Eski Sana’a yerleşimi..
BİR ZAMANLAR GİDENİN GELMEDİĞİ
YEMEN
BAŞKENT SANA’A (1)
Geçen sene bir yazımda Amman, Ajloun Kalesi ve çevresindeki üç yerleşim için hazırladığımız “Kontrollu Kentsel Gelişme ve Turizm Master Planı” ndan ve Ürdün izlenimlerinden kısaca
YEMEN
BAŞKENT SANA’A (1)
Geçen sene bir yazımda Amman, Ajloun Kalesi ve çevresindeki üç yerleşim için hazırladığımız “Kontrollu Kentsel Gelişme ve Turizm Master Planı” ndan ve Ürdün izlenimlerinden kısaca
bahsetmiştim.
Bu defa sizlere, üzerinde çalıştığımız “Aden Serbest Bölge Planlaması” nedeni ile ziyaret ettiğimiz Sana’a ve Aden’den biraz bahsetmek istiyorum izninizle..
Yemen, 22 milyon nüfusu ile bir “Demokratik Cumhuriyet”.. Osmanlı’nın izleri halan çok güçlü bir şekilde sürüyor. İsimlerden, yemeklere, giyim kuşamdan geleneklere, mimariden sanata pek çok yerde Osmanlı döneminin halen sanki değişmeden sürdüğünü sanabilirsiniz.
Tabii Cumhuriyet devrimleri, aydınlanması olmasa idi ülkemizin de ne halde olacağını gözlemlemek için iyi bir örnek sanırım.
Nüfusun büyük çoğunluğu işsizlik, yoksullukla boğuşuyor, ortalama yıllık kişi başına düşen gelir 800 doların altında imiş... Sokaklarda özellikle Afrika ülkelerinden (Somali ağırlıklı), göç eden, kaçak giren binlerce kişi dolaşıyor, kucağında bebeleri ile dilenciler hemen çevrenizi sarıyor.
Aden ise; Yemen’in ikinci önemli kenti Başkent Sana’a dan sonra..800 000 nüfus ile daha önceleri Güney Yemen’in başkenti imiş..Kuzey Güney birleşmesinden sonra Yemen bugün oldukça güvenli bir yer.. Gene de Sana’a –Aden arasındaki 6 saatlik araba yolculuğumuzda hemen hemen her saat başı askeri kontrol noktalarında durdurulduk ve kimlik, pasaport kontrolu yapıldı..
Aden Başkent Sana’a ya göre nisbeten daha gelişmiş bir kent görünümünde..Ancak, gene de Başkentte gördüğümüz trafik keşmekeşi, sinyalizasyonsuz hatta işaretsiz yollar, her yönde önünüze aniden çıkan taşıtlar, kızgın sürücüler vb..
Sanırım İstanbul trafiği bir gömlek daha üstün.. Aden’de de her durduğunuzda çevrenizi saran dilenciler, Somali vb göçmenleri, çarşı pazarda çevrenizi saran ve sizi ilgi ile takip eden çocuklar..
Kadınların siyah içinde güzellik yaratma özlemi!
Sana’a havaalanına inildiğinde havaalanı dahil mütevazi, az gelişmişliğin izlerini taşıyan bir çevreye o an giriliyor. Fakat kentin yer yer Ankara’yı da anımsatan apartman dokusu, ya da mütevazi konutları yanı sıra “Old Sana’a” ya gidildiğinde yüzlerce belki de binlerce yıllık kültür mirasının karşısında insan şaşırıyor doğrusu. UNESCO Dünya Mimari Miras Listesine alındıktan sonra onarılan yapılar, bakımlı sokaklar, altyapı sistemi, geleneksel niteliğini sürdüren zanaatkarların yoğunlaştığı “suk” (sokak) lar .. Özellikle bu kesim benim için hakikaten çok ilginçti, sanki Ankara tarihi kent merkezinin, Tahtakale Çarşısı’nın 80-100 yıl önceki halini yaşıyormuş gibi bir izlenime kapıldım. Belinde hançerleri, başlarında sarıkları ile çalışan adamlar, kara çarşaf ve peçeleri altından alışveriş yapan kadınlar, sokaklarda geleneksel giysileri ile oynayan çocuklar..Gezilmeye görülmeye değer bir yer burası.. Geleneksel el sanatları, hançerciler, giyim-kuşam, züccaciye, nalburiye, attariye vb geleneksel zanaat dalları sokaklara yayılmış, aralarında da gümüş, antika vb satan turizme yönelik dükkanlar. Sanırım Ankara Kaleiçinden daha bakımlı ve temiz, tüm yapılar da onarılmış, geleneksel olmayan yapılar bir koruma planı dahilinde yıkılarak kaldırılmış. Yapılar, -Hadramut’ta daha yüksekleri varmış- anlatıldığına göre ABD deki gökdelenlerin temeli imiş! 19.yy sonlarında buraları inceleyen mimar ve mühendisler yapım teknolojisini çelik kullanarak yeniden yaratmışlar..Hakikaten yüzyıllarca önce geliştirilen tekniklerle taş, kerpiç, tuğla kullanılarak yığma teknikle 8-10 kata çıkan yapılar yapmışlar. Her bir yapının bir aileye (sülale?) ait olduğu, aile geliştikçe yapının yükseldiğini söyledi mimar dostumuz Rashad. İç avlusunda “Bustan” denilen bostanlar var.. Yapıların cepheleri, pencere ve kapı üstleri zengin bezenmiş, dekoratif alçı tavan ve renkli camlı tepe pencereleri ile iç mimari de zengin mekanlar oluşturulmuş.
Cephelerin zengin dekoratif özelliği dikkat çekici…
Çok katlı geleneksel konut dokusu..
6-7 Katlı elektrikli termosifonlu, banyosuna modern fayans döşenmiş, tek odalı “Old Sana’a Palace Hotel” in çatısına çıkıp panaromik eski kent manzarasını izlediğinizde “Venedik” i andıran bir siluet karşınıza çıkıyor..
Old Sana’da geleneksel kıyafeti ile bir yaşlı..
Tabii sokaklarda kanallar yok, gondollar ve kiliseler yok ama bol miktarda minare silueti zenginleştiriyor.
Eski şehrin silueti..ve dağlar..
Sana’a’ nın çıplak yüksek dağlarla çevrili silueti, düşük nem ve karasal iklimi ile Ankara’ya benzeyen bir mikrokliması var. Hatta Dubai’deki 45 derecenin üzerindeki sıcaklıktan sonra burası adeta bir “vaha” etkisi yaptı, sıcaklık 30-35 lere düştü ve hatta iki gün zaman zaman sağnak yağış ile serinledik..
Köşemin sınırlarını fazla zorlamadan, bir sonraki yazıda da sizlere Aden’den bahsedeceğimi belirterek, hepinize güzel bir sonbahar diliyorum..
Sağlıcakla kalınız..
Mehmet TUNÇER
Bu defa sizlere, üzerinde çalıştığımız “Aden Serbest Bölge Planlaması” nedeni ile ziyaret ettiğimiz Sana’a ve Aden’den biraz bahsetmek istiyorum izninizle..
Yemen, 22 milyon nüfusu ile bir “Demokratik Cumhuriyet”.. Osmanlı’nın izleri halan çok güçlü bir şekilde sürüyor. İsimlerden, yemeklere, giyim kuşamdan geleneklere, mimariden sanata pek çok yerde Osmanlı döneminin halen sanki değişmeden sürdüğünü sanabilirsiniz.
Tabii Cumhuriyet devrimleri, aydınlanması olmasa idi ülkemizin de ne halde olacağını gözlemlemek için iyi bir örnek sanırım.
Nüfusun büyük çoğunluğu işsizlik, yoksullukla boğuşuyor, ortalama yıllık kişi başına düşen gelir 800 doların altında imiş... Sokaklarda özellikle Afrika ülkelerinden (Somali ağırlıklı), göç eden, kaçak giren binlerce kişi dolaşıyor, kucağında bebeleri ile dilenciler hemen çevrenizi sarıyor.
Aden ise; Yemen’in ikinci önemli kenti Başkent Sana’a dan sonra..800 000 nüfus ile daha önceleri Güney Yemen’in başkenti imiş..Kuzey Güney birleşmesinden sonra Yemen bugün oldukça güvenli bir yer.. Gene de Sana’a –Aden arasındaki 6 saatlik araba yolculuğumuzda hemen hemen her saat başı askeri kontrol noktalarında durdurulduk ve kimlik, pasaport kontrolu yapıldı..
Aden Başkent Sana’a ya göre nisbeten daha gelişmiş bir kent görünümünde..Ancak, gene de Başkentte gördüğümüz trafik keşmekeşi, sinyalizasyonsuz hatta işaretsiz yollar, her yönde önünüze aniden çıkan taşıtlar, kızgın sürücüler vb..
Sanırım İstanbul trafiği bir gömlek daha üstün.. Aden’de de her durduğunuzda çevrenizi saran dilenciler, Somali vb göçmenleri, çarşı pazarda çevrenizi saran ve sizi ilgi ile takip eden çocuklar..
Kadınların siyah içinde güzellik yaratma özlemi!
Sana’a havaalanına inildiğinde havaalanı dahil mütevazi, az gelişmişliğin izlerini taşıyan bir çevreye o an giriliyor. Fakat kentin yer yer Ankara’yı da anımsatan apartman dokusu, ya da mütevazi konutları yanı sıra “Old Sana’a” ya gidildiğinde yüzlerce belki de binlerce yıllık kültür mirasının karşısında insan şaşırıyor doğrusu. UNESCO Dünya Mimari Miras Listesine alındıktan sonra onarılan yapılar, bakımlı sokaklar, altyapı sistemi, geleneksel niteliğini sürdüren zanaatkarların yoğunlaştığı “suk” (sokak) lar .. Özellikle bu kesim benim için hakikaten çok ilginçti, sanki Ankara tarihi kent merkezinin, Tahtakale Çarşısı’nın 80-100 yıl önceki halini yaşıyormuş gibi bir izlenime kapıldım. Belinde hançerleri, başlarında sarıkları ile çalışan adamlar, kara çarşaf ve peçeleri altından alışveriş yapan kadınlar, sokaklarda geleneksel giysileri ile oynayan çocuklar..Gezilmeye görülmeye değer bir yer burası.. Geleneksel el sanatları, hançerciler, giyim-kuşam, züccaciye, nalburiye, attariye vb geleneksel zanaat dalları sokaklara yayılmış, aralarında da gümüş, antika vb satan turizme yönelik dükkanlar. Sanırım Ankara Kaleiçinden daha bakımlı ve temiz, tüm yapılar da onarılmış, geleneksel olmayan yapılar bir koruma planı dahilinde yıkılarak kaldırılmış. Yapılar, -Hadramut’ta daha yüksekleri varmış- anlatıldığına göre ABD deki gökdelenlerin temeli imiş! 19.yy sonlarında buraları inceleyen mimar ve mühendisler yapım teknolojisini çelik kullanarak yeniden yaratmışlar..Hakikaten yüzyıllarca önce geliştirilen tekniklerle taş, kerpiç, tuğla kullanılarak yığma teknikle 8-10 kata çıkan yapılar yapmışlar. Her bir yapının bir aileye (sülale?) ait olduğu, aile geliştikçe yapının yükseldiğini söyledi mimar dostumuz Rashad. İç avlusunda “Bustan” denilen bostanlar var.. Yapıların cepheleri, pencere ve kapı üstleri zengin bezenmiş, dekoratif alçı tavan ve renkli camlı tepe pencereleri ile iç mimari de zengin mekanlar oluşturulmuş.
Cephelerin zengin dekoratif özelliği dikkat çekici…
Çok katlı geleneksel konut dokusu..
6-7 Katlı elektrikli termosifonlu, banyosuna modern fayans döşenmiş, tek odalı “Old Sana’a Palace Hotel” in çatısına çıkıp panaromik eski kent manzarasını izlediğinizde “Venedik” i andıran bir siluet karşınıza çıkıyor..
Old Sana’da geleneksel kıyafeti ile bir yaşlı..
Tabii sokaklarda kanallar yok, gondollar ve kiliseler yok ama bol miktarda minare silueti zenginleştiriyor.
Eski şehrin silueti..ve dağlar..
Sana’a’ nın çıplak yüksek dağlarla çevrili silueti, düşük nem ve karasal iklimi ile Ankara’ya benzeyen bir mikrokliması var. Hatta Dubai’deki 45 derecenin üzerindeki sıcaklıktan sonra burası adeta bir “vaha” etkisi yaptı, sıcaklık 30-35 lere düştü ve hatta iki gün zaman zaman sağnak yağış ile serinledik..
Köşemin sınırlarını fazla zorlamadan, bir sonraki yazıda da sizlere Aden’den bahsedeceğimi belirterek, hepinize güzel bir sonbahar diliyorum..
Sağlıcakla kalınız..
Mehmet TUNÇER
No comments:
Post a Comment