştir. Dolayısıyla bugün bu öneri, üniversitelerimizin şehircilik bölümleri ve oluşturdukları birlik TUPOB ve keza meslek odalarının katkılarıyla hazırlanıp yeniden YÖK’e sunulmalıdır. Burada üzerinde durulması gereken bir diğer önemli husus, şehircilik araştırmalarında kurumsal anlamda ciddi bir boşluğun bulunmasıdır. Bu amaçla da aynı zamanda, lisansüstü ve doktora programları için, ilgili bakanlıklar ve kurumlarla ilişki içinde ve desteklenen bir ihtisas üniversitesi niteliğinde bağımsız yeni bir eğitim birimi olarak, Yüksek Şehircilik Enstitüsü de kurulmalıdır. Bakanlık bünyesinde bir Türkiye Şehircilik Akademisi kurulması da, kanımızca bu düşüncemizi doğrulamaktadır. Dolayısıyla, şehirciliğin geniş bir alan olduğu yaklaşımıyla, farklı disiplinlerden gelenlere şehircilik alanında uzmanlaşma ve araştırma yapma olanakları bu enstitülerde yaratılmalıdır. YÖK’e bağlı bu birimler, gelişmiş altyapıya sahip üniversitelerin bulunduğu büyük kentlerde veya bölgelerde yer almalıdır.

Anımsayalım ki, geçmişte (1950’lerde) gereksinim duyulan şehircilik uzmanı yetiştirmek amacıyla, (Orta Doğu ülkelerine de hitap edecek) Orta Doğu Şehircilik Enstitüsü düşünülmüş, ama yerine 1956’da Orta Doğu Teknik Üniversitesi kurulmuştur. 1992 yılında da, kanunla bir ihtisas üniversitesi formatında araştırma ve teknoloji üretimi kurumu olarak, İzmir ve Gebze Yüksek Teknoloji Enstitüleri” kurulmuş fakat yazık ki, birkaç yıl sonra, lisans düzeyinde eğitime de başlayarak, ihtisas üniversitesi olma niteliğinden uzaklaşmıştır. Böylece, ülkede içinde bulunulan koşullar gerektirdiğinde, özellik taşıyan kurumlar oluşturulduğuna göre bugün de üçüncü kentsel devrimin yaşandığı bu dönemde yeni şehirciliğin, toplumsal ilerlemeye katkı sağlama, hedefler belirleme, yeni araçlar ve düşünceler geliştirilmede yardımcı olacak, yeni eğitim-araştırma kurumlarına gereksinim bulunmaktadır.

Dolayısıyla, yeni şehirciliğin yaratılmasında, geliştirilmesinde yukarıdaki açıklamalar çerçevesinde, hem Şehir ve Bölge Planlama Bölümü formatının Şehircilik Fakültesi’ne dönüştürülmesi hem de aynı zamanda, ülkede yeni şehirciliğin geliştirilmesinde, eğitim ve araştırma programlı bir ihtisas üniversitesi olarak, Yüksek Şehircilik Enstitüsü formatı (Yüksek Teknoloji Enstitüleri örneğinde olduğu gibi) oluşturulması büyük bir gereksinim olarak belirmektedir.

Dipnotlar:
(1) Nuran Çakmakçı haberi: “Eğitimde köklü reform yapamadık”, Hürriyet Gazetesi,  18 Mayıs 2013
(2) www.spo.org.tr-Türkiye Planlama Okulları Birliği Çalışma Raporu, 2010
(Güncel not [2016]: 1990’lı yıllarda Fransa’da Donatı Bakanlığı bünyesinde kentsel tasarım projeleri (kentsel projeler) üretilmesi ve denetlenmesi hedefinde bir Kentsel Proje Atölyesi (Atelier Projet Urbain) kurulmuştur. Bu atölyede konferanslar dizisi, tartışma seansları düzenlenmiştir. Ortaya çıkan düşünce ve fikirlerin değerlendirildiği bir yer olmuştur. En önemlisi de devletin kentsel projeler (kentsel tasarım projeleri) arasından iradesini beyan ettiği bir platform oluşturmuştur. Umalım ki ülkemizde de bakanlık bünyesinde kurulması planlanan “Türkiye Şehircilik Akademisi”, Fransa örneğinde olduğu gibi Türk şehirciliğine ve kentsel tasarım projeleri geliştirilmesine zemin oluşturmuş olsun.)

                  







No comments: