Tuesday, September 13, 2022

TUNÇER AİLESİ ANILARI (1) : 1960’LARIN BAŞI : ESENTEPE ALİBEYKÖY - İSTANBUL



1960’LARIN BAŞI : ESENTEPE ALİBEYKÖY - İSTANBUL[1]

Sanırım hatırlayabildiği en eski bisikletim 3 tekerlekli olandı ve ben 4- 5 yaşındaydım. Esentepe’de babam bir gecekondu inşa edip başımızı sokmaya çalışıyordu ki güzel kardeşim Meral doğdu...






1960 MERAL 40 GÜNLÜKKEN ÇEKİLMİŞ RESİMLER

Meral nedense her iki-üç günde bir yastığının altında küçük bir çikolata parçası getiriyordu bana😊 Herhalde onu kıskanmayayım diye icat edilmiş bir oyundu ve ben zaten onu çok seviyordum...






Gecekondumuz İstanbul, Alibeyköy, Silahtarağa’da, Esentepe diye bilinen yeni gecekondu bölgelerinden birindeydi... 

Arada yokuş yukarı dik merdivenlerden Alibeyköy ve öbür taraftan Silahtarağa’ya inerdik... Silahtarağa sanayi bölgesi idi, dumanı ve kömür kokulu sisini hatırlıyorum ve sanırım oradaki ucuz işgücü burada yer seçmişti... 

Arada babam gibi tıp okuyan 2 çocuklu bir aile de standart dışıydı😊 
Su yoktu evlerde, sakalar bidonlarla eşek sırtında taa aşağıdan su getirirlerdi. Bazen de belediye tankerleri ile su verilirdi...

 

6 EKİM 1961 ESENTEPE’DEKİ BAHÇE, AĞAÇLAR BÜYÜMÜŞ, SOLDAN 1.SEVİLAY ATAYi (IŞIN’IN ABLASI), 2-PEMBE TEYZE, 3.ANNEM 4.BABAM VE MERAL  6.FATMA TUNÇER HALA (CEBE, Ö.)

Babam iki oda, mutfak, tuvalet inşa etmiş, üste de bir kat çıkmaya çalışıyor ama her gelen Belediye memuruna ufak rüşvetler vererek inşaatı kendi emeği ile sürdürüyordu.

Anlatılanlardan  “…bir gün babam harç karıyor, çimento döküyor iken bir adam gelmiş, babamı tanıyor gibi selam doktor bey kolay gelsin demiş... meğerse başkaları ihbar etmiş kaçak inşaat yapıyor diye ... Belediye zabıtası, babam ile sohbete tutuşmuş, sonra ceza kesmek yerine acımış gitmiş….”



Zaten İstanbul Tıp Fakültesi’ne 5 yıl ara vermişti son sınıftan, çünkü bizlere bakmak için gece çalışıyor, sahibi tanıdık bir Gece Kulübünün hesaplarını tutuyordu ... Güvenilir olduğu için ona bu iş verilmişti, gece gidiyor sabah geliyor, biraz uyuduktan sonra gecekondu inşaatına devam ediyordu... Ki bu gecekondu yıllar sonra satıldığında (1972) bir 1303 VosVos parası etmişti...     

 


Baban okuluna ara verdiğinde, Taksimden Tünele giden İstiklal caddesinde solda bir inişli sokaktaki Garden Pavyon yazan ışıklı tabelaları olan bir yerde kasa ve muhasebe işlerinde çalışıyor,  bu arada dersleri ve okulu da bitirmeye çalışıyordu. Bir gece Deden beni ve Amcanı alıp  Garden Pavyona götürdü, hatta  baban söylenmişti, burası çocuklara göre değil diye .............  Esentepe’den sonra Baban ve sizler Askerlik için İstanbul'dan taşınınca, Amcan bir müddet daha Esentepe’de kaldı, sonra orayı kiraya verip,  yeni evlenen Fatma halanla Veli abinin yanında Samatya’ daki evde kaldı. okulu bitince de yengenle evlendi, Nikahlarını da hatırlıyorum, Saraçhane’ deki Belediye Sarayı’nda olmuştu ve ben ancak nikah bitimine yetişebilmiştim... Esentepe’deki kiracılarla ve kızlarıyla,. okulu bitirene kadar  8 sene hep ben uğraştım, ben göreve başladıktan sonrada baban evi sattı zaten....️ (Cebe, Ö.)

 


Babamın anlattıklarından, “Kıbrıs Gönendere ’deki göreceli olarak zengin (!) büyük Havva hala, okurken babama maddi destek veriyordu az da olsa... Sonraları annem ile evlenmesine karşı çıkmış (??neden??) para göndermeyi kesmişti... O nedenle Tıp eğitimine mecburen ara vermişti, bir de ben doğunca maddi sıkıntılar büyümüştü...

“Annemle babamın anlattıklarından bildiğim kadarıyla, diğer halanın kızı Özcan abla ile evlensin istiyormuş, babamda akraba evliliği olmaz diye karşı çıkmış (dayımdan bilgi)”




İBRAHİM YAVUZ AMCAM İLE (1959)

Gecekondumuza eğimli yan yoldan girilir, derme çatma ahşap bir kapısı vardı... Ama bir odası çok karanlık ve tek küçük pencereli ufacık bir yataklı odaydı... Burası annemin beni gündüz uykuları için yatırdığı zorunlu mekandı ama ben hiç sevmezdim, kaçmak gitmek isterdim... Belki de şimdilerde karanlıktan korkmamın bir nedeni de buydu...


TAHMİNİ 1959, ESENTEPE BAHÇE, ARKADA ALİBEYKÖY, SOLDAN 1.EMİNE ANNEANNEMİZ, 2.PEMBE TEYZEMİZ, 3.ANNEM, 4. ÖZKAN DAYIM, 5. YAVUZ TUNCER AMCAMIN KUCAĞINDA BEN


Bahçemiz harikaydı, babam her zaman bahçe işlerini sever, sebze meyve yetiştirir, her gittiği yere ağaç dikerdi. Bu bahçede hatırladığım insan ölçeğini (yani çocuk ölçeği!:) aşan kasımpatılar, fuller, yıldız çiçekleri, güller vd... 

Herkese yoldan geçene bile demet demet çiçek kesilir verilir, gene de Monet bahçesi gibiydi...



Bu dönemde yapılan gecekondular daha yeni yeni yıkılıyormuş …

“….Haliç Silahtarağa ’da yapılması planlanan Eyüp Sultan Gençlik Merkezi için bölgede bulunan bazı gecekondular tasfiye edilecek. Hazırlanan imar planı değişikliği İBB Meclisi'nde kabul edildi…”

https://kralilan.com/upload/ilan/100003748_1.JPG


3 tekerlekli bisikletim ile sokağa salmak istemezlerdi, araba yoktu hemen hiç, tek tük kamyonet vardı ama Esentepe eğimli olduğu için annem korkardı, nitekim birkaç kere yokuş aşağı tepetaklak düşmüştüm... İki tarafında koca tepsiler asılı omuzda taşınan “Yoğurtciii, yoğurtçii” diye bağıran adamdan yoğurt alınır ve nefis gelirdi bize... Kaymağının tadını unutamam... Bazen de bakkala gidilir, orada da yoğurt var ama bu yoğurdun tadı bir başka...

 

Yoğurtçular, anımsadığım ilk yıllarında yalnız yoğurt satarken, .... Beline dolanmış özel haznelerindeki bardaklara, sırtında güçlükle .... ve oval sepetlere yerleştirirler, genellikle eski giysiler karşılığında “ayni trampa” yaparlardı.

http://www.sanattanyansimalar.com/yazarlar/savas-sonmez/cogu-yok-olmus-sokak-saticilari/438/

Ekmek almaya gönderilirim, 5 yaşında bir çocuk eline para verilir öğrensin diye gönderilir ammaa... Bir seferinde elimde 10 lira (büyük para) ile bakkala giderken bir dut ağacına tırman, parayı düşür sen ve kaybolsun... Ağlayarak eve geldim ki birazdan bir oyun arkadaşım elinde 10 lira ile geldi ... Babam onu ödüllendirip birkaç lira bozukluk verdi ve bana da kızdı tabii. Ama bu bana ders oldu bundan sonra... Anılarım kesik kesik, bu gecekondu yaşantısı nasıldı hiç hatırlamıyorum hemen hemen...

Hatırlayan anıları dinleyen varsa yazsın😊

 


TAHMİNİ 1958 KIŞI, ANNEM, ESENTEPE DEKİ EVİN BAHÇESİNDE, SOL AŞAĞIDA ALİBEYKÖYÜ. (Cebe, Ö.)

 Murathan Mungan, Eskidendi, Çok Eskiden

Hani erken inerdi karanlık,
Hani yağmur yağardı inceden,
Hani okuldan, işten dönerken,
Işıklar yanardı evlerde,
Eskidendi, çok eskiden.

Hani ay herkese gülümserken,
Mevsimler kimseyi dinlemezken,
Hani çocuklar gibi zaman nedir bilmezken,
Eskidendi, çok eskiden.

Hani hepimiz arkadaşken,
Hani oyunlar tükenmemişken,
Henüz kimse bize ihanet etmemiş,
Biz kimseyi aldatmamışken,
Eskidendi, çok eskiden.

Hani şarkılar bizi bu kadar incitmezken,
Hani körkütük sarhoşken gençliğimizden,
Daha biz kimseye küsmemiş,
Daha kimse ölmemişken,
Eskidendi, çok eskiden.

Şimdi ay usul, yıldızlar eski
Hatıralar gökyüzü gibi gitmiyor üstümüzden
Geçen geçti,
Geceyi söndür kalbim
Geceler de gençlik gibi eskidendi
Şimdi uykusuzluk vakti.

Murathan Mungan

 


ÜSTTE: AHMET TUNÇER, MEHMET CEBE,

ALTTA:   AYKAN TUNÇER (CEBE),  ÖZKAN CEBE. EMİNE CEBE (İSTANBUL-- AKSARAY 1954).

 



[1] Babamın 6. Vefat Yıldönümü Anısına / Korikos, Mersin’de, 10 Eylül 2019’da yazılmıştır.  

 


No comments: